Hakan AKSAY
“Sayın Putin’e ‘Bizi Şanghay Beşlisi’ne alın; biz de AB’ye allahaısmarladık diyelim' dedim. Şanghay Beşlisi daha iyi, çok daha güçlü.” (24 Temmuz 2012, 24 TV. Benzer söylem birkaç yıl içinde birkaç defa daha tekrarlanmıştı.)
“Değerli dostum Putin’e özellikle teşekkür ediyorum.” (23 Eylül 2015, Moskova’da cami açılışı.)
“Sevgili dostum, trajik kazayı öğrendiğimde derin üzüntü hissettim.” (31 Ekim 2015, Sina Yarımadası’nda düşürülen Rus uçağıyla ilgili taziye.)
Sözlerin sahibi – tahmin ettiğiniz gibi – Erdoğan.
Bütün bu “sayın”, “değerli”, “sevgili” dostlar tarihe karıştı, dostluklar çoook gerilerde kaldı.
Diyebilirsiniz ki “Ne demek çok gerilerde kaldı? 24 Kasım’dan bu yana sadece 3,5 ay geçti.”
Evet, ama “gün uzar yüzyıl olur” bazen, Aytmatov’un dediği gibi.
24 Kasım, inanılmaz derecede uzun bir gün, bir anlamda “milat” oldu.
Tarihte onca tehlikeli gerginlik yaşadık Moskova ile... Mesela, 40’lı yıllarda... Ya da 90’lı yıllarda...
Eller silaha uzanmamıştı hiç...
24 Kasım 2015’de “bir el” silaha uzandı...
Ve ateş etti...
(Neden? Nasıl olabildi? Amaç neydi? Kim kışkırttı? Bu soruların cevapları hâlâ verilmedi.)
Ardından birçok silah yığınağı yapıldı; şu anda binlerce el silah hizasında bekliyor.
“Değerli dostlar” Putin ve Erdoğan bugün birbirleriyle savaşa hazırlanıyor.
Aranızda aşırı iyimserliğin ve/veya kaygısızlığın yürek ferahlatıcı etkisiyle benim bu iddiama gülüp geçenler olabilir:
“Adam sen de, alt tarafı bir uçak! Biraz daha kızar bağırırlar. Yakında her şey geçer, unutulur gider...”
Böylelerinin mutluluğunu hiç bozmayalım. Ama diğer okurlar için durumun ciddiyetini vurgulayalım.
Birdenbire ‘baş düşman’ oluvermek...
İki ülkenin gazetelerini, internet sitelerini ve televizyonlarını dikkatle izlemeye çalışıyorum.
Şunu rahatlıkla öne sürebilirim:
Rusya’nın bir numaralı düşmanı artık Türkiye oldu. Türkiye açısından ise Rusya aynı duruma geldi.
Rusya’da yapılan bir anket, yazılı medyada Türkiye’nin, Ukrayna ve ABD’yi geride bırakarak “1 numaralı düşman ülke” olduğunu ortaya koydu. Türkiye’de de toplumun yüzde 64.7’sinin “Rusya’nın Türkiye için tehdit oluşturduğunu” düşündüğü açıklandı. (2014’te bu oran yüzde 28.2’ydi.)
İki tarafın gazetecileri ve siyasetçileri birbirine savaş açmış gibi.
Başkan Putin ve Başbakan Medvedev son zamanlarda Türkiye üzerine daha az konuşuyor, ama eleştiriler aynı sertlikte.
Cumhurbaşkanı Erdoğan onlara göre biraz daha sık demeç veriyor; bazen “Rusya sabrımızı taşırmasın” düzeyinde...
Ama “zirvenin en konuşkanı” kesinlikle Başbakanımız. Daha Rusya ile dost sayıldığımız dönemlerde bile “Moskova izole edilmeli” türü açıklamalarını hatırladığımız Davutoğlu, şimdi Rusya'yı ABD’ye, AB’ye, İran’a, Arap ülkelerine sürekli şikâyet ediyor; zaman zaman da “terörist” olmakla suçluyor.
Daha alt düzeylerde her iki ülkede de, geçmişin Rus-Türk savaşlarını aratmayacak üsluplara sahip “yiğitler” az değil tabii.
Rus milliyetçiliğinin artık iyice yaşlanan temsilcisi Jirinovski, ilgi toplamak için direkt olarak “Türkiye’yi bombalamak","Ayasofya’yı ele geçirmek” gibi hedefler belirliyor, mesela.
Bizdeki en “neşeli” haberlerden biri ise, geçenlerde “Emret, akşam namazını Rusya'da kılalım” başlığıyla yayımlandı. Rahvan At Binicilik Kültür ve Spor Kulübü üyeleri, Rusların füzeli şovuna tepki göstererek “Devletin başı emir verirse akşam namazını Rusya'da kılmak için yola çıkacağız” demişler.
Bence Ruslar çok korkmuştur. Özellikle de “devletin başı”nın binicilik konusundaki yeteneklerinden haberdarlarsa...
İki devlet Suriye’de çatışabilir
2004-2011 yılları arasında siyasi alanda yakın ilişki kurmuş, daha geçen yıla kadar birbiri açısından en önemli birkaç ticari ortaktan biri olan Türkiye ile Rusya’nın arasını açan temel neden, Suriye politikası (buna, kendi içinde radikal İslamcılarla başı dertte olan Rusya’nın, Türkiye’nin IŞİD ve benzeri örgütlerle ilişkilerinden duyduğu rahatsızlığı da dâhil edelim).
Suriye’de beşinci yılını doldurmak üzere olan savaşta son dönemde çok şey değişti.
Diplomatik çabalarla Esad yönetimini uzun süredir destekleyen Kremlin, ABD’yi adım adım kendine yakın bir çizgiye çekmeyi başardı.
30 Eylül 2015’te ise kendi hava kuvvetleriyle savaşa bizzat girdi. Hem de – belki de uzun süre orada kalırsa başına gelebileceklerden korktuğu için – epeyce aktif biçimde.
Başlangıçta “Esad mutlaka gitmeli” diyen kalabalık bir grup giderek seyreldi ve sayıları birkaç devlete kadar düştü; onların da en önünde Türkiye duruyor şimdi.
Suudi Arabistan ve Katar bile Rusya ile “iletişim halinde”.
Moskova, yalnızca Ankara ile “temassızlık” içinde.
Ürkütücü bir durum.
Ürkütücü derken, yalnızca – “Rahvan Biniciler”den farklı olarak – Rusya’nın Türkiye ile çatışmaya girme doğrultusunda izlediği tavırdan duyduğum kaygıyı dile getirmiyorum.
Aynı zamanda Erdoğan-Davutoğlu yönetiminin 3,5 aydır Moskova ile ilişkileri düzeltmek için hiçbir ciddi çaba harcamamasından, özellikle de son zamanlarda Suriye’deki savaşa karışmaya çok istekli görünmesinden duyduğum korkuyu da dile getirmeye çalışıyorum.
Ankara ateşkesten rahatsız
Suriye’de bugün iyi-kötü bir ateşkes süreci yürürlükte.
Ateşkes barış anlamına gelmiyor elbette. Zaten herkes ateşkesin bir “nefes alma fırsatı” ve savaşın sonraki aşamasına hazırlık dönemi olacağını düşünüyor.
Ama yine de ateşkes kararı önemli. Barışa giden yolda ateşkesler önemli bir aşama olabilir.
Ateşkes anlaşması, görünüşte herkes tarafından memnuniyetle karşılandı.
Rusya (süreçte en çok etkili olan o), ABD (her ne kadar “ateşkes tutmazsa B planı var” gibi farklı yorumlara kapı aralayan açıklamalar yapsa da anlaşmanın “iki ana mimarından biri” o), resmî Şam yönetimi, onun yanında savaşan İran ve Hizbullah güçleri, Avrupalı ülkeler ve öteki birçok devlet (bu arada “bizimkiler”in umut bağladığı Suudiler de dâhil), bazı Suriyeli muhalif güçler...
Anlaşma uyarınca “ateşkes uygulamasının dışında tutulacağı”belirtilen IŞİD ve El Nusra hariç, neredeyse herkes memnun gibi...
Pardon, bir devleti mutlu olmayanların yanına eklemek gerek:
Türkiye'yi, daha doğrusu Erdoğan-Davutoğlu yönetimini...
Gerçi Ankara’da da ateşkes anlaşmasının “olumlu karşılandığı” yolunda bir şeyler söylendi. Ancak çok sayıda “ama” ile birlikte...
Cumhurbaşkanı, bir “muhtar sohbeti” sırasında yine bütün dünyaya haddini bildirirken “El Nusra’ya niye kötü diyorsunuz?”diyerek büyük bir skandala imza attı.
Ayrıca “PYG ve JPG ateşkes kapsamı dışında tutulmalı” talebini öne sürdü.
Başbakan ise, “güvenliğimiz tehdit edilirse ateşkes bizim için bağlayıcı olmaz” dedi.
Yani?
Yani Ankara “duruma göre” farklı davranabileceğinin işaretini veriyor; “altında bütün dünyanın imzası bile olsa, biz takmayız”mesajını veriyor.
AKP iktidarı, beş yıldır izlediği yanlış Suriye politikasından vazgeçmemekte inat ediyor.
Dahası “oyunun sonu yaklaşıyor” hissiyle mutlaka bir şeyler yapıp dengeleri değiştirme planları yapıyor.
Bu arada Türkiye-Suriye sınırındaki karşılıklı top atışları endişe verici bir potansiyel taşıyor.
Acaba Türkiye, “kendisine yönelik saldırılarda bulunan IŞİD’e karşı” bir harekâta mı hazırlanıyor?
Bu gerekçeyle atılabilecek askerî adımları en çok “bekleyen” taraf, Rusya!..
Konuyu tam bu heyecanlı yerinde kesmek iyi olmayabilir, ama merak etmeyin, devam edeceğiz.
Yazarlar
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025