Taner AKÇAM
Kavala’nın tutuklanması çok önemli bir köşe taşı, önemli bir dönüm noktasıdır. AKP iktidarının geleceği açısından bir milat bile sayılabilir.
Neden mi?
Çünkü Kavala’nın tutuklanması ile artık dokunulması düşünülemeyecek alanlara dokunulacağı ilan edildi ve büyük bir eşik aşıldı: AKP ile Ergenekon arasındaki tüm farklılıklar ortadan kalktı.
Kavala’nın tutuklanması Ergenekon-AKP koalisyonunun resmi olarak ilan edilmesidir.
Adını, “Ermeni Köşesi” ya da “Bizim Köşe” koymuştum. Türkiye’de, Ermeni soykırımı başta, tarihte işlenmiş cinayetlerle yüzleşmek çabası içinde olan kişi ve kuruluşları tanımlamak için kullandığım bir tanımdı bu “Ermeni Köşesi” veya “Bizim Köşe”.
Erdoğan ve AKP rejiminin Temmuz 2016 sonrası ülkedeki muhalefete karşı başlattığı yalın kılıç saldırının “Bizim Köşe’’ye dokunmadığı ve dokunmayacağı inancına sahiptim.
Bunun bazı makul nedenleri vardı.
Bunların başında AKP ile Ergenekon arasındaki fark, ayırım geliyordu ve bu ayırım üç önemli ayak tarafından da destekleniyordu:
Birincisi, Hrant Dink isminin kamuoyundaki saygın yeri ve bu cinayetin, Temmuz darbesi bağlamında AKP’ye sunduğu tarihi fırsatlardı. AKP, Dink cinayetini FETÖ olarak tanımladığı Gülen çevresi tarafından işlendiği propagandasını yapıyor ve cinayeti Gülen ekibinin üstüne yıkmanın getireceği kazançlardan faydalanma yoluna gidiyordu.
Bu nedenle, doğumunu esas olarak Hrant Dink cinayetine borçlu olan “Bizim Köşe”ye dokunulması yanlış olurdu.
İkinci neden, demokratik hakların kısıtlanmasına yönelik saldırıların, her ne kadar herhangi bir mantıktan yoksun görünüyor olsalar da gene de rasyonel bir arka plana sahip olmasıydı. İktidar, tutuklamalarda iki önemli “düşmanı” hedef alıyor gözüküyordu: 'PKK Terörü' ve 'FETÖ'.
Sonuçta, tutuklananların büyük bir kısmının bu iki kesimle doğrudan bir alakaları yoktu belki ama bu bağın “mantıki olarak” kurulmasına özel bir önem veriliyordu.
Barış Bildirisi’ne imza atan yüzlerce insanın PKK ile alakası yoktu ama bildiri “terörü desteklemek” olarak yorumlanıyordu. Gülen grubuna bağlı gazetelerde yazı yazan onlarca aydının bu kesimlerle organik bir ilişkisi yoktu ama örgüt üyesi sayılıyorlardı.
“Ermeni Köşesi” veya “Bizim Köşe”nin ise, PKK ve Gülen çevresi ile dolaylı olarak bile olsa ilişkilendirilmesi oldukça zordu.
Üçüncü neden, tutuklamalarin esas olarak belli bir “güvenlik tehdidi” anlayışı üzerine oturmasıydı. PKK ve FETÖ devlet açısından güvenliğe yönelik ana tehditler olarak algılanıyordu. Tutuklamaların hedefi bu tehditlerin ortadan kaldırılması veya minimum düzeye indirgenmesiydi.
“Bizim Köşe” ise bir güvenlik tehdidi oluşturmuyordu. “Eti ne budu ne” olarak tanımlanabilecek, sadece tarihe yönelik bazı konuların konuşulması ile sınırlı, doğrudan siyasi bir hedefi olmayan “sivil toplum alanı” idi.
Bu nedenlere eklenebilecek son bir faktör de Hrant Dink cinayetinin Ergenekon çetesi tarafından işlenmiş olduğu gerçeği idi. Cinayet toplumda büyük bir tepki ve öfke yaratmış ve Hrant Dink ismi etrafında büyük bir sevgi-saygı yumağı oluşturmuştu. Hangi görüşten olursa olsun, Hrant’ın ismi anıldığında insanlar saygıyla susmak gereğini hissediyorlardı.
Deyim yerindeyse, “Ermeni Köşesi” veya “Bizim Köşe” Hrant Dink isminin koruyucu şemsiyesi altında idi.
Tüm bu nedenlerle, “Ermeni Köşesi”, AKP ile Ergenekon arasındaki ayrım çizgisi idi. “Bizim Köşe” AKP’nin değil, Ergeneko’nun çevresinin saldırı hedefi idi. AKP’nin düşmanları belli idi. Kısa süren barış görüşmeleri evresi hariç PKK düşmandı; 2014 itibarıyla Gülen Hareketi düşmandı.
Ama, “Bizim Köşe” ise AKP ile Ergenekon arasındaki ayrım çizgisini temsil ettiği için, hedef dışı idi.
Osman Kavala’nın tutuklanması ile işte bu ayırım çizgisi ortadan kalktı. AKP-Ergenekon koalisyonu kuruldu ve “Bizim Köşeye” dokunulacağı açıkça ilan edildi. Ne demek istediğimi, Osman Kavala hakkında yazılanlara bakarak anlayabilirsiniz.
Osman Kavala hakkında ileri sürülen iddialar AKP’nin değil, esas olarak Ergenekon çevresinin 2000’li yıllardaki iddialarıdır. Hrant Dink’e yönelik kampanyalarda kullanılan argümanlar şimdi Osman Kavala’ya karşı kullanılıyor.
Ergenekon çevresi, Barış sürecinin çöpe atılması, Gülen çevresinin düşman ilan edilmesi süreci ile birlikte hapisten çıkmış, çıkartılmış ve AKP hükümetinin PKK ve Gülen çevresine karşı verdiği mücadeleyi desteklemeye başlamıştı.
Kavala’nın tutuklanması ile birlikte ise, Ergenekon artık siyasi iktidarın söylemine de ortak olmaya başladı. Ergenekon çevresinin, Hrant Dink’in ölümüne yol açan siyasi söylemi, Kavala ile birlikte iktidarın da söylemi oldu.
Gelinen nokta AKP-Ergenekon koalisyonunun ilanıdır.
Bu koalisyon, sivil muhalefete yönelik şiddet kullanmayı meşrulaştıran bir koalisyondur ve son derece yeni ve tehlikeli gelişmelerin habercisidir.
Yazarlar
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.05.2025
24.03.2025
5.06.2023
1.04.2021
15.07.2020
2.05.2020
25.04.2020
22.04.2020
5.04.2020
28.01.2020