Cemile Bayraktar
Aslında bu yazının başlığını 17-25 Aralık süreci öncesi Fetullah Gülen’e bağlı grubu eleştirmek amacıyla yazdığım yazının başlığı olan “Bizde kırılacak kol kanat kalmadı” şeklinde tasarlamıştım. Zira o yazı, ülkede olup biten tüm derin problemlere karşı yoğun bir tepki, bir manifesto niteliğindeydi, bugün bu yazıyı yazarken de aynı hisler içerisindeyim ancak FETÖ çok uç bir örnek olduğu için açıkçası Türkiye’de hiç kimseye böyle bir örgüte seslendiğim ifadeyle seslenmek istemedim…
Geçtiğimiz hafta içerisinde hem Türkiye’de hem de Kanada’da İslamofobik iki saldırı yaşandı. Türkiye’deki olayda Nişantaşı’nda Mıstık Parkı’nda bankta arkadaşıyla oturan başörtülü bir kadın, başörtüsüne duyulan İslamofobik nefretin muhatabı oldu; fiziksel ve sözlü saldırıya uğrayan kadının yüzüne aldığı darbeler sonrası kaşı yarıldı. ( https://www.indyturk.com/node/372241/haber/ni%C5%9Fanta%C5%9F%C4%B1nda-s... ) Kanada’daki olay çok daha vahim, Kanada resmi kaynaklarının ifadesiyle söyleyecek olursam İslamofobik nefret sonucunda, bir Kanadalı, Müslüman bir ailenin üzerine minibüsünü bilinçli olarak sürdü ve saldırıda anne, baba, iki çocuk hayatını kaybederken, ailenin 9 yaşındaki üçüncü çocuğu ağır yaralandı. (https://turkish.aawsat.com/home/article/3015766/kanada-polisi-m%C3%BCsl%... )
İslamofobi, bir ırkçılık türü, zenofobi (yabancı/öteki düşmanlığı) olarak tanımlanan, Müslümanlara ve İslam’a karşı duyulan korku anlamına gelmekte. Ancak bu kavramla ilgili tartışmalar halen devam ediyor zira kavramın, fobinin muhatabı olan Müslümanları değil de korku duyanları merkeze aldığını, buradan hareketle yaşanan nefret saldırılarını olması gerektiği gibi ifade edemediğini söyleyenler var.
Yüksek lisans tezimi İslamofobi üzerine yazdım ve yakın zaman da “Siyasallaşan İslamofobi” başlığıyla bir kitabım yayınlandı. İslamofobi uzun zamandır üzeride çalıştığım bir konu. Ancak şunu belirtmeliyim ki ben daha çok uluslararası ilişkilerde güvenlik üzerinden İslamofobi çalıştım. Çok çok özet bir şekilde ifade edecek olursam; İslamofobinin sosyolojik bir durum olduğunu, Batı’lı İslam karşıtı (anti-İslamist) politikaların sonucu oluştuğunu, resmi raporları da kullanarak kitapta ifade ettim. Elbette İslamofobinin birçok nedeni var ve tek bir çalışmada hepsini ele almanız mümkün değil; Batı’daki İslamofobi’den bahsedebileceğimiz gibi Türkiye’deki İslamofobiden de bahsedebiliriz. Ayrıca bu fobik durumlardan bahsedebilmek için olayın kurumsallaşmış olmasına da gerek yok, yaşanan vakalar üzerinden mesele gayet net biçimde tespit edilebilir.
Hiçbir tarikat/cemaat yahut parti üyeliği olmayan ancak insan hakkı ihlallerine, adaleti talep etmenin gereğine inanan dindar biri olarak, hem İslamofobi ile ilgili hem de genel hak ihlalleri ile ilgili birçok yorum yapıyorum, birçok yazı yazıyorum. Dolayısıyla reel hayatta olsun, sosyal medyada olsun konuya dair yapılan yorumları da çok uzun süredir (2009’dan bu yana) takip ediyorum. Birazdan yazacaklarım münferit olaylar değil, benim şahsi problemim hiç değil, sanrıya dayanmıyor (arzu eden Twitter hesabıma yapılan yorumlara bakabilir, haklılığımı görebilir) dahası tekrar edeyim ki hiçbir köşe yazarı çok özel durumlar olmadıkça köşesini kendiyle alakalı meseleler ile meşgul etmez, ki bu zaten doğru da etik de olmaz, bu nedenle ifade edeceklerim benimle ilgili değil, sadece Müslüman dindarlarla ilgili değil, sadece sekülerle ilgili değil, bahsedeceğim hepimizle ilgili, bu ülkeyle ilgili şeyler. Çünkü bu ülkede din üzerinden oluşan bir fobi var ve bu ülkedeki uzun soluklu kutuplaştırma faaliyetleri sonucunda dindar kesimlerin seküler kesimlere, seküler kesimlerin dindar kesimlere duyduğu nefret var. Bitmeyen bir kavga var… Bu kavganın hepimiz için yorucu olduğunu düşünüyorum ve her kesimin tümden olmasa da en azından bir kısmının artık bu kavgaya dair fren yapması gerektiğine inanıyorum. Ancak çok basit gibi ifade edilen ama aynı zamanda çok zor olan bir talep olduğunu da biliyorum. Zira iki kesimde de karşılıklı kavgalardan beslenenler var ve bu kavgayı bitirmek istemiyorlar.
Türkiye’de ciddi oranda bir İslamofobi var, her ne kadar inkar edilse de yahut konuşulması engellense de maalesef İslam’a ve Müslümanlara yönelik bir fobi var. Ama aynı zamanda sekülerlere yönelik bir fobi de var. Alevilere, Kürtlere yönelik fobi de var, Suriyelilere, Araplara yönelik fobi ve nefret de var. Yani öteki olana, yabancı görülene karşı fobik tutumlar var. Elbette bu tutumların artış-azalış gösterdiği durumlar var. Ya da bazılarımızın daha vahim şekilde yaşadığı, bazılarımızın daha yüzeysel biçimde yaşadığı zulümler var. Ve bu zulümler, bazıları için sadece son 20 yılda yaşandı. Bazıları içinse son 20 yıl muhteşem, ne zulüm varsa hepsi son 20 yıldan önce yaşandı… İki tutum da hatalı, bizim uzun soluklu sorunlarımız var ve hiçbir şekilde çözümleme yoluna gidilmediği için katlanarak bugünlere kadar geldi. Eğer noktalamazsak aynı şekilde devam edecek… ve ülkede yaşayan insanlar olarak “din, başörtüsü, Atatürk, laiklik, siyasal İslam” tartışmaları üzerinden birbirimizle kavga etmeye, tüm enerjimizi tüketmeye devam edeceğiz… bunun kutuplaşmadan beslenenler dışında kime ne faydası var, bugüne kadar ne hayrını gördük?
Türkiye’de birçok farklı kutup var ve aynı zamanda kutuplaştırıcı…. Bu tarafların, karşılıklı kutuplaştırma süreçleri ya da tartışmaları sırasında belli başlıklarda kullandıkları sataşma, suçlama argümanları var. Yaklaşık her kesimden son 20 yıldır duyduğum bu argümanları belli başlıklar halinde ifade etme gereği duyuyorum zira insanlar bunları kendileri söylediğinde gayet makul olduğunu düşünüyor ancak bunların karşı tarafta yıkıcı, tahrik edici, kutuplaştırıcı etkisi oluyor ve bu problemler silsilesi katlanarak geleceğe taşınıyor.
Bilindiği üzere Türkiye’de son dönemde Sedat Peker’in çektiği videolar çok konuşuluyor. Bu videodaki ifadelerin hepsi iddia, iddia olmasına rağmen çoğu kez gerçek muamelesi görüyor. Şu durumda yapılması gereken Meclis’te her partiden katılımla oluşacak bir komisyonun iddiaları araştırmasıdır. Ancak böyle olmuyor; bir kesim iddiaların hepsini inkar ediyor, diğer kesim ise hepsini gerçek kabul ediyor ve iktidar partisi üzerinden dindarları hedef alan açıklamalar yapıyor. Ama unutulmaması gerek nokta yine gözden kaçıyor; bahsi geçen iddialar sadece son 20 yılla ilgili değil öncesi de var, öncesiyle de yüzleşmek gerekmiyor mu? Ya da bahsi geçen iddialardaki kişilerin bir kısmı yine iddialara göre iktidar partisi ile birlikte hareket etmiş, ama iddialarda adı geçen kişilerin hiçbirisi dindar değil, seküler kesimden insanlar, öyle ise neden sadece dindarlık üzerinden yapılıyor eleştiriler… 28 Şubat’ı hatırlayın, 28 Şubat’ta bu ülkenin bankaları hortumlandı, neden seküler kesimlerden darbecilerin yargılanmasına dair talepler göremedik? Bu noktada darbecileri ve bu ülkeyi soyanların yargılanmasını istemek halkın ödevi, icraata geçirmek iktidarın göreviydi, sürekli 28 Şubat’tan dert yanan iktidar neden adil ve sonuna kadar giden bir yargılama sürecini hayata geçirmedi? Çünkü herkesin bir düşmana ihtiyacı var, laik kesim de, iktidar ve yakınlarından oluşan kesim de sadece kendi travmalarını, yaşadıkları haksızlıkları gündemlerine alıyor, çünkü herkesin bir düşmana ihtiyacı var.
Sık sık duyduğum şeylerden biri de şu: “Dindar insan çalmaz, hak yemez, bunlar yiyor, bunlar yüzünden dinden çıktım vs. vs.” Aynen katılıyorum, din insanı ıslah eder ama insan ıslah olmuyorsa bu dinin kabahati değildir. Dahası, dünyadaki her erdemli sorumluluğu dindarların üzerine yıkmak doğru bir tavır değil zira her insan ister dine, ister akla, isterse öğretilere dayansın, ahlaklı olmak zorundadır, hak yiyemez, çalamaz, zulme sessiz kalamaz. Tabi bi de kendisini dindar olarak tanımlayanların handikapları var, kendisini dindar olarak tanımladığında tüm kabahatlerden azade olduğunu sananlar var. Böyle durumdakilerin de sırf haksızlık yapan kendisinden diye haksızlığı görmezden geldiğini görüyoruz. Somutlaştırayım; 28 Şubat’ta eğitim ve çalışma hakları gasp edilen insanların, bugün Boğaziçili öğrencilerin eylemlerini engellemesini de, gençlere terörist demesini de, gözaltına alınmalarına da tepki vermemesini de anlayamıyorum, geçmişi ne çabuk unuttunuz? Bu kadar basit şeyleri köşe yazısı olarak yazmaktan bile imtina ediyorum, sizce bu ifade ettiklerim, yani her kesimin kendi işine gelen haksızlıklara tepki vermesi meselesi, bunu yapanlar tarafından bilinmiyor mu? Elbette biliniyor ama herkese bir düşman lazım, birilerine 28 Şubat’çılar, birilerine Boğaziçi eylemlerine karşı olanlar lazım, çünkü bu düşmanlıkları devamlı kılarak hayatta kalabiliyorlar.
Eğer Türkiye’de İslamofobi olmadığını düşünen varsa, İslamofobik iki saldırı sonrasında dahi bu konuyu değil de “saldırıya uğrayan şortlu kadını, siyasal İslam’ı konuşmayı” teklif eden, İslamofobik saldırıyı kınamayan ancak seküler yaşam biçimlerine müdahaleyi konuşmayı teklif eden kişilerin ağzından dökülenlere bakabilir; hastanelik olan kadına, bütün ailenin nefret suçu bünyesinde katledilmesine bakıp da, “yine mi mağdursunuz” diyebilen bir kesimin vicdanını ancak İslamofobik bir içgüdü susturabilir aksi değil. Tabi bu dekolte giydiği için saldırıya uğrayan kadınların yaşadığı saldırıyı görmememiz anlamına gelmiyor ya da güya cihat yaptığını iddia ederek sivilleri katleden teröristleri görmememiz anlamına gelmiyor, DEAŞ’ın yaptığı katliamları görmememiz anlamına da gelmiyor.
Karar vermek gerekiyor, ya bu konularda herkes sadece kendi ait olduğu kesim için hak talep ederek, tüm suçu muhalif olduğu gruba atacak ve bizler gerilmeye devam edeceğiz ya da herkes kendi yaptığıyla yüzleşecek, suçlamayı bırakacak, özeleştirisini verecek ve önümüze bakacağız. Somutlaştırayım; her gördüğünüz kadına AK Partili, Kabataş yalancısı, torpilci gözüyle bakıp, yargılamakla tehdit ederseniz, karşınızdaki kesimde yer alan, her CHP’linin 28 Şubat’ı desteklediğini düşünerek onlara saldıranları, Gezi’de suç işleyenleri suçlu olsun ya da olmasın yargılayanları kınamanız bir anlam ifade etmeyecek çünkü onlardan bir farkınız kalmayacak. Eğer işinize öyle geldiği için Sivas olaylarını anmadan sadece Dersim’i ya da Dersim’i anmadan sadece Sivas Olayları’nı anarsanız orada öldürülen insanlara olan borcunuzu ödemediğiniz gibi gerçekten kendi özeleştirinizi vermiş olmayacaksınız ve karşınızda duranlardan özeleştiri beklentiniz sadece karşılıklı sataşma işlevi görecek… Osmanlı da, Mustafa Kemal Atatürk de bizim tarihimiz iken onlara bakıp Atatürk’e ya da Osmanlı’ya hakaret etmeye kalkarsanız, tarihimizi kutuplaşma aracı haline getirirseniz ne Osmanlı ne de Atatürk’e saygı bekleme imkanlarınız ortadan kalkacak yine gerileceğiz, düşmana ihtiyaç duyanların kurbanları olmaya devam edeceğiz. Ya da gayrı Müslimlerin mallarını haksızca almayı dert edinmiyor, ülkede deprem yardımları olmasa memurların maaşlarının ödenemeyecek hale getirenleri sorgulamıyor sadece son dönemin muhasebesini yapıyorsanız sizin de pek haktan yana tavır halinde olduğunuz söylenemez. Tabi bu günümüzde yaşanan bir takım haksızlıkları, usulsüzlükleri görmememiz gerektiği anlamına da gelmiyor, elbette adalet talep edeceğiz ama sadece biri için değil hepsi için.
Ülkenin geneli, maalesef karşılıklı gerilimden beslendiği için düşmana ihtiyaç duyuyor, ihtiyaç duydukça geçmişte yapılan haksızlıkları telafi etmek için değil kitleleri konsolide etmek için geçmiş haksızlıkları ısıtıp ısıtıp gündeme getiriyor, hep birlikte afiyetle yiyoruz, sonrası malum… Bu buraya has bir durum değil, İslamofobiyi hep 11 Eylül ile başladı olarak kabul ediyorlar, bu doğru değil. İslamofobi, Soğuk Savaş sonrası, “komünist düşmanı” yendiğini ilan eden Batılı kapitalist ülkelerin yeni düşmana ihtiyaç duyması, bu düşmanı İslam ve Müslümanlar olarak belirlemesi, “yeşil düşman” koduyla anti-İslamist politikaları hayata sürmesi sonucunda kendi toplumlarını korkutarak oluşturduğu bir sonuçtur. Çünkü yönetici elit yahut yönetime talip olanlar ya da kitleleri etkileri altına almak isteyenler mutlaka bir düşmana ihtiyaç duyar.
Bu ülkede sekülerlerin korkuları var, bu ülkede dindarların korkuları var. Bunlar gerçek korku ve endişeler, kimse şımarıklık yapmıyor. Dindarlar, “CHP iktidara gelirse” dindarların kamusal alan dışına itilmesinden endişe duyuyor, sekülerler AK Parti otoriter uygulamalarını arttırmaya devam ederse daha fazla baskı altında kalmaktan korkuyorlar. Korku insanı esir alan bir duygu, o korku kolayca öfke ve nefrete dönüşebiliyor sonra sokaktan sosyal medyaya kadar her yerde gerilimin dozu artıyor, karşılıklı gerilim bir türlü bitmiyor.
Yazarken çok basit, bizzat yaşadığım için söylüyorum, yaşarken çok zor olan bir durumdan bahsediyorum, nefretimizi, önyargımızı, öfkemizi bir kenara bırakmak, tahrik olmamak, makulu korumak kolay bir şey değil. Dahası, makul olmanızı istemeyenlerin saldırılarından da nasipleniyoruz; kimse makul bireyler, makul muhataplar istemiyor, değişen CHP’yi görmek istemiyor, özgürlüklerden bahseden, başörtüsü yasaklarının yanlış olduğunu söyleyen bir CHP’li görmek istemiyor. Hatta bu nedenle Muharrem İnce ulusalcı olmayan kesim tarafından da rağbet görüyor… Diğer taraftakilerin birçoğu “Sivas’ta ben de yandım” diyen, Boğaziçi eylemlerindeki gençlere destek veren dindarlar görmek istemiyor. Çünkü bu kesimler düşmana muhtaç ve her daim bir düşmana ihtiyaç duyuyor.
Dünyada objektiflik diye bir şey yoktur. Herkes kendi ortamının ürünüdür, sübjektiftir, tarafsızlık gerçekten çok zordur. Ancak bu herkes için adalet talep etmeye engel değildir. Yanılmıyorsam Mannheim’dı, sadece entelektüellerin objektif olmaya yaklaşabildiğinden bahseder. Kendimi entelektüel olarak görmesem de o yönde bir çabanın içindeyim… ancak aynı zamanda kendimi içerisinden çıktığım dindar kesimden görüyorum, bulunduğum noktadan tüm dindarlar adına konuşacak yetkinlikte değilim ancak dindar biri olarak, ait olduğu kitlelerin gerek toplumsal gerek siyasi hatalarını görüyor ve bunları dile getiriyorum. Şu durumda aynı şekilde seküler kesimden kişilerin, yazarların, gazetecilerin ve hatta siyasetçilerin muhalefet ederken de, ülkedeki sorunlara çözüm ararken de kendi ait oldukları kesimdeki tarafgirliği görüp, kutuplaştırıcı söylemleri kınamalarını bekliyorum. Başlarken zikredemedim ama bitirirken, meramımı anlatabildiğimi düşündüğüm için zikretmekte bir beis görmüyorum; bu ülkede kırılacak kol da, kanat da kalmadı artık, bi zahmet içinde rahatsızlık hisseden varsa yarından tezi yok elini taşın altına koysun aksi halde ülkede taş üstüne taş koyacak imkan kalmayacak.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.01.2025
7.11.2024
31.10.2024
9.10.2024
26.08.2024
20.08.2024
15.08.2024
28.07.2024
21.07.2024
20.06.2024