Yıldıray OĞUR

Yıldıray OĞUR
Yıldıray OĞUR
Karar gazetesi Tüm Yazıları
Komşu evin yangınında yumurtasını pişirmek…
11.09.2024
246

Orman yangını, olimpiyat oyunları, Avrupa’daki seçimler, trafik kazası ya da futbol maçı… Türkiye’de bütün kamuya malolmuş bütün tartışmalar kısa bir süre sonra Türkiye iç siyasi tartışmaları tarafından yutuluyor.

Her konu kendi mecrasında birkaç saat tartışıldıktan sonra mevcut derin kutuplaşmanın bir malzemesine dönüştürülerek konuşuluyor.

Bu herkesi kahreden Narin’in başına gelen felaket sonrası da böyle oldu.

Hemen en başından itibaren bu vahşetin faillerini herkes kendine düşman olarak bellediği ötekisinde, kafasındaki mutlak kötüde aramaya çalışıyor.

Narin’in kaybolma hikayesinin ilk cümlesinden itibaren başladı bu fırsatçılık.

Diyarbakır Bağlar’a bağlı Tavşantepe Köyü’nde yaşayan 8 yaşındaki Narin Kuran Kursu’ndan çıktıktan sonra ortadan kaybolmuştu.

Önce Kuran Kursu’nda taciz, cinayet olarak haber döndü. Anında tarikatları kapatın, Kuran Kurslarına çocuklarınızı göndermeyin çağrıları başladı.

Halbuki ortada ne bir tarikat ne de Kuran Kursu vardı.

Köyde yaşayanlar Fatih’e hocalık yapmış Kürt alim Molla Gürani’nin soyundan geldiği iddiasındaydı ve bu yüzden soyadları Güran’dı ama köyde bir aktif tarikat, medrese, şeyh, mele yoktu. Sadece bir soydan gelme iddiasıydı.

Köydeki tek dini yapılar depremde minaresi yıkılmış bir cami ve Hz. Süleyman’a ait olduğu iddia edilen geleni olmayan bir türbeydi.

Ortada bir Kuran Kursu da yoktu. Depremde minaresi yıkılmış eski bir camide Diyanet’e bağlı imam, yazın çocuklara elifba öğretiyordu. Bu yaz milyonlarca başka çocuğun da yaptığı gibi. Milyonlarca çocuk camilere gitti, elifba öğrendi ve sağ salim evine döndü.

Sonra özellikle DEM çevrelerinden ve sol gazeteciler köyün Hüda Par’ın kalesi olduğunu yazmaya başladılar ve kayıp için Hizbullah suçlanmaya başlandı.

Bunun için köyüm ne olduğunu en iyi bilen Diyarbakırlı DEM’li siyasetçiler yürüyüşler yaptı, Hizbikontra’ya karşı sloganlar attı.

Halbuki 2023 ve 2024 seçimlerinde AK Parti birinci, DEM Parti ikinci, HÜDA- Par üçüncü olmuştu.
Her seçimde AK Parti’ye 100 ve üstü oy, DEM’e 30 civarı oy ve HÜDA Par’a da 16 oy çıkmıştı.
Sonra bunu Kürt gelenekleri ve köy kötülemeleri izledi.

Halbuki köy olarak bahsedilen Tavşantepe, Diyarbakır şehir merkezinden sadece 10 kilometre uzakta 300 nüfuslu bir mahalleydi.

Çocukların gittiği bir köy okulu vardı. Havalimanına beş dakika, fen lisesi, Anadolu lisesi ve özel okullara 10 dakika uzaktaydı.

Yani Fakir Baykurt romanlarındaki izbe bir dağ köyü değildi.

Köyse ağalık, aşiret, melelik, şeyhlik gibi bir Kürt toplumsal yapısı da yoktu.

Şimdi bütün spotların üzerine çevrildiği Güran ailesi merkez sağ siyasetlerde bulunmuş, önce DYP’de, şimdi AK Parti ve İYİ Parti’de görev alan mensupları olan bir aileydi.

Ailenin devletle, köyün hemen dışında karakolu olan Jandarma ile de ilişkileri çok iyiydi.

Narin’in kaçırılması ve öldürülmesinin bütün ailenin ve köyün ortak olduğı bir suç olduğuyla ilgili yine Yakup Kadri romanlarını hatırlatan omerta tezini destekleyen ise henüz bir veri yok. Narin’in anne, babası, kardeşi ve amcasının adı zanlılar arasında geçiyor.

Ama bütün köyün buna tanık ve suç ortağı olduğu tezi doğru değil. Cenazeyi köylüler kaldırdı, mezarının başında akrabaları ağladı.

Yine “Narin’i koruyamadık” gibi boş sözler, kadın cinayetleri, aile içi şiddet üzerine söylenenler de bu vahim olayla ilgili bir şey söylemiyor.

Türkiye’de maalesef her yıl 1300 ile 1500 arasındaki çocuk cinayetlere kurban gidiyor. Çoğu cinayette de failler aile ya da yakınlardan. Bu rakamlar artmıyor, belli bir düzeyde devam ediyor.

Hepsi çok trajik hikayeler, biz bunlardan çok trajik olanını bir kayıp olayı nedeniyle öğrendik.

Türkiye’de her yıl 10 binin üstünde çocuğun kaybolduğu bilgisi de çarpık bir bilgi. 2023’de 15 bin çocuk kaybolmuş. Yani aileleri çocuğum kayboldu diyerek polise başvurmuş. Bu çocukların çok önemli bir kısmı bulunmuş. Bu kayıplar içinde pazarda çocuğunu kaybeden de var, aile için kaçırma olayı da.
Bu konuda toplumu tedirgin eden istatistiki yalanların da bir karşılığı yok.

Karşımızda bir aile trajedisi var. Ama bu aile kurumunun berbat bir suç yuvası olduğunu söylemiyor.

Ama olayın kendi trajedisiyle ilgilenmekten sıkılanlar için meseleyi kendi davasına, derdine çekmeye tüm bunlar engel değil.

Onların aslında Narin de çok umurunda değil, sadece kendi dertleriyle ilgilenmekteler. Küçük bir çocuğun trajedisinden, varsa devletin ihmallerinden, Jandarma-muhtar ilişkisi gibi karanlık bir meseleden bahsetmektense, bunları deşmektense lanetli bir suçu siyasi hasımlarının üzerine yıkmakla meşguller.
Bu kötücül bir bencillik.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar