Halil BERKTAY
[12Temmuz 2018] Hukuk ve yargı açısından son iki yıl içinde yaşadığımız olayların belki en garibi, kritik birkaç siyasî dâvâya bakan bidayet mahkemeleri ile Anayasa Mahkemesi arasındaki çekişmeydi. Hatırlarsınız; bazı sanıkların tutukluluk sürelerinin uzaması karşısında yasayla tanınmış kişisel başvuru haklarını kullanarak Anayasa Mahkemesi’ne gitmeleri üzerine AYM, söz konusu dosyaları inceleyip (a) âdil bir yargılama yapılmadığına; (b) mevcut deliller (siz isterseniz delilsizlikler deyin) karşısında tutukluluğun devamının gerçekten haksız bir hal aldığına hükmetmiş ve bir dâvâda Şahin Alpay’ın, diğer bir dâvâda Ahmet Altan ve Mehmet Altan ile Nazlı Ilıcak’ın tahliyesini istemişti.
AYM’nin ülkedeki en yüksek yargı mercii olmasına ve bütün kararlarının mutlak surette uygulanması gerektiğine dair açık kanun maddelerine rağmen, her iki bidayet mahkemesi hem de epey gürültülü bir şekilde direnmişti bu karara. Gerekçe olarak da, Anayasa Mahkemesi’nin işlevinin Meclisin çıkardığı yasaları sadece usul veya biçim bakımından denetlemek olduğunu; esasa ilişkin dosya denetimi yapamıyacağını; söz konusu tahliye kararlarıyla yetki alanının dışına çıktığını; dolayısıyla bu kararların bağlayıcılığı olmadığını öne sürmüşlerdi. Medya da kıyameti kopramıştı aynı doğrultuda; ilgili bidayet mahkemelerinin tezlerini tekrarlayıp durmuşlar, AYM’ye demediklerini bırakmamışlardı. İleri sürülen bazı sözde-hukukî gerekçeler, 2007’deki “nitelikli çoğunluk” tartışmasında zamanın Kemalist vesayetçilerinin başşvurduğu argümanları çağrıştırır olmuştu. Bu arada Altan kardeşlerin dâvâsına bakan mahkeme, her ikisine “üçer defa ağırlaştırılmış müebbet” verip “hükümlü” duruma düşürmek asuretiyle AYM’nin yolunu kesmeyi denemişti.
Ancak iş orada bitmemiş; AYM geri gelmişti yeni bir kararla. Çok daha net ve sert bir karardı; yetki konusuna ayrıntılı bir cevap vermiş, Anayasa Mahkemesi’nin bütün kararlarının neden mutlaka uygulanması gerektiğini anlatmış ve hatırlatmış, o sırada artık sadece Şahin Alpay “henüz hüküm giymemiş ve tutuklu yargılanıyor” durumda olduğundan, Alpay’ın tahliyesine doğrudan karar vermiş ve mahkemeyi de bu kararı uygulamak zorunda bırakmıştı. Mahkeme ise Şahin Alpay’ı ister istemez tahliye etmek fakat bu sefer de ev hapsine almak yoluna gitmişti.
* * *
(1) Geçen gün “Zaman gazetesi ve yazarları dâvâsı”nın karar celsesi vardı. Zaman’da yazmış olmak dışında hiçbir fiili olmayan Şahin Alpay, sırf bu nedenle ve başka hiçbir delil gösterilmeksizin “silâhlı terör örgütüne üyelik”ten 8 yıl 9 ay hapse mahkûm edildi. Ama aynı anda, yeniden tutuklanmak şöyle dursun, üzerindeki ev hapsi kaldırıldı ve mahkeme başka herhangi bir adlî kontrol önlemi koymak yoluna da gitmedi (öyle ki, şu anda sadece yurt dışına çıkamama kısıtlaması sürüyor Şahin Alpay’ın). Neden? Çünkü mahkeme de biliyor olmalı ki bu ceza, hele AYM’nin iki kararı ışığında, istinaf mahkemesinden de, yargıtaydan da geçemez. Bidayet mahkemesinin kararı şu veya bu şekilde bozulacak ve dâvâ muhtemelen beraatle bitecek.
(2) Ahmet ve Mehmet Altan ile Nazlı Ilıcak’ın mahkemesi de benzer bir gelişme göstermekte. Geçenlerde Mehmet Altan, hakkındaki “üç ağırlaştırılmuş müebbet”e rağmen tahliye edildi. Savcı “hükümlüdür” diye itiraz ettiyse de istinaf mahkemesi (mealen) “siz [AYM kararıyla sabit olduğu gibi] âdil bir yargılama yapmadınız ki bu hüküm geçerli olsun” karşılığını verdi. Bu da herhalde AYM’nin yetkileri veya yetkisizliği sorununa yeni bir açıklık getirdi. Halen Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın dosyaları da bir kere daha Anayasa Mahkemesi’nde. Bakalım onların durumu nasıl çözülecek?
(3) MİT TIR’ları dâvâsında Enis Berberoğlu, milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması yoluyla yargılanabilmiş ve hakkındaki tek “kanıt” Can Dündar ile kısa bir telefon konuşması yapmış olması ihtimali olduğu halde, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ilk ağızda “devletin gizli kalması gereken bilgilerini, siyasal ve askeri casuslukmaksadıyla açıklamak” (italikler benim) suçundan 25 yıla mahkûm edilmişti. Fakat ardından İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi heyeti ilk hükmü bozmuş; Berberoğlu'nu “devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgilerini açıklamak” suçunu işlediği gerekçesiyle 5 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırmış -- özetle, cezayı 25 yıldan 5 yıla düşürmüştü. Dolayısıyla bu da eninde sonunda beraate giden bir dâvâ gibi. Öte yandan 24 Haziran seçimlerinde Berberoğlu CHP’den bir kere daha milletvekili seçildi ve yeniden dokunulmazlık kazandı. Bu durum, ne kadar geciktirilirse geciktirilsin, eninde sonunda tahliyesini gerektirmekte.
(4) Büyükada’da, (i) toplumsal travma durumlarında stresle başetmek ve (ii) veri güvenliği konulu bir eğitim toplantısı için bir araya gelen insan hakları aktivistleri de muazzam bir patırtıya yol açmıştı, geçtiğimiz iki yılda. 5 Temmuz 2017’de bir ihbar üzerine gözaltına alınıp tutuklandıklarında, ne “suç üstü basılmışlıkları” kalmıştı, ne casuslukları, ne bir harita üzerinde Türkiye’yi bölme planları yaptıkları, ne de (Gezi benzeri?) bir ayaklanma hazırlığı içinde oldukları. Böyle, 3 ay 20 gün içerde kaldılar ve sonra... iddianame hazırlandıktan sonra ki ilk celsede, 25 Ekim 2017’de hepsi tahliye edildi. Ne oldu bilemiyorum, haklarında yapılan bütün yayınlara. Fakat bir hafta geçti geçmedi, 1 Kasım 2017’de bu sefer Osman Kavala tutuklandı, Gezi’yi örgütleyen gizli şef olmaktan, 15 Temmuz darbesinde parmağı olmasına kadar uzanan, tabii hepsi medya tarafından imal edilmiş çeşitli suçlamalarla. Bugün itibariyle 8 ay 12 gündür de içerde -- ve henüz iddianame bile yok ortada. Savcıları da anlamıyor değilim. Nasıl olsun ki; o kadar gürültüden ve “neler neler ortaya çıkıyor” demeçlerinden sonra nasıl bir iddianame yazılabilir ki, ortada somut, elle tutulur hiçbir şey yokken?
* * *
Peki, şimdi ne olacak? Hepsi çıkacak, dedi bir arkadaşım. Bir, öyle mi acaba? Umarım öyledir; kısa zamanda dönülür 15 Temmuz “ihtilâl hukuku”nun bu boyutlarından. Ama iki. Çıkarlarsa; daha genel olarak bu olağanüstülüğün tamamından çıkılırsa... çektikleri hatırlanacak mı? “Affedersiniz, yanılmışız, hatâ etmişiz” var mı bu toplumun kültüründe? Medya yanlışlarını düzeltecek mi? Rastgele kaleme alınmış o dehşetengiz “haber”ler küçük bir özüre, iki çift gönül alıcı söze konu olacak mı?
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024