Akın ÖZÇER

Akın ÖZÇER
Akın ÖZÇER
Tüm Yazıları
Çözüm için umut ışığı
5.01.2013
2641

 Türkiye’nin çözmesi gereken devasa sorunları saydığımızda, aslında tümünün birbiriyle ilintili olduğu görülüyor. Taşlar doğru oynandığında, demokratikleşmeyi taçlandıracak, dolayısıyla Kürt sorununu çözecek yeni anayasa sürecinde tıkanıklığın aşılması ve terörü sonlandırma yolunda mesafe kaydedilmesi mümkün olacak. Yoksa geride bıraktığımız 2012 yılında olduğu gibi, bu sorunlar yerinde saymakla kalmayacak, birileri Başbakan dâhil seçilmişlerin ofisleri veya evlerine, arabalarına, “böcekler” yerleştirerek iktidarın gerçek sahibi oldukları mesajı verecek. Halkın seçmediği ve böyle bir şey yapmaları için yetki vermediği birileri...

Bu köşede yeri geldikçe yayımladığım yazılarda, adına “derin devlet” veya ne denirse densin, siyaset yapan atanmışlar bulunduğuna ve başta bürokrasideki tayin ve terfiler olmak üzere daha birçok alanda etkin olduğuna dikkat çekiyorum. Buna son vermenin yolunun mevcut anayasanın değiştirilemez, değiştirilmesi bile önerilemez maddelerinden arındırılmış, evrensel demokrasi ölçütlerine ve ilkelerine dayalı yeni bir anayasa yapılması olduğunu vurguluyorum. 2012’nin son günlerinde Başbakan’ın ofisinde bulunan böcek, Türkiye’nin Helsinki’den bu yana gerçekleştirdiği bu kadar reforma karşın hâlâ hafife alınmaması gereken bir demokrasi sorunuyla karşı karşıya olduğunu göstermiyor mu?

Demokrasi sorunu sonuçta kimilerinin hoşuna gitmese de “Kürt sorunu” dediğimiz sorununun da özünü oluşturuyor. Bu köşede belki defalarca altını çizdiğim gibi, yukarıdaki tanıma uygun bir yeni anayasa, bu sorunu en azından temel hak ve özgürlükler bağlamında çözüme kavuşturur. Yerelleşme ile ilgili talepler tam karşılanmasa, Fransa’daki gibi asgari düzeyde kalsa bile daha ileri düzeyde yerelleşme için siyaset yolu ardına kadar açılır. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun yedi ayda kaydettiği mesafeyi tatminkâr bulmak mümkün değil elbette ama çalışmalarını bu yıl sürdürecek olması şimdilik zayıf da olsa umut ışığı veriyor.

Asıl umut ışığı veren gelişmelerse, PKK’ya “silah bıraktırma” ile ilgili. Başbakan Erdoğan bir süre önce bu amaçla Öcalan’la görüşmeler yapıldığını açıklamıştı. Ardından siyasi danışmanı Akdoğan NTV’ye bazı açıklamalar yapmış, daha sonra da Yardımcısı Atalay, hükümetin “silah bıraktırma hedefine yönelik çok boyutlu entegre bir strateji yürüttüğünü dile getirmişti. Elimizde neyin nasıl yapılacağına dair daha ayrıntılı bilgi olmamakla birlikte, sorunun çözümü yönünde bir siyasi irade olduğu anlaşılıyor ki bunun da başlı başına umut verici olduğunu kabul etmek gerekir.

Hükümet kanadından iyi haber alan Abdülkadir Selvi, bu sürecin Oslo’dan farklı olduğunu, zira görüşmelerde bu sefer aracı bir ülke olmadığını yazıyor. Ayrıca süreçte BDP’nin de yer almadığı bilgisini aktarıyor. Bu doğal aslında, çünkü silah bıraktırmaya yönelik görüşmeler örgütle yapılır ve ilke olarak siyasi değil, teknik konular ele alınır. Demokratik ülkelerdeki örnekler, bu tür görüşmelerde, silah bırakma karşılığında, örgüt üyelerinin topluma yeniden kazandırılmasının müzakere edildiğini gösteriyor. Bu başlık altında temel müzakere konusu da, örgüt üyelerine bazı koşullarla siyaset yolunun açılması oluyor.

Demokratik ülkelerde bu konuda herhangi bir sıkıntı bulunmuyor. Bizde ise mevcut anayasa, ifade ve örgütlenme özgürlüğü açısından sorun yaratıyor. Şiddetle ilintisi olmamak koşuluyla her türlü düşüncenin ifadesi ve örgütlenmesinin serbest olması gerekiyor ki siyaset konuşabilsin. İşte yeni anayasanın ne denli önemli olduğu da bu noktada ortaya çıkıyor.

Kısacası yeni anayasa ve silah bıraktırma süreçlerinin paralel yürümesi şart; bilmem bu gerçek görülebiliyor mu?


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar