Hadi ULUENGİN
GENELDE bütün devletler, hele hele büyük veya süper devletler statükoların radikal biçimde değişmesinden hoşlanmazlar. Böylesine gelişmeler endişe ve irkilme yaratır.
Dolayısıyla, insiyaki bir refleksle her türlü köklü dönüşüme karşı ihtiyatlı yaklaşırlar.
Çünkü iyi kötü oturmuş bir dünya ve bölge sistemi mevcuttur.
Tam arzu ettikleri gibi olmasa dahi buna uygun politikaları zaten hanidir üretmişlerdir.
Hâl-i hazırdaki statükonun devamlılığı devletler nezdinde, belki fırtınalı bilinmezlere, belki de umulanın zıddına sürükleyecek derin altüstlere oranla şayan-ı tercihtir.
***
ATALET duygusundan ziyade muhafazakâr bir güvenlik dürtüsünden kaynaklanan bu unsurlar aslında her devletin doğasında vardır. Tabiatı icabı öyledir.
Nitekim de, bir dönem çok maceraperest davranmış olanları hariç modern zamanları belirleyen uluslararası ilişkiler hemen daima yukarıdaki temel paradigma ekseninde gelişti.
Durum Soğuk Savaş sırasında da geçerliliğini koruyordu.
Meselâ SSCB’nin Kore veya Afganistan’da, ABD’nin ise Vietnam yahut Lübnan’da gerçekleştirdiği atılımlar Yalta sonrası belirlenmiş ana statükoyu değiştirmek hedefini gütmedi.
Belki biraz “tırtıklayarak” onu sürdürmek çerçevesi içinde kaldılar.
***
“DUVAR”ı ve komünizmi yıkan 1989 Devrimi ve ertesi için de aynı şey geçerli oldu.
Bırakın dışarıdan provoke etmeyi… Doğu Bloku’ndaki spontane gelişmelere çok soğuk ve gayet mesafeli yaklaşan Batı üstelik ikide bir de muhalifleri itidalli davranmaya çağırdı.
Kaldı ki Yeltsin 1991 sonunda Sovyetler Birliği’ni dağıtırken, başta ABD lideri Baba Bush olmak üzere AB önderleri Kremlin kiracısına “etme, eyleme” diye yalvarmadılar mı?
Yugoslavya parçalanırken de o Batı’nın statüker ve muhafazakâr tavrı hiç değişmedi.
Brüksel en son raddeye kadar yeni cumhuriyetlerin bağımsızlığını onaylamayı reddetti.
Yani her durumda, “kurulu düzeni bozmamak” iradesi zıt ve hasım kutupta yer alan devletlere karşı dahi devam etti!
Peki de, bu nesnel gerçekler gözümüzü çıkartırken ve ülkemiz de yetmiş yıldır Batı aidiyetini taşırken, nasıl oluyor da bizim dinci- laikçi ulusalcıların iddia ve teorize ettiğine göre o Batı Türkiye’yi bölerek statükoyu değiştirmek istiyor? Anlayan beri gelsin…
***
CEHALETTEN ve bilhassa da “öteki”ne karşı beslenen nefretten; yani aslında onun karşısında duyulan korkudan kaynaklanan bu zavallı düşünce aslında tüm toplumu etkiliyor.
Vahim bir hastalığa tekabül ediyor. Emareleri de aşağıdaki arazlara yansıyor:
“Sevr kompleksi”nin zırt pırt nüksetmesi… Her derde deva “emperyalist oyun”(!) suçlamasının en sağından en soluna kadar bütün siyasi eğilimlerde ağza sakız olması…
Tatminsizliğin bayrak, slogan, portre veya heykel fetişizmiyle giderilmeye çalışılması…
Tarihe ayan beyan nakşedilmiş olayların da yemin billâh inkâr edilmesi…
***
BUNUN nedenlerini ilkin 200 yıldır yaşanan bilinçaltı travmalarda aramak gerekiyor.
Ama hemen sonraki sırada, hâkim ideolojinin ve ideolojilerin tedaviye imkân verecek ortamı yaratmak yerine nefreti ve korkuyu tekrar tekrar üreten sistematiklerde direnmesi geliyor.
Dolayısıyla da hezeyan en sonunda, yetmiş senedir ait olduğumuz, hattâ Apo’yu bile derdest etmiş bir Batı’nın sanki başka derdi yokmuş ve sanki bildik statükodan başkası daha çok işine gelecekmiş gibi, Türkiye’yi Kürtler vasıtasıyla bölmek istediği raddesine vardırılıyor.
Hasımlarını dahi kollayan genel devlet refleksinin iş bize gelince, müttefik olsa dahi onu parçalamaktan, doğramaktan, kıyma yapmaktan çekinmeyeceği gibi bir zırvaya inanılıyor.
Tek bir temenni de bulunulabilir: Allah tez zamanda akıl fikir ihsan eyleye…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.02.2016
12.02.2016
6.02.2016
29.01.2016
22.01.2016
18.01.2016
15.01.2016
8.02.2016
1.02.2016
25.12.2015