Ergun BABAHAN
Yeraltından silahların çıktığı, genelkurmay başkanlarının, kuvvet komutanlarının konuşmalarının gazetelere döküldüğü, size suikast hazırlığında olan subayların adresinizi içeren kağıtları yuttuğunun iddia edildiği günlerde Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü olarak çıkıp ‘‘İyi ki bu orduyla savaşa gitmemişiz’’ demiştiniz.
O dönemde askeri vesayetin sona ermesini, Türkiye’nin liberal demokratik bir düzene kavuşmasını arzulayan çok sayıda kişi de bu sözünüzü desteklemişti.
Aradan zaman geçti, köprünün altından çok sular aktı. Darbe planladığı, bu amaçla yasadışı yöntemlere başvurduğu iddia edilen çok sayıda asker ve sivil destekçisi yargılandı, mahkum oldu. Askeri vesayet resmen bitti.
Ama sonra bir bakıldı ki, hükümet askeri vesayetin bitmesini daha çok demokrasi, daha fazla hak ve özgürlük için değil, kendini zenginleştirmek için kullanmıştı.
Başbakan Erdoğan’ın oğullarıyla, işadamlarıyla yaptığı telefon konuşmaları, evlerden çıkan milyon dolar ve Euro’lar, sıfırlanan paralar, bakanlara alınan saatler, tartışmalı bir adamın uçağıyla Umre’ye giden bakanlar ortalığa dökülüverdi. Türkiye yine bağırsaklarını temizleme dönemine girmişti.
Sizin sözcülüğünü yaptığınız hükümetin 4 bakanının kara para ticareti yapmakla suçlanan bir İranlı’nın milyarca dolarlık operasyonuna 50, 10, 1.5 milyon dolarlarla ifade edilen rüşvetler karşılığı yardım ettiği iddia edildi.
Birlikte çalıştığınız Başbakan’ın ve kurdurduğu vakfın arazi, villa peşinde koştuğu, 10 milyon dolarlık ödemeleri beğenmeyip ‘‘Herkes gibi onlar da verecek. Ne söz verdilerse, onu getirecekler’’ talimatını sağır sultan bile duydu. Sözcüsü olduğunuz hükümetin bir bakanı‘‘Her şeyi Başbakan’ın emriyle yaptım’’ diye isyan ederek istifasını verdi.
Boğazına kadar yolsuzluğa batmış görüntüsü vermiş bir hükümetin sözcüsü olmayı içinize sindiriyor musunuz!
Siz ki, sokakta gördüğünüz bir yoksulun halini anlatırken gözyaşlarını tutamayan bir insansınız.
Sizi 1985’lerden beri tanıyorum. Ben Yeni Asır’da bir muhabir, siz Refah Partisi İzmir il yöneticilerini ağır ceza mahkemesinde savunan bir avukatken.
Sizi hep malımı, namusumu gözü kapalı emanet edebileceğim bir insan olarak gördüm. Lütfen, yanıldığımı söylemeyin bana.
Birilerinin, yaptıkları yanlarına kar kalsın diye yargıyı hallaç pamuğu gibi atmasını, halkın oyuyla kazanılmış hakları birer ikişer geri almasını içinize sindirdiğinizi söylemeyin.
Türkiye’yi daha özgür, daha demokratik bir ülke yapma hayaliyle yola çıkmıştınız, geldiğiniz noktaya bir bakın.
Tek adamlık rejimine gidilen, medyanın satın alınarak veya bastırılarak susturulduğu, hak arayanların faşizan polis baskısıyla karşılaştığı bir ülke bırakıyorsunuz miras olarak.
Başbakan’ın milyon dolarlık konuşmaları, villa ve arazi tapeleri ortalıkta dolaşırken sessiz kalmayı tercih eden, gerçekleri görmezden gelen bir hükümet sözcüsü olarak anılmayı hak etmiyorsunuz bence.
Kurduğunuz parti, bu ülkenin daha fazla demokrasiye, daha fazla şeffaflığa layık olduğunu savunarak her seçimde oyunu artırarak bu noktaya geldi. Merhum Necmettin Erbakan’a karşı değişim adına bayrak açtığınızda, bazıları arsızlıkla, hırsızlıkla servet edinsin diye mi yola çıkmıştınız? Onun için tüm bu rezillikler karşısında suskun kalıyorsunuz, yok sayıyorsunuz?
Askerlerin ses tapeleri doğru, Erdoğan ve bakanlarınınki montaj diye avutuyor musunuz kendinizi!
Siz inançlı bir insansınız, bugünkü sessizlik ve kabullenmiş durumunuzun hesabını nasıl vereceksiniz, düşünmüyor musunuz!
Tarih, sizi yine kritik bir noktada yakaladı.
Necmettin Erbakan yönetimindeki Refah Partisi gerçeklerden kopmuş durumdaydı, Türkiye partisi olma şansı yoktu. Siz ve arkadaşlarınızın açtığı o bayrak, ülkenin ihtiyaç duyduğu bir partinin kurulur kurulmaz iktidara gelmesiyle noktalandı.
Aradan geçen 10 yılın sonunda siz de, ‘’hortumcu’’ olmakla suçladığınız ANAP ve DYP ile aynı konuma düştünüz. Bu duruma düşmekle kalmadınız, Türkiye’nin demokratik yapısına, hukuk sistemine ağır darbeler indirdiniz, indirmeye devam ediyorsunuz.
Tarihin sizi nasıl tanıtacağına ilişkin bir karar verme noktasındasınız. Hortumculuk iddiasına muhatap bir iktidarın sözcüsü olarak anılmayı mı tercih edeceksiniz, yoksa her koşulda Türkiye’nin önünü açmak için isyan etmeyi ilke edinmiş bir siyasetçi olarak mı?
Tercih sizin…
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2022
7.03.2022
1.03.2022
21.02.2022
28.01.2022
11.01.2022
6.01.2022
3.01.2022
25.11.2021
18.11.2021