Yıldıray OĞUR
Devlet ve Öcalan bu dilde konuşuyor
7.01.2011
2928
» Vietnam-ABD görüşmelerinin imzaya açıldığı gün, B2 bombardıman uçaklarının Vietnam’a en fazla bomba yağdırdığı gündür.
» FKÖ-İsrail görüşmelerinin Oslo’daki 3. etabı, İsrail askerlerinin intifadaya silahla karşılık verdikleri gündür.
.....
» Ateşkes devletin demokratikleştirilmesi ve bunun sonucu olarak sizin silahlarınızı bırakmanız gibi reel bir durumun ifadesi değilse, değişik bir ifadeyle sizce doğru bulunmuyorsa yarından itibaren ateşkesi bozabilir ve operasyonları gerekçe gösterip, doğru bulduğunuz tavrınızdan vazgeçmenin başka gerekçelerini de ifade edebilirsiniz.
» Son iki yıldır ne yaşanmışsa, ne düşünülmüşse birinci dereceden haberdar edildiniz. Bunun da gerekçesi, bir gün konuşulacak şeylerin olmasıdır. Yaklaşık 50 milyon insanın ölümüne enden olan 2. Dünya Savaşını çıkaranlar bile bir gün gelip konuşabilmişlerdir.
» Teknik olarak altı düzeyde, siyaseten en üst düzeyde yürütülen bu görüşmeler ikinci bir duruma kadar durdurulmuştur. Bunun sonucu size bağlıdır.
***
Bu mektubun 1998’de Atilla Ateş’in Öcalan’ı barındırmaması için sınırda Suriye’yi tehdit ettiği günden bir gün sonra devletten Öcalan’a gittiğini söylesem kaç kişi buna inanır?
1998 yılında PKK’nın ilan ettiği ve 2004’e kadar süren ateşkes ve Öcalan’ın Suriye’den çıkış hikâyesiyle uzun süredir yakından ilgileniyorum. Bu konuda devletin “kahraman askerlerimiz Apo’yu yakalayıp getirdi” ve PKK’nın “uluslararası komplo” masalları dışında alternatif bir tarih denemesini dört günlük bir yazı dizisi olarak Taraf’a yazmıştım. (Devletten Apo’ya Mektuplar)
O yazı dizisinde, 1998 Eylül Ateşkesi’ni getiren devletten Apo’ya giden “Devletin bütünlüğü ve hükümranlık hakları dışında herşey tartışılabilir” diye biten Ağustos Mektubu ilk kez yayımlanmıştı.
Yukarıdaki mektup ise bu yazı dizisini yazarken varlığından haberdar olduğum ama o zaman bakma şansı bulamadığım araştırmacı Hasan Yıldız’ın Muhatapsız Savaş, Muhatapsız Barış kitabından.
Doz Yayınları arasından çıkan ve ilk baskısını 2001 yılında yapan kitap eleştirel bir Öcalan ve PKK okuması. Ama kitabı asıl tarihî kılan 1998 Ateşkesi, Öcalan’ın Suriye’den çıkış ve yakalanış hikâyesi üzerine PKK arşivleri de kullanılarak yazılmış ilk ve en gerçekçi kitap olması. 2001 yılında onun içinden onlarca manşet çıkabilecek kitabının başına gelenler, yıllar sonra da benim yazı dizisinin başına geldi. İddialar görmezden gelindi...
Ama gerçeğin kötü bir huyu vardır. Gün gelir, ortaya çıkar.
Bu süreçle ilgili son açıklamalar yeniden iyi habercilik yapmaya başlayan Tempo dergisine konuşan PKK liderlerinden Muzaffer Ayata’dan geldi.
Ayata bir süre önce Almanya’da Hasan Cemal’e konuşmuş, 1998 Ateşkesi süresince “arabulucu bendim, o gün konuştuğumuz askerler çok iyi insanlardı” türü açıklamalar yapmıştı. Ruşen Çakır da Cemal’den alıntı yaparak işte “98 ateşkesindeki arabulucu ilk kez konuştu” diye bir yazı yazmıştı.
2000 yılına kadar cezaevinde kalan Ayata, Tempo’ya ise daha farklı bir hikâye anlatmış. Doğrudan kendisiyle görüşülmediğini, dolayısıyla o iyi askerlerle hiç karşılaşmadığını, görüşmelerin bir avukat aracılığıyla yapıldığını söylemiş. Yani hikâye hâlâ benim Taraf’ta yazdığım “Devletten Apo’ya mektuplar” yazı dizisinde anlatıldığı gibi. Tempo’daki röportajda Ayata, Eylül 1998’deki ateşkesi getiren devletin üst düzey yetkililerinin imzasıyla Abdullah Öcalan’a giden Ağustos Mektubu’ndan da bahsetmiş.
Yukarıdaki mektup 16 Eylül 1998 gününe ait. Yani Atilla Ateş’in Hatay sınırından Suriye’yi Öcalan için tehdit ettiği günden bir gün sonrasına.. Devlet kamuoyu önünde PKK için savaşı göze alır görünürken perde arkasından 1 Eylül 1998’de ilan edilen ateşkes sürecinin devamında Öcalan’la görüşmeyi sürdürüyordu.
Suriye’den bizzat Öcalan’ın kendisi çıkmak istemişti. Bu isteğini devlete kendisiyle görüşen arabulucuyla Hollanda’da yaptığı bir telefon görüşmesinde iletmişti.
Öcalan kayıt altına alınan o görüşmede “Benim barışı hayata geçirebilmem için Ortadoğu’dan çıkmam gerekiyor.. Benim Suriye’de rahat edebilmem, ateşkesi kalıcı hale getirebilmem mümkün değil. Hafız Esad yönetiminin üzerinde askerî diplomasinin uygulanması gerekiyor. Uygulanmazsa ateşkesi kalıcı hale getirmemem çok zor olur” demiş, Öcalan’ı Ortadoğu’dan kurtarıp, Avrupa’ya yerleştirerek PKK’yı siyasallaştırmak isteyen devlet de Öcalan’ı Suriye’den çıkarmak için Esad yönetimine baskı yapmaya başlamıştı. Aslında tüm bu açıklamalar bir oyundu. Öcalan’ın Suriye’den çıkma talebi o dönem arabuluculuk yapan Mısır Lideri Mübarek üzerinden Esad’a ulaştırılmış, Esad da Öcalan’ın çıkışına izin vermişti.
19 yıl boyunca Şam’da yaşadığı bilinen Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması için 19 yıl sonra 1988’de hem de 15 gün önce PKK ateşkes ilan etmişken devletin birden bire celallenmesinden, savaşı bile göze almasından bugüne kadar şüphelenen olmadı. O dönem Türkiye’nin Suriye’den neden ısrarla Öcalan’ı “barındırmamasını” istediği, neden ısrarla “iadesini istemediğini” soran da olmadı?
Bu kadar az şüphe ve soru olunca gerçek de ortaya çıkmıyor işte..
Yukarıdaki mektup bugün Öcalan-devlet görüşmelerini anlamak isteyenler için önemli bir kaynak. Bu görüşmelerin bir pazarlıktan ziyade bir ikna süreci olarak işlediği, güven üzerine kurulduğunu gösteriyor. Kullanılan dil galiba bugün de değişmedi.
Barış yapmak bir sanattır, değerini bilenlere...
[email protected]
» FKÖ-İsrail görüşmelerinin Oslo’daki 3. etabı, İsrail askerlerinin intifadaya silahla karşılık verdikleri gündür.
.....
» Ateşkes devletin demokratikleştirilmesi ve bunun sonucu olarak sizin silahlarınızı bırakmanız gibi reel bir durumun ifadesi değilse, değişik bir ifadeyle sizce doğru bulunmuyorsa yarından itibaren ateşkesi bozabilir ve operasyonları gerekçe gösterip, doğru bulduğunuz tavrınızdan vazgeçmenin başka gerekçelerini de ifade edebilirsiniz.
» Son iki yıldır ne yaşanmışsa, ne düşünülmüşse birinci dereceden haberdar edildiniz. Bunun da gerekçesi, bir gün konuşulacak şeylerin olmasıdır. Yaklaşık 50 milyon insanın ölümüne enden olan 2. Dünya Savaşını çıkaranlar bile bir gün gelip konuşabilmişlerdir.
» Teknik olarak altı düzeyde, siyaseten en üst düzeyde yürütülen bu görüşmeler ikinci bir duruma kadar durdurulmuştur. Bunun sonucu size bağlıdır.
***
Bu mektubun 1998’de Atilla Ateş’in Öcalan’ı barındırmaması için sınırda Suriye’yi tehdit ettiği günden bir gün sonra devletten Öcalan’a gittiğini söylesem kaç kişi buna inanır?
1998 yılında PKK’nın ilan ettiği ve 2004’e kadar süren ateşkes ve Öcalan’ın Suriye’den çıkış hikâyesiyle uzun süredir yakından ilgileniyorum. Bu konuda devletin “kahraman askerlerimiz Apo’yu yakalayıp getirdi” ve PKK’nın “uluslararası komplo” masalları dışında alternatif bir tarih denemesini dört günlük bir yazı dizisi olarak Taraf’a yazmıştım. (Devletten Apo’ya Mektuplar)
O yazı dizisinde, 1998 Eylül Ateşkesi’ni getiren devletten Apo’ya giden “Devletin bütünlüğü ve hükümranlık hakları dışında herşey tartışılabilir” diye biten Ağustos Mektubu ilk kez yayımlanmıştı.
Yukarıdaki mektup ise bu yazı dizisini yazarken varlığından haberdar olduğum ama o zaman bakma şansı bulamadığım araştırmacı Hasan Yıldız’ın Muhatapsız Savaş, Muhatapsız Barış kitabından.
Doz Yayınları arasından çıkan ve ilk baskısını 2001 yılında yapan kitap eleştirel bir Öcalan ve PKK okuması. Ama kitabı asıl tarihî kılan 1998 Ateşkesi, Öcalan’ın Suriye’den çıkış ve yakalanış hikâyesi üzerine PKK arşivleri de kullanılarak yazılmış ilk ve en gerçekçi kitap olması. 2001 yılında onun içinden onlarca manşet çıkabilecek kitabının başına gelenler, yıllar sonra da benim yazı dizisinin başına geldi. İddialar görmezden gelindi...
Ama gerçeğin kötü bir huyu vardır. Gün gelir, ortaya çıkar.
Bu süreçle ilgili son açıklamalar yeniden iyi habercilik yapmaya başlayan Tempo dergisine konuşan PKK liderlerinden Muzaffer Ayata’dan geldi.
Ayata bir süre önce Almanya’da Hasan Cemal’e konuşmuş, 1998 Ateşkesi süresince “arabulucu bendim, o gün konuştuğumuz askerler çok iyi insanlardı” türü açıklamalar yapmıştı. Ruşen Çakır da Cemal’den alıntı yaparak işte “98 ateşkesindeki arabulucu ilk kez konuştu” diye bir yazı yazmıştı.
2000 yılına kadar cezaevinde kalan Ayata, Tempo’ya ise daha farklı bir hikâye anlatmış. Doğrudan kendisiyle görüşülmediğini, dolayısıyla o iyi askerlerle hiç karşılaşmadığını, görüşmelerin bir avukat aracılığıyla yapıldığını söylemiş. Yani hikâye hâlâ benim Taraf’ta yazdığım “Devletten Apo’ya mektuplar” yazı dizisinde anlatıldığı gibi. Tempo’daki röportajda Ayata, Eylül 1998’deki ateşkesi getiren devletin üst düzey yetkililerinin imzasıyla Abdullah Öcalan’a giden Ağustos Mektubu’ndan da bahsetmiş.
Yukarıdaki mektup 16 Eylül 1998 gününe ait. Yani Atilla Ateş’in Hatay sınırından Suriye’yi Öcalan için tehdit ettiği günden bir gün sonrasına.. Devlet kamuoyu önünde PKK için savaşı göze alır görünürken perde arkasından 1 Eylül 1998’de ilan edilen ateşkes sürecinin devamında Öcalan’la görüşmeyi sürdürüyordu.
Suriye’den bizzat Öcalan’ın kendisi çıkmak istemişti. Bu isteğini devlete kendisiyle görüşen arabulucuyla Hollanda’da yaptığı bir telefon görüşmesinde iletmişti.
Öcalan kayıt altına alınan o görüşmede “Benim barışı hayata geçirebilmem için Ortadoğu’dan çıkmam gerekiyor.. Benim Suriye’de rahat edebilmem, ateşkesi kalıcı hale getirebilmem mümkün değil. Hafız Esad yönetiminin üzerinde askerî diplomasinin uygulanması gerekiyor. Uygulanmazsa ateşkesi kalıcı hale getirmemem çok zor olur” demiş, Öcalan’ı Ortadoğu’dan kurtarıp, Avrupa’ya yerleştirerek PKK’yı siyasallaştırmak isteyen devlet de Öcalan’ı Suriye’den çıkarmak için Esad yönetimine baskı yapmaya başlamıştı. Aslında tüm bu açıklamalar bir oyundu. Öcalan’ın Suriye’den çıkma talebi o dönem arabuluculuk yapan Mısır Lideri Mübarek üzerinden Esad’a ulaştırılmış, Esad da Öcalan’ın çıkışına izin vermişti.
19 yıl boyunca Şam’da yaşadığı bilinen Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması için 19 yıl sonra 1988’de hem de 15 gün önce PKK ateşkes ilan etmişken devletin birden bire celallenmesinden, savaşı bile göze almasından bugüne kadar şüphelenen olmadı. O dönem Türkiye’nin Suriye’den neden ısrarla Öcalan’ı “barındırmamasını” istediği, neden ısrarla “iadesini istemediğini” soran da olmadı?
Bu kadar az şüphe ve soru olunca gerçek de ortaya çıkmıyor işte..
Yukarıdaki mektup bugün Öcalan-devlet görüşmelerini anlamak isteyenler için önemli bir kaynak. Bu görüşmelerin bir pazarlıktan ziyade bir ikna süreci olarak işlediği, güven üzerine kurulduğunu gösteriyor. Kullanılan dil galiba bugün de değişmedi.
Barış yapmak bir sanattır, değerini bilenlere...
[email protected]
Yazarlar
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUOtoriterliğe dair bir hukuk manifestosu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Enflasyon düşüyor, müsterih olun’ 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUNe de çabuk unutuluyor… Hatırlatıyorum… 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANDavalar, mahkemeler ve siyasi dizayn 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet, nasıl “devletimiz” olur? 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKABD’nin “özeleştiri” yapacağı günlerden korkalım 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluTonlarca hurdanın akıbeti belirsiz, ihaleler tartışmalı, işlem yok: Karayolları kimleri zengin ediyo 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.06.2025
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025