Alper GÖRMÜŞ
Milli Eğitim Bakanlığı’nın 19 Mayıs kararından sonra bir “anti AKP” kampanyamız daha oldu: “19 Mayıs’ıma dokunma!..”
Şimdiye kadarki hükümet karşıtı, Atatürkçü-laik kampanyaların önemli bir bölümünde kampanyacıları harekete geçiren esas sâik “AK Parti gıcıklığı” olmuştu. Yani kampanyacılar “fırsatı kaçırmama” güdüsüyle karşı çıktıkları şeyi abartıyorlar, gerçekte duydukları rahatsızlığın çok ötesinde bir gürültü çıkarıyorlardı. Yani çok da sahici değildi bu kampanyalar.
Bu yeni kampanya ise sahici bir kampanya... Çünkü katılımcılar 19 Mayıs törenlerinin bu hizacı-istikametçi halinde hakikaten hiçbir sorun görmüyorlar; Türkiye’nin bu “oyun”da Kuzey Kore’yle“pişti” olmasından bir rahatsızlık duymuyorlar... Dahası, törenleri bir dinin ritüelleri gibi algılıyorlar ve kaldırılması girişimini “inanca saygısızlık” gibi algılıyorlar.
“Sivil” toplumdan gelen bu tepkilerle, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in günlüklerinde bu türden törenlere ilişkin yazdıklarını karşılaştırmanın anlamlı olduğunu düşündüm ve günlükleri bu gözle bir daha taradım... Dar vakitte tesbit edebildiklerimi buraya alıyorum.
30 Ağustos 2004... Meslek hayatımda son kez üniforma ile katılacağım 30 Ağustos törenlerine iştirak ettim. Sabah 08:00’den gece yarısına kadar dur dinlenmesi olmayan bir tören zinciri. Yapımızda ve anlayışımızda düzeltmemiz gereken çok konu var. En başta Atatürk’ü bir idol haline getirmişiz. Kendisi bile “beni görmek önemli değil benim fikirlerimi anlamak önemlidir” demişken, biz her yerde Atatürk’ü heykel, resim, poster olarak anmayı sanki onu anlamak ile eş tutuyoruz. Bu böyle devam edemez. Bir taraftan İslamiyet’in günün şartlarını karşılamadığını ve reform geçirmesi gerektiğinden bahsederken, sanki Atatürkçülük ilelebet yaşayacakmış gibi davranıp ilkelerini tartışmaya dahi açmıyoruz. Tabii o zaman bu ilkeler bir yol gösterici olmaktan öteye, dogma haline geliyor. Sağ olsaydı herhalde en fazla kendisi bu durumu tenkit ederdi.”
“Onuncu yıl için planlanandan farklı değil”
29 Ekim 2004... Bugünkü törenleri, şöyle sabahtan akşama kadar yaşadım. Hepsi onuncu yıl için planlanandan farklı değildi. O zaman devletin gücünün mesajını her köşeye dağıtmak ve birlik beraberlik gösterisi yapmak birinci amaçtı. Aradan seneler geçti. Amaç belki aynı ama yapılış şeklinin çok farklı olması gerekir, diye düşündüm. Bir tribünde saatlerce oturarak geçenleri seyretmek pek bir fikir vermiyor. Üstelik de bir başıbozukluğa şahit oluyorsunuz. Bir sürü şımarık ve umursamaz genç önünüzden geçiyor. Ne kadar ve nasıl bir mesaj verildiği şüpheli. Bu konuda biraz çalışmamız gerekli. Saatlerce konuşmalar, koca koca adamların sıraya girip el sıkmaları, artık modası geçmiş kutlamalar.
2 Ağustos 2002... Yüksek Askerî Şûra toplantısına ikinci defa giriyordum ama bu toplantı terfilerin konuşulacağı ilk toplantım idi. (...) Son gündem maddesini takiben sabah oturumuna son verilerek, Anıtkabir’i ziyarete gittik. Bu ziyaretin nedenini anlamak oldukça zor. Sorarsanız size muhakkak bir Atatürkçülük dersi vereceklerdir ama ziyaretin anlamını izah edemeyeceklerdir. Atatürk’ün ikide bir rahatsız edilmesindeki sebepleri anlamak pek kolay değildir.
(Bu itirafı, şikeyle suçlanan Fenerbahçe yöneticilerinin Anıtkabir’e ziyaretlerini meşhur klişeye nazireyle “anlamsız ziyaret” diye niteleyen Taraf’a gelen tepkilerle kıyaslayarak okumak daha“anlamlı” olacaktır.)
19 Ocak yürüyüşünün anlamı
Roma İmparatorluğu’ndaki gladyatör savaşlarında imparator “öldür” emrini iki harekette gösterirdi... Önce sağ elini yumruk haline getirip başparmağını kaldırır, ikinci harekette de onu ters çevirirdi...
Bizim imparator da (devlet) öyle yaptı: Önce asker kıyafetiyle başparmağını yukarı kaldırdı (Sabiha Gökçen olayı ve Genelkurmay bildirisi), ardından da hâkim kıyafetiyle (Hrant’ın Türklüğe hakaret iddiasından hüküm giymesi) o başparmağı yere indirdi.
Gerisi de cinayetten sonra geldi... Hrant’ın bedenini ortadan kaldırdıkları yetmezmiş gibi ruhunu da muazzep etmek için ellerinden gelen her şeyi yaptılar.
Yan sütunlarda “Hrant’ın arkadaşlarının mütalaası”nda yargı sürecinde neler olup bittiğinin özetini okuyabilirsiniz...
Hrant’ın arkadaşları, 19 Ocak 2012’de, Saat 13:00’te Taksim’den başlayıp Hrant’ın öldürüldüğü AGOS Gazetesi’nin önünde bitecek bir yürüyüş tertiplediler.
Hrant’ın bir arkadaşı olarak ben de orada olacağım.
Hrant aslında herkesin arkadaşıydı. Onu tanımayanların da arkadaşıydı. O gün, Hrant’ın bütün arkadaşları orada olmalı. Çünkü Hrant Dink Davası hepimizin geleceğini yakından ilgilendiren çok kritik, tarihî bir dava ve o nedenle o yürüyüş de tarihî olmalı.
Yürüyüş sessiz ve slogansız olacak. Katılacakların, Dink Ailesi’nin bu arzusuna hürmet göstermesini bekliyoruz.
-
Hrant Dink’in arkadaşlarının mütalaası
(...)
Arkadaşımızı öldürtenlerin yargılanması ve cezalandırılması amacıyla 4,5 yıldır mahkeme kapısındayız. Mütalaa diye önümüze konan şey, bir müsamerenin son perdesini kapatma talimatından başka bir şey değil. Karşısına, kendi mütalaamızı koyuyoruz.
1. Hrant’ın katilleri, suikastın çok öncesinden beri devletin kontrolü altındaki kişilerdir. Onları kullanan, yönlendiren devlet görevlilerinin cinayette katkısı, rolü, vardır. Ancak araştırılmamıştır.
Cinayetin nasıl işleneceğini ayrıntısıyla bilen Trabzon Emniyeti görevlileri ve amirleri bile doğru dürüst sorgulanmamıştır.
Cinayet ihbarını örtbas eden Trabzon Jandarması hakkında, bizzat Jandarma görevlilerinin itiraflarına rağmen, gülünç bir görevi ihmal davasından öteye giden bir soruşturma yapılmamıştır.
Cinayete dair bilgi sahibi olan, bunu önlemeyen, cinayetten sonra delil gizleyen İstanbul Emniyeti hakkında da hakiki bir derinlemesine soruşturma yapılmamıştır.
2. Bütün bunların birarada ve derinlemesine, ayrıntılı soruşturulması, bunun için özel bir savcı ekibinin görevlendirilmesi gerekirken buna gerek görülmemiştir.
3. Bölük pörçük ve üstünkörü yürütülen davalar birleştirilmediği gibi, yargıçlar ve savcılar, avukat taleplerini reddetme konusunda yarışa girmişlerdir. (...)
4. Cinayet ertesindeki süreç, suça devlet görevlilerinin katılımını açıkça ortaya koymuştur. Katille birlikte kahramanlık pozları veren polis ve jandarmaların hiçbir ceza görmeyişi, bu sürecin şüphe götürmez bir sembolüdür. Örgütsel irtibata işaret etmektedir.
5. (...) Tam da cinayet saatinde cinayet mahallinde olup bitenleri gösteren kamera kayıtları ilk günden beri polisin elindedir, mahkeme bunları almamış, bakmamış veya bakmış, görmememiz gerekenleri görmüş, bu yüzden gizlenmesini devlet açısından faydalı bulmuştur. Açıkça yardım ve yataklık faaliyetidir.
6. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, davanın başından beri, cinayetin aydınlatılmasından çok soruşturmanın bir noktada durması, daha derine gitmemesi için çalışmıştır. Kimse ondan hesap sormamıştır.
(...)
8. Hrant’ın Valilik makamında iki MİT görevlisi tarafından tehdit edilmesinden sorumlu valinin bugün iktidar partisinden milletvekili, suikasttan hemen sonra “Bu örgüt işi değil” açıklamasıyla tam bir skandal yaratan eski İstanbul Emniyet Müdürü’nün şu anda vali oluşu, yeterince açık işaretlerdir. Bunlar aynı zamanda suçu örtme operasyonuna hükümetin katılımının kanıtlarıdır. Tıpkı şu âna kadar MİT’ten suikasta ilişkin tek satır bilgi çıkmayışı, Başbakan’ın buna rağmen MİT’in bu olaydaki rolünü merak etmeyişi gibi.
9. Somut ayrıntılarını size kısa zaman sonra tek tek hatırlatacağımız, cinayet sonrası süreç, mütalaamızın haklılığını şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya koyacaktır.
10. Cinayet davasında yargılanan sanıkların, sadece Ergenekon örgütü de değil, pek çok devlet görevlisiyle irtibatlarının olduğu, Hrant’ın öldürülmesinin ve cinayet ertesinde hakikati gizlemek için sürdürülen örgütlü çabanın sorumlularının devlet görevlileri olduğu, onları koruduğu için polis, jandarma, il yöneticileri, hükümet ve yargının, yani topluca devletin bu cinayetten doğrudan doğruya sorumlu olduğu açıktır.
11. Hrant’ı hedef haline getirme sürecine katkıları nedeniyle, birçok gazete ve televizyon yöneticisinin de, cinayetten sorumlu devlet görevlileriyle birlikte soruşturulması, yargılanması gerekiyor.
Sonuç: Hrant’ı öldürtenler devlet içindendir ve ortada bunun sayısız kanıtı vardır.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları


































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025