Ahmet ALTAN
Askerlerle, polislerle, özel harekatçılarla, tanklarla, toplarla kuşatılan, gelmekte olan katliam “önceden” haber verilerek ellerinde çek çek çantalarıyla öğretmenleri ilçeden “tahliye” edilen, elektrikleri kesilen, daha önce hoyratça saldırıya uğrayan Cizre’den on beş saniyelik bir görüntü izledim, karanlık bir köşebaşında Kürt kadınları, yaşlısı genci, yaklaşan ölüme aldırmadan halay çekiyorlardı.
Ölümü, saldırıyı, kapı kapı dolaşıp insanları kafalarından vuran “timleri”, duvarlara “kurdun dişine kan değdi” yazan “Esadullah”çıları bilen kadınlar onlar, daha geçenlerde uzun bir evden çıkma yasağının kanlı dehşetinde on yaşındaki bir kız çocuğunun cenazesini derin dondurucuda günlerce saklamak zorunda kalan bir halkın kadınları.
Haydari Kampı’ndaki bir sahne geldi aklıma… Hep o sahne aklıma gelir zaten.
Naziler, Yunan direnişçileri bir uçurumun kenarında kurşuna dizmeye götürürler, direnişçiler yanyana dizilirler, sonra birbirlerine sarılıp sirtaki çekmeye başlarlar ve oynayarak birer birer o uçurumdan atlarlar.
Kuşatılmış, elektrikleri kesilmiş, karanlık bir kasabada, kimi öldüreceği bilinmeyen ama birilerini mutlaka öldüreceği bilinen bir saldırıyı beklerken, loş köşebaşlarında halay çekenlerin, korkunun bizzat kendisini korkutup kaçıracak bir cesaretle gülümseyenlerin, öyle bir “uçurumla” karşılaştıklarında oynayarak oradan atlayabileceklerini düşündüm.
Çoğu yaşlı olan o kadınların inancına, inadına, cesaretine hayran kaldım.
Her şeyden vazgeçtim ama şu sorunun cevabını verin bana, tanklarıyla, toplarıyla, mitralyözleriyle saldıracakların yanında mı yoksa beyaz tülbendini başına sarmış, halay çeken kadınların yanında mı olmak istersiniz?
Böyle bir tercih yapmak zorunda kaldığınızda tercihiniz nedir?
Ben halay çeken kadınlardan yanayım.
Onları öldürenlerden ve öldürecek olanlardan değil.
“Gitmeseniz de görmeseniz de” orada bir halk var ve bu kadar rahat öldürdüğünüze göre o halk sizin halkınız değil.
Şimdi, “genç çocuklar oraya hendek kazdı, PKK özyönetim ilan etti, hangi devlet buna göz yumar” laflarını edeceksiniz.
Tamam bunları biliyorum, bizim neler söylememizi istediğinizi biliyorum.
Ama daha korkunç bir gerçeği de biliyorum.
İktidar partisi “ateşkesi” çıkarına uygun bulduğunda o bölgede tek bir kişinin bile öldürülmediğini, iktidar partisi oy kazanacağını düşündüğünde ise Kürtlerin onlarla, yüzlerle öldürüldüğünü biliyorum.
Utanç verici, ahlaksız ve insafsız gerçek bu.
Neden orada 7 Haziran’dan sonra savaş çıktı?
PKK manasız, gereksiz, akıldışı bir eylem yaparak iki polisi öldürdü.
Ama aynı PKK önceki yıl da gencecik bir astsubayı hamile karısının yanında vurmuştu, savaş çıkmamıştı.
IŞİD, Diyarbakır’da, Suruç’ta, Ankara’da yüzlece kişiyi bombalarla parçalayarak öldürdü, IŞİD’le de savaş çıkmadı.
Uçaklar, IŞİD’e üç bomba atıp PKK’yı bombalamaya koyuldu.
Neden?
Çünkü siyasi iktidar, Kürt düşmanlığını tek mesele haline getiren milliyetçilerin oylarını alıp seçimleri yeniden kazanmak istedi.
Ölen onca insan, bir siyaset kumarının kurbanları.
Kürtler bunu bilmiyor mu?
Kaderlerinin tek bir emirle değiştiğini, değişebildiğini görmüyor mu?
Hangi halk, tek bir adamın iki dudağının arasından çıkan bir sözle kaderinin belirlenmesine razı olur?
Bu katlanılacak bir zillet mi?
Bir partinin işine gelecek “barış süreci” diyecek, işine gelecek “savaş süreci” diyecek.
Ve insanlar, kadını, erkeği, çoluğu çocuğu tek emirle öldürülecek.
Bugünlerin günahını hiç Kürtlerin sırtına yıkmaya kalkmayın.
Yıllar önce, “barış süreci” başlayıp da iktidarın hempaları, istihbaratın medyadaki adamları “demokrasi olmadan barış olur” vaveylalarına başladığında, “barış perdesi” altında inanılmaz bir faşizm yığınağı yapıldığında, bugünleri gören birkaç kişiyle birlikte ben de defalarca yazdım “demokrasi” olmadan barış olmayacağını, “demokrasisiz barış” sahtekarlığının çok daha büyük bir savaşa yol açacağını, bu kez savaşın şehirlerde yaşanacağını…
Bunu bilmek için alim olmaya gerek yoktu, neyin geldiği belliydi.
Demokrasi müessese demektir, müessese olmayınca barışı üstüne yerleştireceğiniz bir kaide bulamazsınız, bir adamın iki dudağının arasına sıkışır kalır, bir bakarsın ki “barış” savaşa dönüşmüş.
Neden “barış sürecinde” demokrasiyi inatla reddettiniz?
Neden barışla demokrasi kavramlarını ısrarla birbirinden ayırdınız?
Neden barışı “başkanlıkla” özdeşleştirmeye uğraştınız?
Barış sözcüğünün büyüleyici gücünün ardına saklanıp “tek parti” rejiminin altyapısını hazırlayabileceğinizi, “başkanlığı” hayata geçirebileceğinizi düşünüyordunuz.
Neden savaş, “seni başkan yaptırmayacağız” lafının ardından geldi?
Çünkü oyun o lafla bitti.
Çünkü Kürtler parti halinde seçimlere katıldı ve sizin tek başınıza iktidar olmanızı önledi.
Siz de Kürtleri öldürmeye başladınız.
Seçimleri bu sefil cinayetlerle kazandıktan sonra şimdi de gelecek yıl yapılacak referandumu kazanmak için öldürüyorsunuz.
Bugün yaşanan içsavaşın, katliamların, kuşatmaların, çatışmaların hikayesi bu.
Şimdi iktidarın bu kanlı oyununu görmememizi, bütün günahı Kürtlerin sırtına yıkıp pirüpak bu işin içinden çıkmamızı, öldürülen Kürt çocuklarına aldırmamamızı istiyorsunuz.
O çocuklar, “uzaklarda” bir yerde öldürülüyorlar, o çocuklar, o kadınlar, o bebekler Kürt, o zaman ölümlerine aldırmayın hatta sevinin.
İktidarın Türklere “emri” bu mu?
O zaman, vicdanını iktidarın emrine verenlere, ölenler Kürt olunca susanlara kötü haberi vereyim.
Kürt halkının üstüne böyle yığıldığınızda, Güneydoğu’daki bütün şehirleri cehenneme çevirdiğinizde savaş orada
Bir fizik kuralı gibi ordan böyle şiddetle bastırdığınızda, bastırdığınız güç başka bir yerde, büyük ihtimalle de Batı’daki büyük şehirlerde patlar.
Şehir savaşları ülkeye yayılır.
Bu, nefreti ve düşmanlığı körükler ve korkunç sonuçlar yaratır.
İktidarın şu anda yaptıklarının yakın gelecekteki sonucu bu.
Bunu istiyor musunuz gerçekten?
Hadi vicdanınız yok, aklınızı da mı kaybettiniz?
Diyarbakır’ın mahalleleri, Şırnak’ın ilçeleri top ateşine tutuluyor, insanlar bombalanıyor, şehirler boşaltılıyor.
Kendi şehirlerini top ateşine tutan hangi iktidar başarıya ulaştı ki AKP ulaşsın?
Öğretmenleri kurtarıp onların küçüçük öğrencilerini tehlikenin kucağına atan hangi iktidar ayakta kaldı ki AKP kalsın?
Güneydoğu her gün biraz daha içsavaşa yaklaşıyor.
Bu savaş orada biraz daha körüklendiğinde bütün ülkeye yayılacaktır.
Şu anda ilgisizce izlediğiniz Güneydoğu’daki korkunç olaylar aslında kendi geleceğiniz, sadece bunu henüz bilmiyorsunuz.
Türkiye derhal barışa dönmek zorunda.
2016’da yapılacak bir “başkanlık” referandumuna Güneydoğu’yu yakarak, Kürtleri öldürerek gitme planı bütün bu ülkeyi yakar. Şu anda içinde kıvılcımların uçuştuğu bir evde oturuyoruz hepimiz, o kıvılcımların perdeleri ne zaman tutuşturacağını, ne zaman bütün evi yakacağını bilmiyoruz ama kıvılcımlar uçuşuyor.
Barışa hemen dönülmezse, o kıvılcımlar bir yangın olacak.
Üç yıl önce bugünlerin geleceği nasıl belli olduysa, bugün de üç yıl sonra neler olacağı belli.
Üç yıl önce sizi uyaranlara hiç aldırmadınız, bugün de aldırmazsanız, üç yıl sonra “ben demiştim” diyebileceğimiz bir hal bile kalmayacak.
Kuşatma altında halay çeken kadınları yenemezsiniz, kaderi bir insanın iki dudağı arasına yerleştirilen bir halkın bu aşağılanma karşısında duyduğu öfkeyi yok edemezsiniz, camileri, okulları bombalayarak, şehirleri boşaltarak bu sorunu çözemezsiniz.
Sorunu büyütürsünüz sadece.
Büyütüyorsunuz da zaten.
Türkiye barışı ve demokrasiyi bulmak zorunda.
Hemen bulmak zorunda.
Barış “başkanlıktan” çok daha önemlidir bu ülkenin geleceği için.
İstanbul’un mahalleleri de top ateşine tutulmaya başladığında çok geç olacak.
Bunu aklınızdan hiç çıkarmayın.
AHMET ALTAN / HABERDAR
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Ümitliyim, çünkü…
26.05.2020 - Bir Cinayet, bir Cenaze
21.01.2020 - Bu akşam Pariste babam, Malraux ve ben şampanya içeceğiz
6.02.2019 - Biz söylemeyeceksek kim söyleyecek?
28.11.2019 - ÜÇ CAM KUTU
23.11.2019 - Kâğıttan flüt
11.11.2019 - Rüyalar ve milliyetçilik
21.03.2020 - Yargıdaki çöküntüyü tamir etmek elinizde!
25.09.2018 - Milliyetçilik ve Aydınlar
19.09.2018 - Şatodaki Çiçek
26.08.2018
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları



















































































faruk gunes
sayın mehmet yıldız sizi yeni tanıdım ve diğer yazılarınızı da beğeniyle okudum.
Eyüp Zengin
Mehmet bey yazınızı hangi amaçla yazdığınızın bilincindemisiniz?sorusuyla başlayacak olursak Başka bir innaç sahiplerine inancıni bilmeyen birileri tarafından öğretilme çabası artniyetle algılanırki bende de bu düşünce oluştu.Sünni yolda binlerce ayrı kollar olduğu hepimizin malumu. Gerek uygulama gerek düşüncede.Durum bu ise bu sünni kardeşlerimize İslam dışı gruplar mıdir demek gerekiyor.insanların düşünce ve ınancıbireyseldir.İkinci şahıslarin yorum ve düşncelerine aleni açık değildir?Yaradan bunu böyle bildirmiş.......
Eyüp Zengin
Mehmet bey yazınızı hangi amaçla yazdığınızın bilincindemisiniz?sorusuyla başlayacak olursak Başka bir innaç sahiplerine inancıni bilmeyen birileri tarafından öğretilme çabası artniyetle algılanırki bende de bu düşünce oluştu.Sünni yolda binlerce ayrı kollar olduğu hepimizin malumu. Gerek uygulama gerek düşüncede.Durum bu ise bu sünni kardeşlerimize İslam dışı gruplar mıdir demek gerekiyor.insanların düşünce ve ınancıbireyseldir.İkinci şahıslarin yorum ve düşncelerine aleni açık değildir?Yaradan bunu böyle bildirmiş.......
Eyüp Zengin
Mehmet bey yazınızı hangi amaçla yazdığınızın bilincindemisiniz?sorusuyla başlayacak olursak Başka bir innaç sahiplerine inancıni bilmeyen birileri tarafından öğretilme çabası artniyetle algılanırki bende de bu düşünce oluştu.Sünni yolda binlerce ayrı kollar olduğu hepimizin malumu. Gerek uygulama gerek düşüncede.Durum bu ise bu sünni kardeşlerimize İslam dışı gruplar mıdir demek gerekiyor.insanların düşünce ve ınancıbireyseldir.İkinci şahıslarin yorum ve düşncelerine aleni açık değildir?Yaradan bunu böyle bildirmiş.......