Vedat Bilgin

Türkiye nasıl birinci oldu?
14.12.2017
814

 Son çeyrekte Türkiye ekonomik büyüme oranıyla dünya birincisi olunca kriz severler kulübünün mensupları krize girdi. Üstelik bu durum ilk defa yaşanmıyor. Kriz geldi-geliyor diyerek döviz kurlarındaki dalgalanmalara bakarak ümitlenenlerin hevesi yine kursağında kaldı. Şaşırdılar ‘bu büyüme rakamları da nerden çıktı’ diye düşünüyorlar.

Evet, Türkiye ekonomisi büyümede çift haneli rakamlara ulaştı. Üçüncü çeyrekte ekonomik büyümede dünya birincisi olarak hem de Çin, Hindistan gibi daha önce dünya sıralamasında ilk sıraları alan ülkelerin üzerinde bir oranda büyüyerek bu unvanı almış bulunmaktadır. Bu tesadüfen olmuştur denilebilir mi? Avrupa’nın büyük ekonomileri (Almanya dâhil) % 3’ün altında büyürken Türk ekonomisinin üçüncü çeyrekte %11.1’lik büyümesinden tesadüf diye bahsetmek eşyanın tabiatına aykırıdır.

Dinamik ekonomi

Kriz beklentilerinin doruğa çıktığı günlerde de, neden böyle bir beklentinin gerçekleşmeyeceğini yazdım, bunu kavramak için Türk ekonomisinin ‘büyüme dinamiğini’anlamak, mevcut büyüme rakamlarına bakarak aktüelin üzerinde durarak, önce olguyu kavramak gerekir. Büyüme dinamiklerinin analizi ise sorunun daha açık hale getirip açıklamasını kolaylaştırabilecek bir husus olacaktır.

Rakamlara baktığımızda görülmesi gereken ve gelecek için ümit veren yani büyümenin devam edeceğini ve sağlıklı olduğunu gösteren bir hususun altını çizmemiz gerekir. Büyümenin taşıyıcı gücü sanayi sektöründeki üretim artışı ve yatırımlardır. Burada imalat sanayiindeki büyümenin dikkat çekici bir yeri olduğunu özellikle belirtmek isterim. İşin ilginç tarafı Orta Vadeli Plan’ın tahmini olan % 5.5’lik büyüme oranının şimdiden aşılmış olduğunu söyleyebiliriz ki 2017 için büyümenin % 7 civarında olacağı öngörülmektedir.

“Sanayi, inşaat ve hizmetler sektörüyle ekonominin bütününde ortaya çıkan yüksek büyüme oranlarına ayrıntılarla bakıldığında, yatırımlarda ciddi bir artış olduğu görülecektedir. İnşaat sektöründeki yatırımların % 12 olduğu bir ortamda makine ve teçhizat yatırımlarında % 15.3’lik bir büyümenin yaşanması gelecek açısından büyüme eğiliminin dayandığı reel şartları göstermesi bakımından önemlidir.”

Temeldeki sorun

Şimdi bazı yorumcuların üçüncü çeyrekte gerçekleşen bu büyüme oranını getirip baz etkisine bağlayarak önemsizleştirmeye çalışmaları, bazılarının ise garip bir tavırla iktisat mantığına karşı bir akılla ekonominin durgunluğa girmesini engelleyip hızlanmasını sağlayan tedbirleri eleştirerek, Kredi Garanti Fonu’nun piyasayı canlandırıcı yönlendirmelerini karalamaya kalkmalarını ciddiye almamak gerekir. “Baz etkisi de Kredi Garanti Fonu’nun devreye soktuğu büyümeyi harekete geçiren tedbirler de ekonomik sürecin veri işlemleri kapsamındadır, iktisat politikası ekonomik şartları dikkate alarak uygulamaya sokulan araçlar bütünüdür.”

Netice olarak, ekonomide yaşanan gelişmeleri iki açıdan ele almak mümkündür. İlki, yapılan daha doğrusu yapılmak istenen ama her defasında başarısız olan operasyonlarla ilgilidir. En son ABD’deki Sarraf davası tiyatrosu üzerinden döviz kuruyla yapılan saldırıdır ki buna benzer hamlelerin daha önce de yapıldığını söylemek, hatta yapılacağını tahmin etmek zor değildir. Türk ekonomisinin makro dengeleri, bankacılık yapısının gücü, reel ekonominin üretimi bunları boşa çıkartmıştır. Diğer boyut ise ekonominin reel sorunuyla ilgilidir. Ekonomimizde bütün başarıların odaklanması, çözmek için hedeflemesi gereken yapısal sorunun ithalata dayalı üretim yapısının dönüştürülmesi olduğu açıktır. Büyümede böyle bir niteliksel dönüşümü gerçekleştirmek için bu şarttır; bu dinamizm bunu gerçekleştirecek bir potansiyelin olduğunu göstermektedir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar