BUGÜN kasten kaçak güreşeceğim. Olup bitenler midemi öylesine bulandırıyor ki rüşvetten, kumpastan, bedduadan falan değil, durup dururken Afrika’dan bahsedeceğim.

Gerçi Kenya’da safari turu veya Zanzibar’da cami mimarisi anlatacak hâlim yok.

Sırf beterin de beteri var diyebilmek için Kara Kıta’nın kara bahtına değineceğim.

***

YUKARIDA durup dururken diye yazdım ama tabii aslında öyle değil...

Afrika en az yarım yüzyıldır ne durdu, ne duruldu. Duracağı ve durulacağı da yok!

Nitekim şimdi de Güney Sudan iç savaş arifesindeymiş. Geçen gün Obama da uyardı.

Daha yeni bağımsız olan ve sebil niyetine fışkıran petrole rağmen dünyanın en fakir devletlerinden birisi addedilen bu ülkede savaş zaten ne zaman bitmişti ki yenisi patlıyor?

Dün din zıtlaşmasıydı, bugün kabile didişmesiydi, arbedenin eli tekrar kulağındaymış.

Yani tıpkı hâlen Fransa’nın müdahale ettiği Merkezî Afrika Cumhuriyeti’ndeki gibi...

Veya yine tıpkı aynı Fransa’nın geçende de isyan bastırdığı Mali ve Çad’daki gibi...

Yahut tıpkı şu an Kongo’nun Kiwu’sunda, Nijerya’nın Delta’sında, Kenya’nın Tana’sında,Somali’nin her yerinde sürüp giden boğuşmalar ve katliamlar gibi ki, say say bitmiyor.

Hâlbuki ilkokuldan ortaokula geçtiğim sene bile sayması çok kolaydı!

***

FAİK Sabri Duran’ın Büyük Atlas’ındaki Afrika haritasını kastediyorum.

Fransız Merkezî Afrika’sı, Belçika Kongo’su, Britanya Şarkî Afrika’sı, Portekiz Gine’si ve birkaç yer daha, Kıta’daki bayraklı ülke adedi bir elin parmaklarını az biraz geçerdi.

Oysa atmışlı yıllarla birlikte bağımsızlıklar bir geldi, pir geldi.

Kâh Beyaz Adam böl-yönet taktiği uyguladığından, kâh yeni siyasi coğrafyalarda şu veya bu kabile diğerlerini tahakküm altına aldığından, kâğıt üstünde çizilen sınırlar etnik, dinî, tarihî ve kültürel gerçekliklerden tamamen kopuk bir hercümerç olarak belirlendiler.

Yani, ulus-devlet kavramını zaten o Beyaz Adam vasıtasıyla keşfeden siyahi halklar kopyacılık yaptılar. Her taklit gibi de aslının ancak karikatürü olan yapılanmalar inşa ettiler.

Kara Kıta’nın yarım asırlık kara bahtı işte en önce buradan kaynaklanıyor!

***

ANCAK bu bahtın sömürgecilikten önce ak olduğu efsanesi de koca bir uydurmadır.

Esaret mi? Afrika Avrupalılardan önce de böyle bir toplumsal evrede yaşıyordu.

Hem siyahi kavimler, hem Müslüman Araplar köle ticaretini ezelden beri yapıyorlardı ki, Beyaz Adam aracılar vasıtasıyla bunu “rasyonalize” (!) etti ve merkantil kıldı. O kadar!

Zaten daha sonra ulus-devletleri yönetecek ilk elitler de sözkonusu aracılardan doğdu.

Kıta’ya damga vuran kabilecilik ve nepotizm illetlerinin kökeni de buraya uzanır.

***

FAKAT tabii, korkunç katliamlara sebebiyet veren ve muazzam suçlar işleyen aynı Beyaz Adam’ın sömürgeciliğini meşru kılacak hiçbir bahane yoktur ve olamaz!

Buradaki temel unsur, başta “sol”unki olmak üzere bütün Batımerkezci ideolojilerdir.

Hem hümanist, hem materyalist addedilen formül geçmişte daima şöyle özetlenmiştir:

“Tarihte bazı uygarlıklar ileri gider, bazısı ise geri kalır. Şimdi biz ilerideyiz ve kolonyalizmi de diğerlerini aynı seviyeye gelecek olgunluğa ulaştırmak için yapıyoruz.”

***

YAPTILAR. Yapmasalardı şimdi nasıl bir Afrika olurdu? Belki müneccimler bilebilir.

Ama şöyle veya böyle, bugünün yegâne saptamasını Kara Kıta’nın diğer hiçbir kıtayla kıyaslanmayacak ölçüde bir kara bahta sahip olduğu ve onu aşamadığı gerçeği oluşturuyor.

Çok çetrefil açıklamayı bulmak benim boyumu aşacağından bari Türkiye’de midemi bulandıran şeyleri beterin beteri var diye yorumlayayım da, kendimi kandırmaya çalışayım...

[email protected]

http://www.taraf.com.tr/hadi-uluengin/makale-diger-bir-kara-baht.htm