Atilla YAYLA
Hitler tarihi ilerletenin şiddet, savaş, kan olduğuna inanmıştı. Onun düşünce dünyasında şiddet hayatın özüydü, insanın karakter özelliklerini geliştirecek ana gücün simgesiydi. Alman milletinin (daha doğrusu saf Aryan ırkının) ise dünyada özel bir yeri vardı. Alman milletinin omuzuna, hem kendine, hem de tüm dünyaya ilişkin görevler ulusun tarihi ve kanı tarafından bindirilmişti. Ancak, Almanların o üstün, titizlikle korunması gereken özellikleri bozulmuştu ve daha fazla bozulma tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Bunun önlenmesi ve Alman ırkının yabancı, bozucu, yozlaştırıcı unsurlardan arındırılması gerekliydi.
Hitler’in bu fikirlerle varacağı ilk yer, Alman siyasî birliğini ve toplumsal bütünlüğünü sağlayacak güçlü bir devlet, ikinci yer ise Alman değerlerinin yozlaşmasına sebep olmuş bir günah keçisiydi. İlki Üçüncü Reich’de (Cumhuriyet’te) ikincisi ise Yahudilerin önce tecride sonra imhaya tabi tutulmasında tecelli edecekti. Almanların ihtiyacı güçlü lider (Millî Şef- Führer)idaresinde işleyecek bir devlet ve Yahudi toplumunun bedenen, Yahudiliğin Alman kültürü, bilimi, sanatı, hayatı üzerindeki tesirlerinin ise kültürel olarak yok edilmesiydi.
Ancak, Hitler bu çılgın fikirlerin ilk müellifi, tek teorisyeni olmaktan uzaktı. Alman birliği ve bütünlüğü zaten asırlardır bir saplantı olarak Alman aydınlarının kafasını kemirmekteydi. Yahudi karşıtlığının fiziksel kökleri de daha eskilere ve derinlere gitmekteydi. İnsanın söylemeye dili varmıyor ama 18. Yüzyıl’ın büyük Alman düşünürü I. Kant’ta dahi bunun işaretleri mevcuttu. Hitler Kant’ın Yahudileri “akılsız, mantıksız, ahlâksız ve Almanlarla eşitsiz” bulan görüşlerinden çok keyif aldı ve yararlandı. Bununla beraber, bazı düşünürler ve felsefeciler Hitler’in üzerinde belirgin şekilde etkili oldu. Bunların en önemlilerinden biri Hegel’di. Onun hem devleti bireye önceleyen güçlü devlet ihtiyacı vurgusu hem de tarihî gelişmelerin çatışmadan beslenmesi fikri Hitler üzerinde etkili oldu.
Hitler’in Yahudi aleyhtarlığının oluşmasında ve semirmesinde J. G. Fichte, Arthur Schopenhauer ve L. A. Feurbach’ın görüşleri etkili oldu. Marx’ın Yahudi aleyhtarlığı, Hitler Marx’a fazla değer vermese de, bir bonustu. Ünlü besteci ve düşünürR. Wagner de aynı yolun yolcusuydu. Aynı çizgide Oswald Spengler’in adını da zikretmek gerekir. Kısaca, Hitler’in öncesinde Yahudi aleyhtarı bir düşünce ve kültür ortamı hazırlanmıştı. Yazarın ifadeleriyle, I. Dünya Savaşı sonrasında Almanya’da fikir hayatı şu durumdaydı: “Aydınlanmadan romantizme, milliyetçilikten bilime dek Alman düşünce sisteminin her köşesi Yahudi karşıtı fikirlerle doluydu. Mantıklı ya da tutkulu kişilerin, idealistlerin veya Sosyal Darwinistlerin, en kültürlü ya da en kaba insanların hepsi Hitler’e hayalini pekiştirmesi ve gerçekleştirmesi konusunda fikir verdiler. Ulusun geçmişinde güçlü devlet, savaş, üstinsan, Yahudi düşmanlığı ve biyolojik ırkçılık teorileri kaynıyordu.”
Hitler Nietzsche’yi keşfedince daha önceki gözdesi, Alman dilinin saflığını koruduğu için göklere çıkardığı Schopenhauer’i bir tarafa bıraktı. Galiba bunun sebebi Nietzsche’de şahsî şeyler bulmuş olmasıydı. Onun Yunan hayranlığını paylaştı. Güce ve yüceliğe sevgisini beğendi; gücün ve yüceliğin Alman milletinde tecessüm ettiğini düşündü. Hayat tarzında da onu taklit etmeye, doğada tek başına yürüyüşlere çıkmaya başladı. Konuşmalarında onun sözleri sık sık belirir oldu: “Güç iradesi”,“üstün ırk”, “köle ahlâkı”, “yiğitçe yaşama mücadelesi”, “Hristiyan acıma ahlâkına karşı durmak”… Almanların Führer sisteminin en büyük Führeri, Nietzsche’nin demokratik iktidarlara eleştirilerini, şiddet ve savaşı övmesini, güçlü bir “üstinsan”yönetiminde dünyaya hâkim olacak “üstün ırkın” gelişine dair kehanetlerini sevdi. Bu akıl hastası filozof kız kardeşi tarafından düzenlenip yayımlanan notlarında yönetici sınıfını, “yeryüzünün efendilerini”, “insan üzerinde birer sanatçı gibi çalışabilecek tiranları” eğitmekten bahsediyordu.
İngiliz bilim insanı, düşünür Charles Darwin’in fikirlerini bir görüşe göre geliştirerek bir diğer görüşe göre çarpıtarak ırkçılığa taşıyan Ernst Haeckel de Hitler’in fikir dünyasının inşasına taşlar koydu. Bu zat ırklar mücadelesine ve zayıf ırkların güçlü ırklar tarafından tasfiye edileceğine kaniydi. Irk ıslahını gerekli görüyordu. Kitlesel ötenaziyi savundu. Irkı zayıflardan ve hastalardan korumak gerektiğini iddia etti. Antik Yunan’da buna benzer bir uygulaması olan Sparta’ya imrendi. Biyoloji kanunlarına beşerî dünyaya uygulanan bir siyaset istedi. Hitler bu beklentiye bir ölçüde cevap olacak politikalar izledi.
Bütün bunlardan daha da ilginci, Hitler’in iktidara gelişinden hemen önceki ve hemen sonraki yıllarda bazı felsefecilerin alanda, yani siyasette yaptığı katkıydı. Tersinden bakıldığında, Hitler’e teslim olmayan Alman asıllı bilim ve fikir insanları ile Yahudi asıllı felsefecilere, filozoflara, akademisyenlere reva görülen muameleler ve bu muameleleri bizzat yapan, onlara ortak olan veya sessiz kalan iş ve sosyal ortam arkadaşlarının durumu ve tavrıydı. Belki de insanlık testi asıl burada yaşandı.
Yazarlar
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019