Markar ESAYAN

Şarlatanın şehveti
17.02.2013
2919

 İnsanın kendi üzerine düşünmesi oldukça riskli bir iş. Kantarın topuzunu kaçırma olasılığı çok yüksek çünkü. Bir süre sonra kendini fetişleştirmek gibi bir yere sürüklenmemek zor, çünkü “kendi üzerine düşünmenin şehveti” nedeniyle ustalıkla gizlenme maharetine sahip. Sorunlarından, geçmişinden, arzularından ve amaçlarından kaçmak ile, bunları düşünme işini sonu gelmeyen bir kazımaya dönüştürme arasında bir orta yol olmalı sanki. Geçmişe ve kendine “takık” olma ile esen rüzgâra göre sürüklenme hâlleri, aslında insanın kendini yönetememe sorununun iki yüzü. İkisinde de insan mutsuz ve huzursuz oluyor.

Evimizin filozofu Montaigne’nin o çok tekrarladığım sözünü hatırlatmak istiyorum yine. İnsanların kendisine ne iş yaptığını sorduklarında verdiği tepki “Yaşıyorum ya! Bundan âlâ iş mi var?” oluyor ya.

Yazdığım bu yazıların da, hem sizler hem de benim için böyle bir riski var. İnsanı kendi üzerine düşünmeye çağıran yazılar mı bunlar, bilmiyorum. Ona siz karar verin. Ama eğer öyleyse, bu düşünme işinin çok değerli olduğunu teslim ederek, işi tadında bırakıp, hayata dönmenin sürecin bir parçası olduğunu da hatırlamakta fayda var. Eğer gerçekten yaşama dâhil değilsek, yaşama dâhil olmak için yaptığımız hazırlıkların ne anlamı var? Bavulu toplayıp, uçak biletini alıp evde oturmaya devam etmek gibi.

“Mazi kalbimizde bir yaradır”, çoğunlukla... Bunun için geçmiş hikâyemizin çok dramatik olması da gerekmiyor. Doğmak ve yaşamaya başlamak yeterli. 36,5 derece santigrat sıcaklıkta, her türlü ihtiyacımızın giderildiği, hiçbir endişemizin olmadığı bir mükemmellikten, soğuk ve tehlikeli bir dünyaya düşüyoruz. Bu hepimizin yaşadığı ilk ve en büyük travma. Bill Gates de, Büyük İskender de, Cem Yılmaz da bu travmaya sahip. Daha sonra yaşamın bize özel hikâyesi başlıyor. Bazıları gerçekten çok şanssız bizim taraftan bakıldığında, bazıları da çok şanslı görünüyor. Dünyanın “adaletsiz ve eşitsiz” olduğuna dair genel bir kanımız var ve öyle görülüyor ki bu doğru da. Ama bence hikâye hiç de bu kadar köşeli ve kesin değil.

Ampute atlet Oscar Pistorius olimpiyatlarda yarışabiliyor. Sonrasında sevgilisini vuruyor. İşte hayat böyle bir şey. Kendinizi nasıl yönettiğiniz, yöneteceğinizle ilgili yüzlerce seçenek var masada.

Ve mazi... Evet, mazi asla değiştirilemez değildir. Mazi, ona bakmaktaki algı bozukluklarımızı giderdiğimizde değişebilir. Olduğu hâle gelebilir. O korkunçluğu giderilebilir. Çünkü aslında o kadar da korkunç olmamıştır. Tüm kötü anıların yanında, birçok iyi şeyler de olmuştur. Kötü dediğimiz maziye duru bir akılla tekrar baktığımızda, aslında travmanın etkisiyle gerçekliğin bozulduğunu fark ederiz. Böylelikle, bağışlama ve huzur gelir. Suçladığımız diğer insanları olduğu kadar, asıl bağışlamamız gereken kişiyi bağışlayabiliriz; yani kendimizi.

Dünyanın en müthiş kişisi ile, dünyanın en şarlatan insanını aynı bünyede taşımak ne kadar yorucu ve ne kadar da gereksiz. İkisi de değiliz çünkü. Dünyanın en şarlatan insanı olduğumuza inanmanın ve bir gün herkesin bu durumu fark edeceğini düşünmenin verdiği korkuyu, ancak diğer uca kayarak, yani dünyanın en müthiş insanı olduğumuza inanarak giderebiliyoruz. İkisi de birbirini besleyen uç noktalar, tersinden okunduğunda diğerine dönüşen.

Aslında bunları biliyoruz da. Ama dedim ya, kendimizle oynamanın verdiği şehvani bir haz var. O haz hem güvenli, hem de otomatik hâle gelmiş. Bir şey talep etmiyor ortaya çıkmak için. Bilakis ondan kurtulmak için rahatımızı bozmak, biraz canımızın yanmasına izin vermek lazım.

Ama sonunda özgürlük var. Özgürlük gibisi de yok.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • Hrac Madooglu

    Hrac Madooglu

    29.03.2015 19:41

    Markar Esayandan masallar..."islama kotu gozle bakan Portekizli bir yazara dersini verdim. Adam sasirdi, sarsildi" vs...Markar Esayan Avrupali yazarin dersini vermis. islami kahramanca savunmus. Bravo! Artik milletvekili olmayi hak ettin..Kim bu Portekizli yazar? ismini ver de bir de ona soralim ne konustugunuzu. ismi, cismi yok tabi, cunku oyle biri yok gercek hayatta, oyle bir konusma da olmadi. ikide bir Bati dusmanligi yapip Muslumanlara yarandigini, sempati topladigini saniyorsun. Sen Muslumanlarin hepsini geri zekali mi saniyorsun Markar?

Yazarlar