Hadi ULUENGİN

Prusya’dan TSK’ya
12.09.2012
4042

 AŞAĞIDAKİ ifade Fransız Mirabeau’ya atfedilir. Ama aslında Savaş Sanatına Dair Mülahazalaradlı ünlü teorik kitaba da imza atmış olan Alman general Georg Heinrich von Berenhort’a aittir.Şöyledir:


“Prusya monarşisi ordusu olan bir ülke değildir!

Aksine, ülkesi olan bir ordudur! Bir anlamda orası o ordu için garnizon mevkii bir kışladır.”

Eh, “militarizm” deyiminin zaten Prusya’yla özdeşleştiği ve Hohenzollern hanedanını yükselten I. Friedrich Wilhelm’in de “Çavuş Kral” lakabıyla anıldığı düşünülürse, saptamanın doğruluğu daha iyi anlaşılır.

***

TEŞBİHTE hata olmaz, Türkiye için de aynı şeyi söylersek pek yanlışa düşmüş sayılmayız.

Hayır hayır, şimdisi için söylersek hatalı ve abartılı olur! Ama daha düne kadar böyleydi.

Bir kere, “asker millet” kimliğiyle iftihar ederek batıya ilerlemiş Türklerin, yine “asker-köylüler”vasıtasıyla doğuya yayılmış Prusya Cermenleriyle “ruhen benzeştiğini” varsaymak büyük yanılgı içermiyor.

Fakat yine de Osmanlı tarihine girmeden İttihatçı darbenin gerçekleştiği 23 Ocak 1913’ten başlayalım.

İşte o virajdan itibarendir ki, belki bir nebze 1950-1960 parantezi hariç, “Ergenekon”soruşturmasına dek Türk ordusu da ülkeyi tıpkı rahle-i tedrisinde modernleştiği Prusya ordusu gibi bir garnizon sahası addetti.

Bütün müdahaleler son tahlilde sivil hayatı da kışla nizamında düzenlemek refleksinin ürünüdür.

Fakat tabii ki Cermen militarizminin köken itibariyle feodal ve aristokratik bir elitizm; bizim cihet-i askeriyemiz ise çok daha popüler ve çok daha vasat bir seçkin iradeciliği üzerinde yükseldi ve yükseliyordu.

Dolayısıyla, otoriter zihniyet paralelliğine rağmen birincinin monarşist, ikincinin ise cumhuriyetçi konum arzetmesi maddenin tabiatına uygun bir gelişmedir.

***

ÖTE yandan, yine bizdekinden farklı olarak, bütün hegemonyacı zihniyetine rağmen aynı monarşist gelenek ve ondan süzülen hiyerarşik itaat anlayışı Prusya ordusunu iyi-kötü daima “legalist” kıldı.

İmparatorluk döneminde aleni müdahil konuma geçmedi. İpleri geri plandan tutmayı tercih etti.

Nitekim İttihatçı Enver ve şürekâsı tek bir kişiye danışmadan ve “bir çocuğumuz oldu”pişkinliğiyle Dersaadet’i I. Harb’e sürüklerken, Amiral von Tirpitz aynı Harb’e götüren donanma inşa programını, General von Moltke de acil saldırı dayatmasını sivil otoriteyi bunlara “razı ederek”hayata geçirdiler.

Daha sonra da aynı Prusya ordusu farklı nedenlerden dolayı gerek Weimar, gerek Hitler rejimlerinden nefret etti ama “kılıcını atmak” girişimine fiilen kalkışmadı.

Buna karşılık TSK bizzat Cumhuriyet’in kurucu nüvesini oluşturduğundan ve onu “korumayı” da misyon bellediğinden kâh darbe yaparak, kâh “andıç” yazarak o kılıcı hep Demokles’in tepesinde salladı.

Ve Prusya ordusunun “normalleşmesi” zaten bu coğrafya adının dahi siyasi haritadan silindiği genel Almanya normalleşmesiyle, yani II. Savaş yenilgisi ertesindeki demokrasi hamlesiyle mümkün oldu.

Türk ordusunun normalleşmesi ise ondan ancak atmış küsur yıl sonra gerçekleşme sürecine girdi.

***

SÜREÇ lâfını kasten kullandım. Çünkü eski zihniyet açısından “dönülmez yolun” aşıldığını söylesek bile TSK iç bünyesindeki zaafların belirli ölçüde devam ettiğini ve ettirildiğini gözlemliyoruz.

O TSK ki, meselâ “Kocatepe Muhribi”nin bizzat Türk uçakları tarafından batırıldığını Bursa’daki sağır sultan dahi bilse bunu bir otuz sene gizledi. Eh aynı refleksten bir çırpıda arınamayacağı için de bu kez Suriye karasularında düşürülen başka bir Türk uçağının uluslararası sahada saldırıya uğradığını öne sürebildi.

Diğer örnekleri peş peşe sıralamanın âlemi yok, nihayet Afyon’daki son faciada da normal demokrasilerde normal addedilen bir ordudan beklenebilecek saydamlığı, titizliği ve duyarlılığı sergileyemedi.

***

BUNLAR tabii ki zaaftır ve eleştirilecektir. Fakat tüm canlı organizmalar gibi TSK da ancak zaman içinde yeni ortama uyabileceğinden onun derhal değişebileceğini ummak mucizeye bel bağlamak olurdu ve olur.

Dolayısıyla hem insaflı davranmak, hem de şu en hayati ve en temel gerçeği asla unutmamak gerekiyor:

Türkiye Cumhuriyeti artık ordusu olan bir ülkedir!

O ordunun kışlası olan bir ülke değildir ki, İttihatçı darbeden beri tam yüz yıldır hazıroldaydık!

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar