Ahmet ALTAN
Devlet, toprakta yetişen nebatattan değildir, doğada bulunmaz.
Tümüyle insan yapımıdır.
Birbirini tanımayan milyonlarca insanın, enerjilerini bir arada ortaklaşa kullanabilmeleri için geliştirilmiş bir kurallar çerçevesinden oluşur.
Doğada dağınık halde bulunan tek tek insanların ya da grupların kendi başlarına gerçekleştirebileceklerinden daha fazlasını elde edebilmek için insanlar tarafından on binlerce yıl içinde adım adım geliştirilmiştir.
Hammurabi’den bu yana da yasaları yazılıdır.
O yasalar zaman içinde değişir ama yasaların ve kuralların varlığı asla yok olmaz.
Çünkü milyonlarca insanı bir yasa ve kural çerçevesi olmadan bir arada tutamazsınız.
Şimdi AKP iktidarı, insanlığın binlerce yıllık birikimini tersine çevirmeye, kuralsız ve yasasız bir yönetim oluşturmaya çabalıyor.
Böyle yaparak, yönetmeye talip oldukları devleti yokediyorlar.
Bunca insanın içinde güvenle yaşamasını sağlayacak kurallar çerçevesini kırdığınızda, içinde toplanacakları bir çerçeve bulamayan o insanlar, gruplara bölünerek yeni kurallar oluşturacakları bir parçalanmaya giderler.
O parçalanmanın yolu açılıyor.
Bu yol açılırken, siyasi iktidar da yok ettiği kuralları zorbalık ve şiddetle ikame etmeye çalışıyor.
Kurallar yok edildikçe şiddetin boyu artıyor.
En son yaşadığımız kuralsızlık ve şiddet, kamuoyunun “MİT TIR’ları” dediği karanlık olay.
Kimin kime yolladığı belli olmayan içi “silah” dolu kamyonlar yakalandı.
Siyasi iktidarın çeşitli üyeleri bu kamyonların içinde önce “insani yardım” olduğunu söylediler, sonra bunların silah olduğu kanıtlarla ve fotoğraflarla ortaya çıkınca bu sefer de bu silahların “Bayırbucak Türkmenlerine” gittiğini söyledi bir kısmı, bir kısmı da “Özgür Suriye Ordusuna” gönderildiğini söyledi.
İnsanlığın bugün vardığı aşamada oluşturduğu devlet düzeni içinde, hiçbir devlet görevlisi, parlamentonun onayı olmadan “yabancı” bir güce silah gönderemez.
Yakalanan silahların “yabancı” bir güce kimin kararıyla gönderildiğini bilmiyoruz.
“Yabancı” bir güce gittiğini biliyoruz ama “yabancı” gücün gerçek kimliği de bizim için meçhul.
Sadece bizim için değil, parlamento için de meçhul… Sadece parlamento için değil “MİT bölge başkanı” ve “bölge jandarma komutanı” general için de meçhul.
Bir yabancı güce parlamentodan habersiz silah yollamak suçtur.
Devletin parlamentoda kesinleşmiş ve resmileşmiş bir kararı yok ortada.
Zaten böyle bir “karar ve emir” olmadığı için bizzat “devletin” görevlileri bu kamyonları yakalayıp zabıt tutmuşlar.
Şimdi, bu kamyonları yakalayan generalleri tutukladılar.
O adamların görevi bu kamyonları yakalamak.
Yakalamasalar suç işlemiş olurlardı.
Devletin içinde bir grup örgütlenip “silah kaçakçılığı” yapsaydı, kaçakçılığı yapanlar “devlet görevlisi” diye yapılan iş suç olmaktan çıkacak mıydı?
“Silah kaçakçılığı” ile “devlet görevi” arasındaki fark, bu silahların “yabancılara” gönderilmesi için parlamentonun karar vermiş olmasıdır.
O karar olmadığına göre bu açıkça “silah kaçakçılığı” suçudur, suçu işleyenin devlet görevlisi olması suçun vasfını değiştirmez.
Ayrıca, silahlar “yabancılara” gittiği için daha başka yasa maddeleriyle de değerlendirilebilir.
Bunu, “yabancı güçlerle gizli işbirliği” faaliyeti olarak da kabul edebilirsiniz…
Ki bu da çok ağır bir suçtur.
Bu olayda bütün kuralları çiğneyen, suç işleyen ve bizzat “devlet görevlileri” tarafından yakalanan siyasi iktidar, suçluları yakalayanlarla birlikte bu suçun kanıtlarını yayınlayan gazetecileri de “casuslukla” suçlayarak tutukluyor.
Burada eğer “casuslukla” suçlanabilecek biri varsa o da silahları parlamentodan gizli olarak yabancılara gönderenlerdir, bu silahları yakalayanlar ya da kanıtları yayınlayanlar değil.
Ayrıca bu olay “devlet sırrı” kavramının ardına da saklanılamaz çünkü “suç” devlet sırrı olamaz.
Birileri kendi çıkarları için bu silahları yollamış olabilir.
Ya da bu yasadışı işin “devletin çıkarına” olduğuna hükmederek bu silahları yollamışlardır…
İki durumda da yaptıkları suçtur.
Bu suçu saklayabilmek için şimdi “hukuk” kılığında şiddet uyguluyorlar.
Silahları yakalayan generalleri ve haberi yayınlayan gazetecileri tutukluyorlar.
Can Dündar ve Erdem Gül, bu silahların haberini yaptıkları için hapisteler.
Yaptıkları, gazeteciliğin tarifine tamamen uygundur.
Ve kendisine “gazeteci” diyen herkes de bunu haber yapmak ve yayınlamak zorundadır.
Gazeteciliğin görevi, böyle suçları ortaya çıkarmaktır.
Suçu işleyenlerin “devlet görevlisi” olup olmaması gazeteciyi hiç ilgilendirmez, suçu işleyenlerin amacı da ilgilendirmez gazeteciyi, gazeteciyi saklanan suçun kanıtları ve belgeleri ilgilendirir.
Zaten Dündar’la Gül de belgeleri ve kanıtları yayınladılar.
Silahları gizlice yabancı bir güce yollayanlar “casusluktan” ya da silah kaçakçılığından yargılanmıyor ama bunun belgelerini yayınlayanlar “casusluktan” tutuklanıyor.
İşte bu, yasaları, kuralları ve devleti yok etmektir.
Zaten devletin yokedilişi “sistematik” olarak gerçekleştiriliyor.
Yirmiden fazla “faili meçhul” cinayetten sorumlu olarak yargılananlar serbest bırakılıyor, darbeyle suçlananlar aklanıyor ama “kaçak silahları” yakalayan generaller tutuklanıyor.
Faili meçhullerin sanıklarına ve darbecilere sahip çıkanlar bu generallere sahip çıkmıyor.
Bu, kuralsızlığın siyasi iktidardan medyaya ve topluma da yayıldığını ve kurallar çerçevesinin her düzeyde parçalandığını gösteriyor.
Bir darbe hazırlığının belgelerini yayınladığı için Mehmet Baransu’nun tutuklanması da bu kuralsızlığın ve yasasızlığın önemli parçalarından biriydi…
Baransu da sahipsiz bırakıldı.
Kanıtlanmış, belgelenmiş suçların sahipleri serbest bırakılırken, suçları ortaya çıkaranların, bunların kanıtlarını ve belgelerini yayınlayanların yakalanması, devletin yasal çerçevesinin parçalanması anlamına gelir.
Biz aynı görüntüyü 17/25 Aralık yolsuzluğunda da gördük, sanıklar bırakıldı, sanıkları yakalayanlar, belgeleri ve kanıtları ortaya çıkaranlar cümbür cemaat içeri atıldı.
Suçları ortaya çıkaranlara karşı uygulanan şiddet, siyasi iktidarın suçlarını yok etmiyor, aksine artırıyor…
Yasaların ve kuralların çerçevesini parçalayan siyasi iktidarın meşruiyetini de yok ediyor.
Yasalara, kurallara, hukuka uymayan hiçbir iktidar meşru olamaz.
Bir iktidarın meşruiyeti ancak yönetmeye talip olduğu devletin kurallarına ve yasalarına uymasıyla gerçekleşir.
Bugün karşılaştığımız tablo da iktidar o yasalara ve kurallara uymuyor.
Bu gerçeğin söylenmesini engellemek için de gazeteciliğin ve dürüstlüğün gereklerini yerine getiren herkesi hapse atıyor.
Hapishanedeki gazetecilerin, daha da artacağı anlaşılan sayısı büyüdükçe, iktidarın meşruiyeti daha da tahrip olacak ve uygulamaların şiddeti artacaktır.
Toplumun parçalanması da hızlanacaktır.
Bunu önlemek isteyenlerin yapacağı en önemli iş bir araya gelerek demokratik bir direnci ortaya koymaktır bence.
Hiç ayrım yapmadan, kuralsız bir şiddetin kurbanlarına sahip çıkmaktır.
Bu yapılmadığı takdirde, milyonlarca insanı bir arada tutmak için bulunmuş kurallar çerçevesi iyice parçalanacak ve toplum hiç beklenmeyen bir anda olmadık bir olayla kırılıp parçalara ayrılacaktır.
İktidarın uyguladığı şiddet de bunu hızlandıracaktır.
Gittiğimiz yol, bu yol işte.
AHMET ALTAN / HABERDAR
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları

















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2020
21.01.2020
6.02.2019
28.11.2019
23.11.2019
11.11.2019
21.03.2020
25.09.2018
19.09.2018
26.08.2018