Hilâl KAPLAN
Türkiye'nin son on yılda içinden geçtiği dönüşümün toplumsal alana sirayeti, belki de siyasal ve ekonomik alana sirayetinden bile daha hızlı gerçekleşiyor.
Zenginleşme ve şehirleşmenin yatay olarak artmasıyla beraber, aile yapısından komşu ve akrabayla ilişkilere kadar pek çok bağ geri döndürülemez şekilde biçim değiştiriyor ve zayıflıyor. Geleneksel mahalle kültürü içinde büyümüş ve İslâmî tedrisattan geçmiş bir Müslüman olarak Başbakan Erdoğan'ın pek çok meseledeki çıkışını da yaşadığımız toplumsal dönüşüme bu özneleşme sürecinin prizmasından verilen tepkiler olarak görüyorum.
Son süreçteki yurtlar ve 'öğrenci evleri' tartışmasını da buradan okumak gerekiyor. Ancak tartışmanın yurtlar ve öğrenci evleri kısmı ayrı ele alınmayı gerektiriyor.
Öğrenci yurtlarında alan kadın ve erkek öğrencilerin, sadece yemekhane gibi ortak alanlarda biraraya geldiği iddiası gerçeği yansıtmıyor. Yalnız hemcinslerinin olduğu bir ortamda kalmak isteyen öğrencileri rahatsız eden bu durumun denetlenmesi, geneli tatmin edecek bir nizama oturtulması hem doğal hem de her siyasî iktidar için müdahalesi meşru bir alandır.
İşin 'öğrenci evleri' boyutu ise düşündürücü... Tırnak içinde öğrenci evleri, zira hukukî olarak bunu bir tanıma oturtmak oldukça zor.
Nitekim Başbakan Erdoğan, grup konuşmasında şöyle söylemişti:
'Kişilerin özel müstakil evlerinde bir farklı kız, bir farklı genç ikisinin aynı evde kalması ne denli acaba uygun olabilir? Siz kızınıza, oğlunuza böyle bir şeyi hoşgörüyle karşılayabiliyor musunuz? Ama eğer bir yasal düzenleme olması gerekiyorsa biz, bu konuyla ilgili yasal düzenlemeyi de yaparız. Şu anda valiliklerin bu konuda inisiyatifleri varsa bu inisiyatifleri de kullanması gerekir...'
Yani Başbakan da 'özel ve müstakil' alana devlet müdahalesi bağlamında hukukî bir boşluk olduğunun farkında. Peki, ne türden bir yasal düzenleme yapılması öngörülüyor? Bu yasal düzenleme, öğrenciyle çalışanın aynı evde oturduğu durumları da kapsayacak mı? Ya da bırakın 18'i, 25 yaşını aşmış yüksek lisans-doktora öğrencilerini? Peki, bu yasal düzenlemeyle beraber, evinin denetime açık öğrenci evleri kapsamına alınmasını istemeyen pek çok evsahibi sebebiyle öğrencilerin ev bulmakta gittikçe zorlanacağı ihtimali düşünüldü mü? Sorular çoğaltılabilir.
Gelelim işin siyasî boyutuna... Yurtlar tartışmasında hiç kuşkusuz, toplumun ezici bir çoğunluğu Başbakan Erdoğan'la hemfikirdir. Peki, geniş kesimler bir yana, toplumun yarısını oluşturduğu düşünülen Ak Parti seçmeninin öğrenci evlerinin denetlenmesi gibi bir talebi var mıdır sizce? Öğrenci evlerini denetleyeceği için Ak Parti'ye oy verme ihtimali artan kaç seçmen çıkar acaba? Açıkçası, yurt değil ama öğrenci evi çıkışının, seçmen tabanını konsolide etme amacıyla yapıldığı argümanı da pek inandırıcı görünmüyor.
Ve en önemlisi İslâmî boyut... Ama bir dakika, 'İslâmî' diyemiyorum zira Başbakan Erdoğan bunu 'muhafazakâr demokratlık'la açıklıyor. Yani daha kendisini göğsünü gere gere 'Müslüman demokrat' olarak bile tanımlayamayan, bu yüzden kuyunun etrafından dolanarak 'muhafazakâr' demek zorunda bırakılan bir iktidar varken, biz öğrenci evlerinin denetimini tartışıyoruz... (Not: Avrupa'daki Hristiyan demokratlara kimse 'Ama biz de Hristiyan değil miyiz?' diye ağlamıyor.)
Biz yine de 'Millî Piyango' adı altında kumarı, fuhuş yasasıyla da fuhşu meşrulaştıran seküler bir devlette değil de İslâmî bir devlette yaşıyormuşuz gibi yapalım ve adına İslâmî boyut diyerek devam edelim:
İslâm tarihindeki yönetimlerin genelde zinanın kendisinden önce zinaya giden yolları engellemeye çalıştığını görürüz. Nitekim ayeti kerimede de sadece zina yapmak değil, zinaya yaklaşmak da yasaklanmıştır. Zira zinaya yaklaştıran yol, geri dönülmesi nefse çok zor gelen bir yoldur. Bu yüzden yönetimler kendi üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmeden, halktan benzer bir sorumluluk bilinci beklememişlerdir (Bkz: Kıtlık zamanlarında hırsızlığın cezası) Ak Parti'nin bu sorumluluğu yeterince yerine getirdiğini söyleyebilir miyiz?
Hükümet, bu hususta pek çok güzel gelişmeye imza atmış olsa da, yapılanlar toplumun dönüşüm hızının yanında 'çok az ve çok geç' kalıyor ne yazık ki. Mesela gençlerin erken evlenmesinin önünde onlarca engel varken, genç evliliği teşvik paketi daha bu sene çıkarılabildi ve onda da bir hibeden çok borçlanma seçeneği öne sürüldü.
Aynı şekilde çoğu aile çocuğunu yurda vermeyi tercih etmesine rağmen, hızlı üniversiteleşmeye paralel bir yurt inşası hayata geçirilmedi. Yurtkur'un verilerine göre yurtlardaki toplam yatak sayısı 310.000; ancak mevcut üniversite öğrencisi sayısı 4.300.000. Öğrencilerin evlerde âdeta kalmaya zorlandığı bu denksizlik varken, söz konusu edilen türden rahatsızlıkların gerçekleşmesi şaşırtıcı değil maalesef.
Kaldı ki, evlere arka kapılarından girmenin bile haram kılındığı bir dine tabi olup, zina yapıldığı iddiasıyla evlerin basılmasının önünün açılması da ne derece İslâmîdir, anlamakta güçlük çekiyorum. Şayet bahsi edilen Denizli'de olduğu gibi içinde fuhşa teşvik ve/veya zorlanmanın olduğu bir durumsa, bu hususta zaten yasal düzenlemeler mevcutken, valiler tam olarak hangi inisiyatifi alarak nasıl hareket edecekler, bilemiyorum.
Neslin korunması noktasında Başbakan Erdoğan'ın hassasiyet ve kaygılarını paylaşan birisi olarak, hem İslâmî hem de seküler hukuk açısından sorunlu bir tartışma alanı içerisinde bulunduğumuzu belirtmeliyim.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Her şey güzel olur tabii!
17.06.2019 - Mazlum Başbakanım
27.05.2019 - Sağa sola T.C. yazmakla olsaydı...
6.05.2019 - Kılıçdaroğlu’na YPG için ‘terörist’ dedirttik
1.05.2019 - Havalimanı canavarı, metrobüs sapığı ve diğerleri
29.04.2019 - Papa ve 1915
24.04.2019 - Mundar seçim!
16.04.2019 - Assange’a karakol, Dündar’a saraylar
15.04.2019 - Akdeniz’den geliyorlar
12.04.2019 - Belediyelerde yeni dönem: Koalisyon yönetimi
8.02.2019
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
ÇO GÜZEL BİR İRDELEME. HOŞUMA GİTTİ VALLA. NORMAL VATANDAŞ OLARAK BU YÖNÜNÜ HİÇ DÜŞÜNMEMİŞTİM.TEŞEKKÜRLER.