Ümit KARDAŞ
Demokratik kültür ve geleneğe dayalı, hukuku herkes için güvence hâline getirmiş bir demokraside bizde yaşananlar nasıl yaşanırdı? Öncelikle demokrasi ve hukuk standardı yüksek bir ülkede bir parti, üç dönem iktidar olmaya aday bir parti olmaması nedeniyle üst üste iktidarda kalır mıydı ve sistem tek partili bir düzleme kayar mıydı? İktidarın 11 yıl sonunda yorulması, istikametini kaybetmesi ve kirlenmesi gayet tabii bir sonuçtur. Hele bizim gibi merkeziyetçi bir ülkede. Merkezde iktidarı şahsileştirenlerin rant yaratıp, istedikleri gibi dağıttığı, kurumların kapalı kutu gibi gizlendiği bir sistemde iktidarın bagajı dolar, taşar. Meselenin özü budur.
Kuşkusuz yolsuzluk ve rüşvet iddialarının siyasi nedeni de sonucu da vardır. Operasyonların gerisinde siyasi bir sonuç amaçlayanların olması olayın özünü, vahametini, ağırlığını değiştirmemektedir. Tüm kararların merkezde, fiilî olarak bir kişi tarafından, şeffaf olmayan bir şekilde verildiği bir düzende kirlenme olmaması mucize olurdu. Bu nedenle Kürtlerin bölgesel yetki talepleri, gücün dikey olarak bölünmesi ve merkezin gücüne denge getirilmesi bakımından hayati önemdedir. Türkiye artık kısır, yararsız, aldatıcı İktidar- Cemaat tartışmasından çıkarak sistemi tartışmalıdır. Merkezî gücün (yasama, yürütme, yargı) kendi içinde yatay olarak birbirini dengelemesi önemli olduğu gibi yargı denetimi de önemlidir. Ama daha da önemlisi dikey olarak merkezdeki yetkilerin bir bölümünün bölgelere aktarılmasıdır. Gerçek demokrasi ve sivil-birey ancak bu şekilde ortaya çıkabilir.
Cemaatlerin, tarikatların, grupların bürokrasi ve devlet içinde yer almak istemelerinin bir nedeni bu merkeziyetçi sistemdir. Diğer önemli bir neden de bu yapıların devletin topluma tasallutu sonucu mağdur edilmesidir. Siyaset ve bürokrasi, toplumun örgütlü hâlinden korktuğu için 90 yıldır baskı, fişleme, psikolojik harekât, tuzağa düşürme gibi hukuk dışı müdahalelerle toplumu işgal altında tutmaktadır. Kurmaca bir hukuk sistemi ise kimseye güven vermediği gibi, bu yapılar hukuk güvenliğini sağlamak için devlet bürokrasisi içinde yer tutmayı hayati olarak algılamakta. İktidar bakımından düne kadar Alevilerin bürokrasi içinde yer tutmaları rahatsızlık yaratırken bugün Gülen Hareketi tedirginlik yaratmakta.
Peki, parti içi demokrasi olsaydı yani parti lideri mutlakıyetçi bir monark olmasaydı bu krizi bu kadar ağır yaşar mıydık? Standardı yüksek bir demokraside, hele krizin nedeni ekonomiye, siyasi ve hukuki düzene zarar veren yolsuzluk ve rüşvet olayı ise, başbakanın bırakın iktidarda kalması partisinin başında kalması dahi düşünülemez. Uzun süre iktidarda kalan ve seçimlerde mağlup edilemeyen bir başbakan olan Margaret Thatcher’ın parti içi oylamayla azledilmesi ilk bakışta inanılmaz gözükmektedir. 1990’a gelindiğinde, Thatcher’ın yerel yönetim vergi politikası, hükümetinin ekonomiyi kötü yönettiğine ilişkin kamuoyunda yayılan görüş ve Avrupa ile bütünleşme konusundaMuhafazakâr Parti içinde ortaya çıkan bölünmeler, hem kendisinin hem de partisinin siyasi alanda giderek zayıfladığını göstermişti.
1 Kasım 1990’da, Thatcher’ın en eski ve sadık müttefiklerinden Geoffrey Howe Başbakan Yardımcılığı görevinden istifa etti. Eski rakibi Michael Heseltine, parti liderliği için kendisine meydan okudu. Thatcher, kabine üyelerine danıştıktan sonra 2. turda seçimden çekilmeye karar verdi ve kamuoyuna istifasıyla ilgili şu açıklamayı yaptı. “Meslektaşlarıma etraflıca danıştıktan sonra, Parti’nin birliği ve gelecek seçimlerde başarı sağlaması için seçimden çekilip diğer hükümet üyelerine liderlik için aday olma imkânı vermemin daha uygun olacağına karar verdim. Gerek hükümetten gerekse hükümet dışından bana fedakârca destek veren herkese teşekkür ederim.”
Otoriter rejimlere değil, demokratik ve evrensel ilkelere göre yönetilen örneklere bakın.
www.umitkardas.com
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025
14.03.2025
8.03.2025
27.02.2025
20.02.2025