Alper GÖRMÜŞ
Kendi kalbiyle, kendi aklıyla, kendi iradesiyle davrandığını düşünen birini çıldırtmak istiyorsanız, başvurabileceğiniz en etkili kelime şudur: Kandırılıyorsun!
Bu suçlamanın daha yumuşak biçimleri dahi öfkemizi kabartmaya yeter... Hangimiz, kendimize ait saydığımız bir davranış modelinin şu ya da bu arkadaşımıza özentiden ibaret olduğu iddiası karşısında öfkelenmeyiz? (Hadi biraz daha samimi olalım: iddia gerçek olsa bile, bunu dile getirene yine de öfkelenmez miyiz?)
Bir insanın, hele hele henüz olgunlaşma sancıları çeken genç bir insanın özgüvenini berhava etmenin en kestirme yollarından biri de, yine onun birilerine özendiğini, birileri tarafından kandırıldığını öne sürmek değil midir?
“Kandırılıyorsun” suçlamasının psikolojisi içinde biraz daha ilerleyelim ve ortada gerçek bir “kandırılma” vakasının bulunduğunu varsayalım... Siz bunu görebiliyorsunuz, fakat sevdiğiniz insan göremiyor... O zaman da yapmanız gereken şey, bu yöndeki olguları onun da görebileceği ve kullanabileceği biçimde ortaya dökmek, ardından da kendi tecrübesiyle “kandırıldığının” farkına varmasını beklemek gerekir.
Toplumsal gruplar ve “kandırılıyorsunuz” suçlaması
“Kandırılıyorsun” suçlaması, ortak bir inanç ve davranış modelini benimsemiş insan grupları ve kitleler için de aynı sonucu doğurur: Öfke ve incinme!
İktidardan sorunlarının anlaşılmasını ve çözülmesini talep eden toplumsal gruplar, mukabil olarak, bunların aslında kendi talepleri olmadığını, birilerinin “oyununa geldikleri”, “kandırıldıkları” için böyle talepler öne sürdüklerini duyduklarında kendilerini aşağılanmış hissederler.
İktidar tarafından böyle bir muameleye maruz kalmış bir toplumsal grubun psikolojisi, en basit insani talepleri dahi onun başkaları tarafından “kandırıldığına” vehmeden ailesince reddedilen bir gencin psikolojisinden farklı değildir.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), Türkiye'nin en önemli iki meselesiyle (Kürtler ve Aleviler) ilgili olarak bu hataya defalarca düştü, aynı hatayı şimdi de Gezi'ye ilk giden gençleri “oyuna gelmiş, kandırılmış masum gençler” diye niteleyerek yapıyor.
AK Parti'nin Kürtlere, Alevilere ve Gezi gençlerine yönelik “kandırılıyorsunuz” performanslarına biraz daha yakından bakalım...
Kürtlere: PKK sizi kandırıyor, inanmayın!
Başta Başbakan Erdoğan olmak üzere AK Parti'nin ileri gelenleri uzun yıllar boyunca legal Kürt partilerinin ve PKK'nın Kürtleri “kandırdıklarını” savundu...
AK Parti'ye göre Kürt partileri ve PKK gerçekte sırf kendi dar partisel-örgütsel çıkarları için vardılar... Fakat onlar varlıklarını sanki Kürtlerin daha iyi, daha onurlu bir hayata kavuşmalarının aracıymış gibi sunuyorlar ve bunda da başarılı oluyorlardı... Erdoğan ve AK Parti, bunun böyle olmadığını Kürtlere göstereceklerdi!..
Bu amaçla seçilen yol, yolların en kötüsüydü: Başbakan Erdoğan ve AK Parti, her fırsatta bölgeyi “yatırıma boğduklarını” hatırlatmaya, bunun karşısına da “BDP'li belediyelerin başarısızlığını” koymaya başladılar.
Bunları hatırlatıyorlar, ardından da, “görün işte” diyorlardı, “kimmiş gerçekte Kürtleri düşünen, kimmiş onlar için gecesini gündüzüne katarak çalışan?..”
Seçilen yol, gerçekten de yolların en kötüsüydü... Çünkü Kürtler arasında sadece “kandırılıyorsunuz”un yarattığı travmayı değil, “maddi mükafat karşılığında onurları satın alınmak istenen insanlar” hissiyatını da harekete geçirmişti.
Yatırımlar ve hizmet üzerinden yürütülen “PKK'ya kanmayın, çıkarınız burada” propagandasının zirvesine 2009 yerel seçimlerinin öncesinde ulaşıldı...
AK Parti Güneydoğu'yu iktidara geldiğinden beri “yatırıma boğuyor”du ve 2007 seçimlerinde bölgede ulaştığı büyük oy oranını buna bağladı... Oysa bu başarı “batı”da olduğu gibi “doğu”da da demokrasi vurgusuyla kazanılmıştı...
2009 seçimleri öncesinde, bu yanılgıyla bütün propaganda “hizmet ve yatırım” üzerinden yürütüldü. Fakat karşılığında AK Parti, Kürtlerin asla kabul etmeyecekleri birtakım talepler sıralıyor, “satarsan, alırsın” demeye getiriyordu:
Barzani'ye ve Kürdistan Özerk Bölgesel Yönetimi’ne: Demokratik Toplum Partisi'ni-DTP (Barış ve Demokrasi Partisi'nden önceki Kürt partisi) ve PKK’yı sat, seni âbâd edeyim.
DTP’ye: PKK’ya “terörist” de, seninle konuşayım.
Kürtlere: DTP ve PKK’yı sat, seni yatırıma boğayım.
PKK’nın liderlik dışı kadrolarına: Liderlerini sat, sana ceza vermeyeyim (Pişmanlık ve Eve Dönüş yasaları.)
Ne var ki bu propagandayla gidilen seçim Güneydoğu'da hüsranla sonuçlandı.
Kürtler, “kandırılıyorsunuz”a ve “kandırıldığınızı kabul ettiğinizi gösterirseniz size daha çoğunu veririz”e öfkelendiler; bütün bu teklifleri ellerinin tersiyle ittiler. Seçimlerde AK Parti bölgede de 2007'nin çok gerisine düştü.
Geldiğimiz nokta, yani Öcalan'la müzakereler AK Parti'nin 2009'daki siyasetinin tamamen çöktüğünü gösteriyor.
Alevilere: Üzerinize oyun oynanıyor, kanmayın!
Başbakan Erdoğan, Suriye'de iç savaşın patlak vermesinden bu yana Türkiye'de Aleviler üzerinden bir oyun oynandığını, bir Alevi-Sünni çatışmasının körüklenmeye çalıştığını anlatıyor. En son Kayseri mitinginde dile getirdi bu görüşünü ve iki yıl önce kesilen “Alevi açılımı”nın canlandırılması talimatı verdiğini açıkladı.
Türkiye'de, benzerlerine “komünizm”, “irtica”, “bölücülük” örneklerinde gördüğümüz gibi, “Alevi hassasiyeti” üzerinden bir gerilim yaratmaya gayret eden odakların varlığını kimse inkâr etmiyor.
Fakat bir yandan da onların kimsenin inkâr edemeyeceği makul talepleri var... Alevileri sürekli olarak “oyuna gelmeme”ye çağırmak, fakat öte yandan taleplere yan çizmek, Alevilerce haklı olarak “bu taleplerinizde ısrar ederek oyuna geliyorsunuz” biçiminde okunuyor ve bu da onları çıldırtıyor. (Tam bu noktada, Alevileri nasıl yaralayacağını bile bile üçüncü köprüye Yavuz Sultan Selim adının verildiğini hatırlamamak mümkün mü?)
Bu durumda Alevilere, oyuna gelmemelerinin yegâne yolu olarak “doğru İslam” çağrılarına icabet etmek kalıyor ki, bu da onların çıldırma katsayılarını daha da büyütüyor.
Taha Akyol'un dediği gibi:
“Alevilerle konuşurken 'Ben sizden daha fazla Aleviyim, ben Hz. Ali Keremallahu Veche gibi yaşamaya çalışıyorum, sizin hiçbiriniz öyle yaşamıyorsunuz' demek Alevilere Sünni inancını dayatmaktır, onları dışlamaktır, hayat tarzlarını aşağılamaktır!”
Gezi eylemcilerine: Gençler, ne yazık ki oyuna geldiniz!
AK Parti'nin son “kandırılıyorsunuz” performansını Gezi Parkı eylemleri vesilesiyle idrak ettik.
Uzatmaya gerek yok: Bu performansın da özünde Kürtler ve Alevilerle ilgili performanstan bir farkı yoktu ve aynı sonucu doğurdu: Rencide olmuş, öfkelenmiş insanlar.
Hiç kuşkum yok: İlk 20 günde insanları her defasında daha da bilenmiş olarak Taksim'e çeken unsurlardan biri de, bitmek tükenmek bilmeyen bir “komplonun parçasısınız” edebiyatı oldu.
Şayet hükümet inandığı “komplo”nun delillerini inandırıcı bir biçimde ortaya koyabilseydi, 3 Kasım 2002'den beri “iktidarda düşman var”a inanan ve o nedenle “düşmanı imha edene kadar eyleme devam” diyen kesimler dışında kalanları ikna edebilirdi...
Fakat böyle bir durumda dahi eylemcileri “alet olmakla, kullanılmakla, kandırılmakla, oyuna gelmekle” suçlamaması, onun yerine sakince argümanlarını ortaya koyup, hakikate kendi tecrübeleriyle ulaşmalarını beklemesi gerekirdi.
İkinci olasılık: Diyelim hükümet “komplo”ya kuvvetli biçimde inanıyor, fakat elinde kamuoyunu ikna edecek kadar delil yok. (Artık biliyoruz ki, bu olasılık yaşadığımız gerçeğe tekabül ediyor.) O durumda, “kandırılıyorsunuz” ithamının psikolojisini bilen bir hükümetin yapabileceği en iyi şey bunu hiç dillendirmemek olurdu.
Fakat hükümet en yanlış yolu seçti. İspatlayamadığı bir “komplo”ya rağmen “kandırılıyorsunuz” ithamlarıyla ortaya çıktı ve bu da eylemcileri (buna polis şiddetine duyulan öfkeyi de ekleyin) çileden çıkardı.
İktidarların, toplumsal taleplerle ortaya çıkan grupları “kandırılmakla” suçlaması, varsa şayet, onları “kandırmaya” çalışanların ekmeğine yağ sürmekten başka hiçbir işe yaramaz.
İktidar partisinin artık bu gerçeğin farkına varması gerekir.
Son olarak, Başbakan Erdoğan'ın, “kandırılıyorsunuz”un bumerang etkili psikolojisini kısmen anladığı izlenimini veren son “ulusa sesleniş” konuşmasındaki şu paragrafa dikkatinizi çekmek istiyorum:
“Taksim Gezi Parkı’nda, tamamen yanlış bilgilendirme neticesinde, samimi olarak ağaç ve çevre eylemi yapan vatandaşlarımı tenzih ediyorum... Ancak, bu samimi vatandaşlarımızın dışında kalan eylemciler, Türkiye’nin en parlak ayını yaşadığı bir dönemde, maalesef çok büyük bir tertibin, çok büyük bir senaryonun parçası oldular ve kendi ülkelerini hedef alan saldırıda, bilerek ya da bilmeyerek aktör olarak kullanıldılar.”
Bu konuşmanın tarihi 27 Haziran... Oysa bundan sadece beş gün önce, 22 Haziran'daki Samsun mitinginde Başbakan Erdoğan bu çerçevede hiçbir “tenzih” çabasına girişmeksizin şöyle konuşmuştu:
"Farkına varamadığınız bir oyunda maalesef hepiniz birer gönüllü nefer olarak kullanıldınız ey gençler. Maalesef. Aldatıldınız. Böyle bir oyuna kurban edildiniz.”
Bu iki konuşma arasındaki ton farkının ve “tenzih” çabasının tesadüfi olmadığını bilmek isterdim...
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025