Halil BERKTAY
[18 Aralık 2022] Gerçekte böyle şey olmaz tabii. Kimse insan ruhunu eksiksiz okuyamaz, insan davranışlarını bire bir belirleyemez, öngöremez. Tersten söylersek; hayatın her alanında, her türlü gelişme karşısında, sonuç bu olduğuna göre demek amaç da buymuş tarzı çıkarsamalar yapılamaz. Ernest Gellner’in geçmişte başka bağlamlarda da defalarca hatırlattığım ifadesiyle, humans are under-programmed animals. İnsan eksik programlanmış bir yaratıktır. Ekliyorum: hatâ ile malûldür.
Dolayısıyla determinizm katı bir determinizm değil, ancak hayli yumuşak bir determinizm olabilir (ya da belki hiç determinizm olmayabilir). Tabii belirli olabilirlik limitleri (limits of the possible) içinde kalmak kaydıyla, şu veya bu problem, tehdit, tehlike, meydan okuma vb karşısında bireylerin, grupların veya toplumların ne yapacağı o kadar da tahmin edilemez. Gene ekliyorum: doğru hesap çok nadirdir, hele siyasette. Sürekli yanlış yapılır. Dolayısıyla yaşadıklarımıza bakarak, birileri bunu aynen böyle istedi ve çok sıkı planladı da ondan oldu denemez. Amaç ile sonuç çok farklı olabilir. En basiti: Modern Çağda devrimler neden ve nasıl patlak verir? Ya da Birinci ve İkinci Dünya Savaşları? İktidarlar her şeyi bildiğinden değil; tam tersine, birçok şeyi bilmediğinden, anlamadığından, göremediğinden. Tarih çok büyük ölçüde kastedilmemiş, planlanmamış sonuçların (unintended consequences) tarihidir.
Gelin görün ki 14 Aralık’tan bu yana tam bir Temel İçgüdü atmosferindeyiz. Çağdaş siyaset sahnesine ilişkin komplo teorileri, kamusal alanda giderek daha büyük yer tutmakta. Bilgili, okur yazar, en aklı başında sayabileceğiniz kişiler bile, olmayacak saçmalıklara kendini kaptırıp öküz altında buzağı aramaya girişebiliyor. Türkiye’nin genel kültür arkaplanında, bu açıdan Batı veya emperyalizm en büyük günah keçisi. Bir zamanlar bu, 19. yüzyılın mirası bağlamında, öncelikle İngiliz emperyalizmi, Britanya İmparatorluğu’ydu. Entelicans Servis (öyle denir ve yazılırdı), neler bilirdi neler! Mutlaka, bizim asla akıl erdiremeyeceğimiz, en sinsi bazı hesapları vardı. Gel zaman git zaman, 1960’lar ve 70’ler solculuğunun cahil çocuk muhayyilesinde yerini CIA aldı (ve 1 Mayıs 1977 “katliamı”ndan bile sorumlu tutuldu). Zamanla kılık değiştirdi; “üst akıl” kimliğine büründü. Kâinat Türkiye’yi hedef alan tezgâhlarla doluydu ve (sürekli tekrarlanıp derinleşen döviz krizleri dahil) hepsinden bu “üst akıl” sorumluydu. Günümüzde ise Kafka-vârî bazı metamorfozlar daha gerçekleşti: iktidar açısından her şey terör örgütlerine, özellikle FETÖ’ye yıkılır oldu; muhalefet açısından ise iktidar, kadir-i mutlak sayılır hale geldi. Sonuncusuna Sharon Stone veya Temel İçgüdü sendromu diyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ardında bir Sharon Stone silueti sezilir oldu.
İmamoğlu dâvâsındaki karar karşısında, ikisi solda (muhalif kesimde), biri sağda (AKP saflarında, iktidar yanlısı medya ve mahallede) olmak üzere, başlıca üç prototipi zuhur etti bu komplo teorilerinin. Siyaset yelpazesinin sol-muhalif kanadında, her şey insanların kimin cumhurbaşkanı adayı olmasını istediği etrafında dönüyor. Ortak varsayımlar: (a) iktidarın mahkemeye doğrudan talimat verdiği ve kararı yakından belirlediği; (b) iktidarın amacının da, muhalefetin doğru adayı çıkarmasını engellemek, yanlış adaya sevketmek, ya da en azından tek aday çıkarmayı güçleştirmek ve Altılı Masayı bu açıdan bölmek olduğu.
Bu çerçevede, esas olarak İmamoğlu yanlıları ile Kılıçdaroğlu yanlıları arasında benim düz ve küçük aklımın eremediği kadar detaylı ve incelikli bir tartışma yaşanıyor. Bir kesim, yaklaşan seçimlerde muhalefetin en iyi adayının İmamoğlu olduğu kanısında. Olabilir; belki ben de öyle düşünüyorumdur. Ama bununla kalmıyorlar. Onlara göre, iktidar da bunu biliyor, son derece farkında. Dolayısıyla bu karar, en çok korkulan adayı siyaseten yasaklı kılmak, adaylığını önlemek amacını taşıyor. Yani siyaset sahnesindeki kısa vâdeli, taktik durum ile mahkemenin kararı arasında bire bir ilişki kuruluyor.
Bunun karşısına, Kılıçdaroğlu yanlıları dikiliyor. Onlara göre, muhalefetin tek adayı ancak Kemal Kılıçdaroğlu olabilir. Kılıçdaroğlu’nun kendi mahallesinde gerçekleştirdiği bütün olumlu zihniyet değişimleriyle birlikte, CHP seçmeninin başkasına oy vermesi çok zor. Üstelik (diyorlar), bu konuda giderek güçlenen bir uzlaşma da doğmuş veya doğmak üzere. Hal böyleyken, şimdi iktidar neden bu kararı aldırtıyor mahkemeye? Besbelli; İmamoğlu’nu ezmek değil tersine parlatmak, mağdur ve mağduriyet üzerinden kahraman yapmak, kendisinin de bastırdığı adaylık hevesini körüklemek ve Kılıçdaroğlu’na alternatif olarak ortaya sürebilmek için. Bu yolla iktidar en azından aday çoğalttırıp Altılı Masayı bölme hesabı içinde. Bu fitneci, entrikacı yaklaşım karşısında sağlam durmak, pişmiş aşa soğuk su kattırmamak lâzım. Şimdi muhalefet Kılıçdaroğlu etrafında daha da kenetlenmek zorunda.
Açık söyleyeyim; ben kimin muhalefet adayı olması gerektiği peşinde değilim. Hiç katılmıyorum bu tartışmalara. Yukarıda işaret ettiğim gibi, İmamoğlu’nu tercih de edebilirim, bu noktadan sonra ancak Kılıçdaroğlu’nun aday olabileceğine ikna da edilebilirim. Ne yapayım; ilgilenmiyorum, ilgilenemiyorum, muhalefet adayını belirleme veya etkileme çabalarıyla.
Ama buradan, bu sübjektif İmamoğlu-Kılıçdaroğlu tercihinden, “bize [bizim adayımıza] karşı yapıldı” ya da “hayır, asıl bize [bizim adayımıza] karşı yapıldı” noktasına sıçramak, bana iyice abes geliyor doğrusu. Abesin abesini de özellikle ikinci varyant, bilhassa “İmamoğlu’nu kasten parlatmak için yaptılar” argümanı oluşturuyor.
Bunun da temelinde, böyle bir adımın ne kadar tepki doğuracağını bilmiyor olamazlar mantığı yatıyor. Mutlaka biliyorlardı ve ince hesaplarını buna göre yaptılar. Kitleyi kışkırtmak ve İmamoğlu’nu öne çıkarmak için, kasten siyasi yasaklı durumuna düşürmek istediler. (Böyle deniyor.) Bundan sonra hesap her aşamada büsbütün incelmeye devam ediyor. Karar TCK’nın hangi maddesine göre alınmıştı? Konu neden Yargıtaya değil de sadece İstinaf mahkemesine götürülebiliyor? Bak gördün mü, neleri neleri planlamışlar, bir an evvel sonuçlandırıp yasaklı durumuna düşürmek için! Derken Yargıtaya da götürülebileceği ortaya çıkıyor ve iddia tersine dönüyor: Bak gördün mü, neleri neleri planlamışlar, hem mahkûmiyet çıkarıp kahraman yapacaklar, hem de süreci uzatıp aday olmasını mümkün kılacaklar ki, önce Altılı Masayı ve sonra muhalefet oylarını bölebilsin. Bunu hemen İstinaf ve Yargıtay ne kadar sürer tartışması izliyor. Normalde temyiz iki yıla kadar uzayabilir de… iktidar bu süreci çok hızlandırır ve beş ayda bitirtebilir mi acaba? İmamoğlucular tabii hızlandıracak ve bitirtecek diyor; Kılıçdaroğlucular hayır, kasten sürüncemede bıraktıracak diyor. Altılı Masaya nifak sokma senaryosu, İYİ Parti lideri Akşener’i de içine alıyor. Çünkü Akşener’in Kılıçdaroğlu’nun adaylığından rahatsız olduğu biliniyor(muş). Buradan bir dizi komplo sorusu daha türüyor. Mahkemenin kararı duyulur duyulmaz Akşener neden hemen koştu da Saraçhane’deki otobüsün üzerinde, İmamoğlu’nun yanında yer aldı? Demokratlığından yana mı? İktidara vurmak için iyi bir fırsat yakaladığından mı? Yok canım. Sırf Kılıçdaroğlu’na karşı İmamoğlu’nu lânse etmek için. Hem görüyor musunuz, nasıl kucaklaştıklarını! Sırf bu bile, bu cezaya ne kadar sevindiklerini gösteriyor. Yani aslında iktidarın tam da onları sevindirmeyi amaçladığını gösteriyor.
Açık söyleyeyim, interneti ve sosyal medyayı kaplayan bu tür akıl yürütmeler, daha doğrusu akılsızlık yürütmeler, tamamen zırva. Hepsi zırva. Hani zırva tevil götürmez denir ya; işte o düzeyde zırva. Doğacak tepkiyi bilmemiş olamazlar varsayımından başlıyor; bildiklerine göre, bütün bunlar hesaplı kitaplı işler doğrultusunda ilerliyor. Oysa daha en başta açıklamaya çalıştığım gibi, hiç öyle bilmemiş olamazlar diye bir şey yok; tersine, tarih ve özellikle bütün Yeniçağ ve Yakınçağ tarihi böyle hatâlarla dolu. Haydi cehalettir diyelim. Ama iş bununla da kalmıyor; hukukî itiraz süreçlerinin takvimini hesaplamaya (çünkü iktidarın bunları da hesaplamış olması gerektiğine) kadar uzanıyor. Evet, tam bir geyik muhabbeti. Ve sonunda bizi marazî bir kumarbazlık âlemine sürüklüyor.
En komiği de belki şu: bütün bu tartışmalar, iktidar kesimi ve mahallesinde neler olup bittiğine hiç bakılmaksızın sürdürülüyor. Oysa biraz dikkat etseler görecekler ki AK Parti aslında çok mutsuz bu gelişmeden. Onlar da hiç beklemedikleri bu karar karşısında şoke oldu. Çünkü ekonomik bunalım ve döviz krizi yüzünden Cumhur İttifakı’nın inişe geçmesi karşısında kötümserleşmişken, son zamanlarda durumun düzeldiği, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olan desteğin tekrar yükseldiği kanısındaydılar. Tam bu sırada, iktidar açısından çok olumsuz sonuçları olacağı âşikâr bu karar karşısında, şaşkına döndüler. Özellikle bir zamanlar Erdoğan’ın haksız yere yasaklı duruma düşürülmesi ile şimdi İmamoğlu’nun yasaklı duruma düşürülüyor olması arasındaki benzerlik, muhalefetin tasavvurlarının ötesinde, iktidar cephesinde çok, çok büyük rahatsızlık uyandırdı. Nitekim hemen sonrasında üst merciler karara sahip çıkmadı; oysa geçmişte, kendilerini haklı hissettiklerinde hep yapmışlardı bunu, gene son yazımda alıntılarla gösterdiğim gibi. Ama bu sefer tersine, suçu üzerlerinden atabilmek için alelacele yargının bağımsızlığı noktasında bir savunma hattı oluşturmaya koyuldular. Bu, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın son yazımda hicvettiğim demeciyle sınırlı kalmadı; Cumhurbaşkanı Erdoğan’da da yankı buldu. Uçaktaki soruya kısaca “yargı” diye cevap vermesi de, İletişim Başkanlığı’nın basın bülteninde bunun dahi yer almaması da, hep aynı noktaya işaret ediyor. (*) Bu arada iktidar medyası da donup kaldı, bilemedi ne diyeceğini — herhalde İletişim Başkanlığı’ndan bazı sinyaller alıncaya kadar. Fakat ilginçtir ki o sinyaller de savaşçılık ve kutuplaşmacılık yönünde değil, düşük profilli bir uzlaşmacılık yönünde oldu. Her nasılsa, hemen bütün mecralardan, kararın kesin olmadığını, İstinaf ve Yargıtay yollarının açık olduğunu yazmaya başladılar. O kadar ki bu vurgu, üst mahkemelerin kararı bozacağı umudunun, hattâ üst mahkemelere bozma telkininin kıyısında dolaşmaya başladı. En son Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, bütün bu tezlerin hepsine birden yer verdi. (**) Başta sözünü ettiğim (sağa mahsus) üçüncü komplo teorisi de, bunun iktidarın kötülüğünü isteyen, her nasılsa kendilerini gizleyerek mevkilerine tutunabilmiş FETÖ’cü hâkimlerin işi olabileceği spekülasyonları biçiminde, orada burada satha çıkıyor.
İster İmamoğlucular ister Kılıçdaroğlucular, bu ipuçlarına biraz baksalar, satranç büyükustalarının (veya artık süper bilgisayar programlarının) yapabildiği türden, 10-15 hamle sonrasının olabilecek bütün varyantlarının hesaplandığı derin kombinezonların söz konusu olmadığı ve olamayacağını görebilirler pekâlâ. Cüretkâr gelebilecek bir adım daha atayım; iktidar cephesindeki bu telâş, İmamoğlu’na illâ hapis cezası verdirtilmesi ve siyaseten yasaklı durumuna düşürülmesi konusunda doğrudan doğruya hükümetten, yakın vâdede, direkt ve merkezi bir telkin gelmemiş olabileceğini dahi düşündürebilir mi? Hani Kılıçdaroğluculardan olacakları bilmemeleri mümkün değil argümanını duyuyoruz ya; devamında, iktidarın ve medyasının reaksiyonlarına da bakarak, o zaman belki de bu gerçekten bir noktada “mahkemenin kendi işi” diyebilir miyiz acaba?
Yok, o kadar da değil. Benim kanımca bir kısmı belki gerçekten bu kararı beklemiyordu, bir kısmı ise beklemedikleri tepkiler karşısında tavır değiştirmeye ve mazeret bulmaya çabalıyor. (***) Ben, bu örnekte olduğu gibi, alabildiğine adaletsiz kararlar verilmesi için, artık doğrudan merkezî talimat da şart değil (gerekli olmayabilir) diyorum sadece. Daha önce de sözünü ettiğim, katı değil daha yumuşak, dolaysız değil dolaylı bir determinizm örneği. — Öyle bir hukuksuzluk ortamı yaratıldı ki, yarı-bağımsız aktörler de “vaziyetten vazife” çıkarabilir, kendi insiyatiflerince. 2018 İstanbul seçimlerini iki turun ikisinde de kaybedeli beri iktidar ve iktidar medyası ter ter tepindi, İmamoğlu ve İBB üzerinde. Yenilgiyi sindiremediler; büyük bir hınç ve öfke biriktirdiler, İstanbul’da düğümlenen. İşte belki burada durup gerisini düşünmediler, biz demokrasi kültürünü böyle tahrip edersek bunun sonu nereye varır diye. Buna, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aşağıda ilk dipnotta aktardığım sözleri de dahil, başka yüklenmeleri de. Sonunda karşımıza, bu habis nefret atmosferi içinde, aşırı-merkeziyetçi bir başkanlık sisteminin ürettiği yaranma ilişkileri ve davranışları çerçevesinde, genel bir ezicilik ve kahrediciliği yansıtan, ama belki taktik planda özel olarak kastedilmemiş, niyetlenilmemiş; sonuçları hesaplanmamış olabilecek bir mahkeme kararı çıkıyor. Hiç öyle İmamoğlu’nu öne çıkarmak veya Kılıçdaroğlu’nun işini zorlaştırmak gibi tasavvurları değil; sadece, varsa bir tasavvur, sadece intikam ve cezalandırma arzusunu yansıtıyor.
Bilimde en basit, en asgari açıklama tarzı, çok daha ileri ve karmaşık varsayımlara ihtiyaç gösteren teori ve teoremlere daima tercih edilir. Son bir sözüm var. İster genel olarak emperyalizmi, ister Britanya İmparatorluğu’nu, ister Amerika’yı ve CIA’yi, ister “üst aklı”, ister iktidarı devleştirmek, böyle heyûlalar yaratmak, her şeyi bilir-görür-düşünür-yapar sanmak, kendini ruhen âcizleştirmek ve çaresizleştirmekten başka bir işe yaramıyor.
—————————————-
NOTLAR
(*) Şimdi üzerine, 16 Aralık açıklaması geldi: “Konu bir şahsın hâkimlere hakaret ettiği iddiasıyla aldığı mahkûmiyet kararından ibaret.” Hepsi aynı minvalde. Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan açısından bunun bir zigzag ve kısmî geri çekilme anlamına geldiği apaçık ortada. Zira Yıldıray Oğur’un (Serbestiyet’te de yayınlanan) dünkü Karar yazısında gösterdiği gibi, Erdoğan çok önceden aradaki olası benzeşmeyi silip İmamoğlu’nun ilk fırsatta mahkûm edilmesinin (haklı görülmesinin) zeminini oluşturmaya çalışmış aslında. Şöyle demiş, 2018 öncesindeki bir konuşmasında: “Ben belediye başkanı iken okuduğum bir şiir nedeniyle mahkûm oldum. Bu mahkûmiyet nedeniyle belediye başkanlığımı elimden aldılar. Bu [İmamoğlu] daha belediye başkanı olmadan devletin valisine küfrediyor. Yasalarımızda küfürlerin karşılığı şu kadar yıldan şu kadar yıla bellidir. Benim belediye başkanlığım nasıl düştüyse onunki de düşer. Ben yaşadım çünkü.” (Bkz Yıldıray Oğur, 16 Aralık 2022: Occam’ın usturası: İmamoğlu’na neden siyasî yasak getirildi?) Ama işte örneğin burada, (mahkemelere telkin sorunu bir yana) Erdoğan’ın kendi yaşadığına rağmen olası tepkileri öngöremediği apaçık ortaya çıkıyor. Şimdi neden farklı konuştuğu da öngöremediği tepkiler çerçevesinde apaçık görülüyor.
(**) Bunun istisnası, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un, dün (16 Aralık’ta) Serbestiyet’te haberleştirilen demeci. Uçum karar ve viraj sonrası çizgiyi değil, karar ve viraj öncesi çizgiyi izlemeyi sürdürdüğünden olacak; iki mahkûmiyet ve iki yasak (veya olası yasak) arasında her nasılsa hiçbir benzerlik göremiyor. “Cumhurbaşkanı Erdoğan suç işlediği için değil şiir okuduğu için yani ifade özgürlüğünü kullandığı için ceza almıştı” gibi tuhaf bir cümle de kuruyor. Erdoğan gibi İmamoğlu’nun da ifade özgürlüğünü kullandığı, dolayısıyla ikisinin de suç olmaması gerektiği fikrinin yanına yaklaşamıyor. Hattâ bir adım daha atıyor. Lâfı Yargıtaya getirirken, bunu iktidar medyasının (ve hattâ Erdoğan’ın) imâlarının zıddına, “Yerel mahkemenin kararı yürürlükteki hukuka uygunluğu açısından bakıldığında muhtemelen onaylanır” noktasına bağlıyor. Böylece üst mahkemelere, defansif değil ofansif bir sinyal veriyor.
(***) Bu “beklemedikleri tepkiler” karşısında tavır değiştirme meselesi, ilginçtir, muhalefeti ve özellikle Kılıçdaroğlu’nu da içine alıyor. Karar günü Berlin’e gitmesi tartışmalarını kastediyorum. Alper Gömüş’ün bu konuya ilişkin, gene 16 Aralık tarihli Analiz yazısına katılamıyorum, bu bağlamda. Alper Görmüş, kimse uyardı mı ki diye soruyor ve şöyle devam ediyor: “Bu sorunun cevabı belli: Kılıçdaroğlu’nun danışmanları da dahil, hiçbirimiz. Neden? Çünkü siyasi yasak kararının bu kadar büyük bir infiale yol açacağı, Kılıçdaroğlu’nun danışmanları dahil hiç kimsenin aklına gelmemişti.” Hayır. Yanlış. Fazla kestirme. Bunun öncesinde olması gereken bir soru veya cevap var. Doğrusu veya tamamı şöyle olmalı: Çünkü bir, böyle bir ceza çıkacağı hiç kimsenin aklına gelmemişti. İki, çıkarsa böyle bir infiale yol açacağı kimsenin aklına gelmemişti. İlkini Kılıçdaroğlu ve danışmanları da söylüyor zaten. Alper Görmüş bence fazla hafife almış bu açıklamayı. Kendimden biliyorum; ben de öyle zannediyordum.Dolayısıyla onları anlayabiliyor ve doğru söylediklerini sanıyorum. Ama neresinden bakarsanız bakın, her yer beklenmediklikler ve öngörülmemişliklerle dolup taşıyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024