Halil BERKTAY
Aklım hâlâ Ataol Behramoğlu’nun gerçek dışı Nâzım Hikmet konuşmasında. Nasıl olur da, “Atatürk öldükten sonra” tutuklandı veya “Mustafa Kemal yaşasaydı hapse girmezdi” diyebilir ? Bir yanımla, hiç anlayamıyorum, bu kadar göz göre göre yalan söylemeyi.
Ama bir yanımla da, çok iyi anlıyorum. Bu “Atatürk bilseydi, görseydi” edebiyatı hayli yaygın ülkemizde. Kabaca ikiye ayrılıyor. Bir, Atatürk’ün canlanıp aramıza karışmasını ve kendilerinin “iyi” saydığı şeyleri yapmaya devam etmesini (Atatürkçülüğü sürdürmesini) özleyenler var. Bir de, Atatürk hayattayken eh, ufak tefek bazı “kötü” şeyler de olduğunu kabul ve fakat bunların Ulu Önder’in dışında, hattâ belki O’na rağmen yapıldığını iddia edenler. Kendi payıma, bunları sırasıyla “retrospektif kurtarıcı-icraatçı” ve “nostaljik aklayıcı”lar diye tarif ediyorum.
Elbette birincilere katıksız Atatürkçüler arasında, ikincilere ise daha çok sol-Kemalist çevrelerde rastlanıyor. İlk grup için aslında en iyi rehber, Sözcü gazetesinin 10 Kasım 2010 sayısı. Arşivden bulabilirsiniz; sekiz sütunluk “ATAM YAŞASAYDI” manşetinin altında, photo-shop’lanmış bir Atatürk’ün Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu ve Işık Koşaner’e talimatı; daha aşağıda “halkın” şikâyetleri yer alıyordu. Evet, çok kitsch, çok enfantildi kuşkusuz. Ama bu gazeteyi de alıp, hazır tam mevsimiyken, güneybatı kıyılarının seçkin tatil sitelerinde gezinerek etrafınıza bir bakın hele. Üç emekli albay, vali ve generalin biraraya geldiği her çardak altında, aynı “ah paşam ah, nedir bu memleketin hali; Atatürk asla bu mürtecilere izin vermezdi; üç beşini sallandıracaksın, bak ne oluyor” muhabbetine –özetle, daha fazla “devrimci” şiddet, daha fazla “inkılâpçı” diktatörlük talebine– kulak misafiri olabilirsiniz.
Ataol Behramoğlu’nu da içine alan ikinci kategoriye gelince; benim tarihçi olarak daha fazla ilgimi çekiyor doğrusu. Çünkü burada liderin yapması istenenler değil yapmadığına ve yapmayacağına inanılanlar; pozitif icraatı değil negatif (önleyici) rolü ön planda. Bunun da üç alt-varyantı sözkonusu. (a) Bazı şeyleri O’nun yaşam süresinde hiç olmamış saymak (örneğin Komünist tevkifatı, ya da Nâzım’ın tutuklanması gibi). (b) Benzer şeylerin Atatürk hayattayken, ancak onun arzusu hilâfına gerçekleştiğini öne sürmek (örneğin Dersim terörü gibi). (c) Erken ölmeseydi bu gibi “hatâ” veya “sapma”ların olmayacağını savunmak (inkılâpların yozlaşmasına izin vermeyeceği, tam bağımsız dış politika güdeceği, ülkeyi tekrar emperyalizme peşkeş çekmeyeceği, Nâzım’ı yıllarca hapiste çürütmeyeceği gibi).
Bu tür iddialarda bana ilginç gelen, bariz bilgisizlikleri, olgusal sakatlıkları, kolayca çürütülebilirlikleri, bazen de sınanması (ve yanlışlanması) olanaksız derecede spekülatif olmaları değil. Bu “nostaljik aklayıcılık”ların ardında, herşeyden önce politika ve devlet aygıtı hakkında derin bir kavrayışsızlık yatıyor. Satır aralarında, tarihi (koşullardan bağımsız olarak) kahramanların, herşeye kâdir büyük bireylerin yaptığına naif bir inanç yatıyor. Bütün “iyilik ve doğruluk”ların en tepedeki kişide, diktatörde, Führer’de, Duçe’de, genel başkan veya birinci sekreterde, hükümdarda, sultanda, “Tek Adam”da yoğunlaştığı; bütün “kötülük ve yanlışlık”ların ise altındakilerden, “çevre”sinden, ara kademelerdeki sıradan, vizyonsuz “küçük adam”lardan kaynaklandığı yolunda, köklü bir ideolojik saplantı yatıyor.
Asıl altını çizmek istediğim husus, bu yanılsamanın modernite öncesindeki kökeni ve oradan, “gecikmiş modernizasyon”lara sıçrayışı. Tarım ve köylü toplumları üzerinde yükselen hanedan devletlerinin merkezinde hükümdar (kral, imparator veya padişah) vardır. Bütün siyaset kültürü onun etrafında döner. Üstelik, bu pre-modern devletin topluma yukarıdan aşağı nüfuz derecesi ve kumanda kapasitesi zayıftır. Tebaasına çok uzak gözükür ve gerçekten öyledir de. Ortada olmayı değil, bir esrar ve debdebe perdesi ardında gizlenmeyi tercih eder. Kendi altını çok fazla göremez. Yönetmek adına, oldukça genel ve basit birtakım yasaklarla yetinir.
Bu objektif ve sübjektif koşullar bütünü, devlete aşağıdan, ünlü meseldeki kurbağa gibi “kuyunun dibi”nden bakan halkın, çok çok tepelerde, en üstteki kişiyi (hanedanın başını) idealize etmesinde kristalize olur. Rus Çarı köylülerin (“Büyük Baba” Tanrı’dan sonra gelen) “Küçük Baba”sıdır; daima iyi ve âdildir; ancak etrafındaki kötü danışman ve nâzırlar tarafından yanıltılmaktadır. Bu halkayı aşıp doğrudan Çara ulaşmak mümkün olsa, herşey hallolacaktır. İngiltere’deki büyük 1381 köylü ayaklanmasında da, serfliğin ilgası anlamında eşitlik ve özgürlük isteyen âsilerin, asla Kral Richard’ı değil, soylularla birlikte “habis müşavir”lerin “kötü politika”larını hedef aldığını görüyoruz (bkz. Rodney Hilton, Bond Men Made Free, Viking 1973, s. 225).
Gecikmiş/yetişmeci ulus-devletleşme süreçlerinde ortaya çıkan merkezîleştirici, hızlandırılmış modernizasyon rejimleri, işte bu pre-modern “Küçük Baba” ideolojisini devralıp yeni Tek Adam kültürlerine, “milletin babası” figürlerine aktarıyor. Bu mistifikasyon da hınk deyicileri olarak Behçet Kemal Çağlar ve Ataol Behramoğlu gibi “şair”leri yaratıyor.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024