Mehmet TIRAŞ
Ülke gündemi 17 Aralık 2013 tarihinde başlayan “yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan” sonra başka bir şey konuşmaz olduk ve ilk defa da bu kadar duraklayan uzun ömürlü,değişmeyen ve krize dönüşen bir gündemimiz oldu.
Bu operasyon aynı zamanda bir yargı kriziyle dönüşüp hızla siyasi bir krize doğru sürükleniyoruz toplum olarak.
Başbakan bu operasyonunun bir yolsuzluk ve rüşvet operasyonu değil,hükümetime ve bana karşı yapılmış bir “yargı darbesidir” diyor..
Devletin içine sızmış bir yargıçlardan ve polis teşkilatından oluşan bir çete var, çete olarak cemaati kastederek devlete karşı “paralel bir devlet” oluşturmaya çalışıyorlar,yargı darbesinin arkasında olan dış güçlerden destek gören küresel ayağı var içeride de işbirlikçileri var,diyor Erdoğan.
Başbakan kendisine biat eden tetikçi medya grubuyla bunu her gün demek ne kadar doğru her saat başı demek daha yerinde olsa gerek televizyonlarda ve gazetelerinde partisinin kontenjan kadrosundan gazetelerde yer alan, bir de yazar geçine saz ekibiyle tam bir kara propaganda yapıyor.
Başta şunu belirtelim başbakanın söylediklerinin hiçbir inandırıcılığı olmadığı gibi, mazeret üretme lüksü de yok.
12 yıldır iktidardasın ve tek başına hem de koalisyon hükümeti de değilsin, devleti yönetiyorsun eğer bir çete varsa bu çeteleşmeye sen yol vermişindir.Kendiniz diyorsunuz ne istediler de vermedik,istediklerini verseydiniz size karşı yargı darbesi olmayacak mıydı?
Hatırlanırsa başbakan 17 aralıkta yapılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yapıldığında ilk açıklamasını Konya’da yaptı ve yargıya intikal etmiştir bir şey söyleyemem dedi..
Ardından 25 Aralık’ta yapılacak olan ikinci operasyonda oğlunun da göz altına alınacağını öğrenince, oğlum üzerinden bana gelmeye çalışıyorlar deyip,yargıya müdahale etti ve adli kolluk kuvvetlerini devre dışı bırakarak savcının talimatlarını polis yerine getirmedi ve yargıya Başbakan darbe yaptı.
Olayı kısaca böyle özetledikten sonra “devlet,kadrolaşma ve liyakat” üzerine düşüncelerimizi ifade edelim..
Devlet:
Bir ülke de devlet nötr(tarafsız) değilse,hukukun evrensel ilkleriyle yönetilmiyorsa o ülkede misyon sahibi örgütler ve cemaatler o devleti kadrolaşarak yönetmeye hatta ele geçirmeye çalışırlar ,bu çokta doğaldır,çünkü devlet kendisi vatandaşına eşit davranmadığı için, o ülke de faaliyet gösteren örgütler de bunu hedefler,devleti kendi inancı ve ideolojisiyle yönetmenin yollarını arar ,devlete sızmalar yaparlar kadrolaşma anlamında,bundan da doğal da bir şey yoktur..
Batılı demokratik ülkelerde devlet ideolojilerden arınmıştır, toplumun tüm katmanlarına ve bireylerine karşı inanç ve düşünce boyutunda eşit mesafede durur ‘temel hak ve özgürlükleri’referans gösterir,bizde ise tam tersi uygulanır..
Demokratik hukuk devletinde, devlet bir sınıfın,inancın,ideolojinin,ırkın,mezhebin,azınlığın değil çoğunluğun demokratik yoldan iktidara gelmesini anayasayla güvence altına alır ama çoğunluğun üzerinden de, çoğulculuk kavramını yok sayarak ,bireyi ve azınlıkları yok edemez klasik deyimle mahalle baskısı yapamaz.
Ama bizde Cumhuriyetin kuruluşundan bu tarafa devlet hiçbir zaman ideolojiden arındırılmadı toplumun bütün kesimlerini “Türk,Müslüman ve Sünni” olarak gördü homojenleştirme politikaları uyguladı,buna AKP’nin 12 yıllık iktidarı da dahildir, Erdoğan’da Kemalizm’in din versiyonunu uygulamaya kalktı.
Sayıları 20 milyon olan ne Alevileri gördü nede ibadet yerleri olan Cem evlerini tanıdı 17 milyon bir kitle olan Kürtleri de görmedi sadece Kürtlerin varlığını tanıdı ama anadilde eğitim talebini kabul etmedi.. Hele azınlıkları ve gayri Müslimleri ve bireyin özgürlüğünü ise vatandaş bile saymadı, bugün yaşadıklarımız da bunun sonucu değimli?Hala 12 Eylül askeri faşist darbesinin anayasasıyla ülkeyi yönetmiyor mu Erdoğan?
Devlet’e dönersek toplumlar ve bireyler devlete benzerler,devleti örnek alırlar, devlette toplumun örgütlenme biçimidir..
Devlet aklının evrensel iple bağlanmadığı ülkelerde, devlet her zaman kendi ideolojisine biat eden ırka,mezhebe ve dine imtiyazlı davranır ve o toplumlarda devlet kutsanır..
İdeolojiden arınmayan devletler sürekli iç ve dış düşman yaratırlar varlıklarını da düşmanlarına borçludurlar..
Demokratik olmayan devletlerin yöneticileri devlete gelen eleştirileri devlete ihanet olarak görür, birey ve azınlıkları veya grupları çoğunluğun önüne atarak linç ettirir,bizim tarihimizde bunun çok olumsuz örnekleri vardır.
Hukukun evrensel ilkeleriyle yönetilmeyen devleti yönetenler seçimle gelseler bile,yöneticileri de buna ayak uydurur, temel hak ve özgürlükleri,devletin ali menfaatleri doğrultusunda, devlet geleneğimize değer yargılarımıza aykırı diye, aykırılıkları ortaya çıkartan düşünce ve sanatçıları ve sanat eserlerini yasaklarlar..Erdoğan’ın heykel yıktırmasını hatırlayın,kitabın bombadan daha tehlikeli olduğunu söylemesi ya!..
Bizde devlet her zaman bir ordu ideolojisiyle yönetilmiş bu ideolojinin adı da kemalizm’dir.Kemalist ideolojinin bir ilkesi de din ve mezheptir.
Kemalist düşüncenin getirdi devlet algısı toplumda ve yeryüzünde Türkiye de devletin bir ordusu yok,ordunun bir devleti olduğu vakası vardır.Bu Erdoğan döneminde de çok değişmemiştir, sadece askeri vesayet geriletilmiş ama ana omurgası olduğu gibi duruyor.
Kadrolaşma:
Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar devlette kadrolaşma tartışmaları hiçbir zaman kesilmemiş, hatta asker darbe yapanlar bile bunu çok sık kullanmışlardır, Kenan Evren eğer biz 12 Eylül da askeri bir hareketi hayata geçirmeseydik, şuanda bu meydanlarda ve televizyonda komünistler konuşacaktı,demişti.
Askeri darbeler sonucunda askeri okullarda devletin sivil ve silahlı bürokrasisinde soğuk savaş döneminde revaçta olan komünizm baş düşmandı ve nerede bir devletin ideolojinse yönelik bir söz söylendi veya yazı yazıldıysa, hemen göz altına alınır içeri tıkarlar yıllarca kamusal haklardan mahrum ederlerdi hatta bu cezalarını çocukları bile çekmiştir.
Bunun başka bir versiyonu ise 28 şubat sürecinde dindar kesime uygulamıştır.
Kadrolaşma her zaman olur yukarıda da belirttiğimiz gibi çünkü devlet kendisi ideolojik davranıyor,toplumda kendini ifade etmek isteyenlerde bu yolu seçiyor..Devlet çok sesliliğe kısacası çok kültürlülüğe kapalı bir yönetim anlayışı hiç değişmiyor.
Peki nerede kadrolaşma olur?
Kadrolaşma devlet kurumunun en önemli sayılan üç yeri seçilir ”Yargı,milli eğitim bakanlığı ve güvenlik örgütleri yani polis ve ordu da..”
Kadrolaşmak doğrumudur?
Doğru değildir..Ama devlet kendisi liyakati ölçü almayıp, kadrolaşmada ideolojinse göre bir yapılanmaya gidiyorsa böyledir, bu doğal olarak devletin ideolojinse karşı olan güçlerde bunun karşıtı bir örgütlenmeye ve kadrolaşmaya gideceklerdir.Çünkü devletin ideolojisine biat etmeyen ve aykırı olanların devlet kurumlarında çalışması ve yetkili yerlere gelme şansı yok gibi bir şey.
Liyakat:
Peki bu devletteki kadrolaşmanın önü nasıl kesilir,AB’liği ülkelerinde neden kadrolaşma olmuyor?
Demokratik ülkeler devleti ideolojilerden arındırmış,demokrasinin kuvvetler ayrılığını yerleştirmiş,toplumun büyük bir çoğunluğu çağdaş, katılımcı, çoğulcu bir demokrasiyi yaşam biçimi seçmiş,medyanın özgürlüğü, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı tartışma konusu olmaktan çıkınca, doğal olarak ta ortaya saydam bir toplum ortaya çıkıyor,Devlet kadrosunda ve bürokrasisinde ise “liyakat” kavramı değişmez kriter oluyor,dini,mezhebi,ırk akla bile gelmiyor..
Liyakat kavramı bizde hiçbir zaman kriter olmamış,hep devletin ideolojisine bağlı olan devlete biat edenlerden ve siyasetçinin izinde yürüyenlerden seçilmiştir.
Diyanet işler başkanlığı(DİB) anayasamızda devletin laik olduğu yazılır ama bizim devlet DİB’lığı aracılığıyla tek dine ve mezhebe hizmet eder sağ ve İslamcı partiler bu kurum üzerinde hem kadro devşirirler devlete, soysala hayatı de din ve mezhep üzerinden zabturab altına almışlardır, Tayip Erdoğan’da bunu yapmıyor mu?
Hatta bizde din,mezhep ve ırktan sonra devlet ve yerel belediyelere alınacak kadrolaşma da liyakat aramak şöyle dursun, birde hemşericilik ve bölgecilik kadrolaşmasına gidildiği aşikardır.
ANAP’ta siyaset yapmış bir politikacıyla yerel basında çalışırken bir röportaj yapmıştım bana ANAP’ın neden kaybettiğini şöyle anlatmıştı,Özal ayrıldıktan sonra partinin başına gelen Mesut Yılmaz 81 ilde hiçbir liyakat aramadan, 63 iline Karadeniz kökenli il başkanları getirdi demişti..
Görüldüğü gibi bizde liyakat, meslek erbabı kişiler devletin bürokrasisinde ve siyasette yer almadığı sürece ,devleti de ideolojiden arındırmadıkça bu tartışmalar bitecek gibi gözükmüyor..
Boşuna başbakan yargıdan şikayetçi oluyor,cemaati kastederek bana bu örgüt yargı ve emniyet içinde çeteleşerek yargı darbesi yaptılar diyor..
Ben bir vatandaş olarak cemaati suçlamam, sen devleti yönetiyorsan buna müsaade ettirmeyeceksin,eğer ettirdiysen suçun en büyüğünü sen işlemişin demektir.
Devletin içinde böyle bir örgüt ve üyeleri varsa ki öyle diyorsunuz, bunu ortaya çıkartmak ta sizin boynunuzun borcu? Yoksa,gezi deki camide içki içtiler,başörtülü bacıma saldırdılar masalına döner,yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun üstünü kapatamazsınız?
Beklentimiz toplum olarak başbakandan devleti içindeki örgütü ve örgüt üyelerini yargının önüne çıkartması,yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna yol vermesi ve yargıya olan güveni de tesisi etmesidir…
Oğlunu da, biran önce yargıya ifade vermeye göndermesidir, eğer inandırıcı olacaksa Başbakan!.
Üyesi olmak istediğimiz ülkelerde başbakanların oğulları ve kocaları tutuklanıyor ama bu bir yargı darbesi demiyor o ülkenin siyasetçileri..
Hiç tartışmaya gerek yok sayın Başbakan,siz yargıyı yürütmeye bağlatmak istiyorsunuz bunu hiç gizlemeyin..
Son üç yıldır da demiyor musunuz,demokrasinin kuvvetler ayrılığı önümüzde engel diye..
Liyakati bir yerde değil, toplumun her kesiminde başta da siyasete yön verenlerde aramalıyız.
Japonların meşhur Kaizen kavramını uygulamak zorundayız yani toplam kaliteye geçmedikçe,AB standartlarında demokratik bir anayasa yapmadığımız sürece, bu ülke de ne yargı bağımsız ve tarafsız olur, ne komplo teorileri biter ne de kadrolaşma söylentileri kesilir.
Yazarlar
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.12.2025
24.11.2025
17.11.2025
11.11.2025
10.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
6.10.2025