Mehmet ALTAN
Basın tarihini devirler ve gazeteler üzerinden anlatmaya çalışmanın insanı yanıltan bir yanı var; sanki bir şeyler değişiyormuş gibi bir aldanmanın tuzağına düşebiliyorsunuz.
Halbuki bir şeylerin değişip değişmediğini gösteren temel gösterge, çıkan yasaların özü ve onların uygulanması…
Bu haftaki yazıyı yazmadan önce, Osmanlı’dan Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar çıkarılan tüm “matbuat” yasalarını gözden geçirdim, neyin değişip, neyin değişmediğini bir de yasal mevzuat üzerinden somut olarak görmek istedim.
Bir baskıcı faşist zihniyet sürekli kınında duruyorsa, değişim dediğimiz sadece geçici bir uygulama esnekliğinden ibaret kalıyor.
Mevzuat üzerinden bakınca bu gerçek net bir biçimde ortaya çıkıyor.
***
Zaman zaman hafıza tazelemek için hatırlatıyorum.
Türk basın tarihi 1831 yılında Takvim-i Vekayi gazetesinin yayımlanması ile başladı. Haftada bir kez çıkan bu gazete resmî bir nitelik taşıyordu.
Resmî gazete niteliğindeki Takvim-i Vekayi gazetesini 1840 yılında Ceride-i Havadis adlı özel gazete izledi.
Daha sonra Tercüman-ı Ahval ve Tasvir-i Efkâr yayınlandı.
Bu bir elin parmaklarından az gazetede Tanzimat dönemi yöneticilerine yönelik eleştirilerin yer alması ve batılı anlamda değişiklik taleplerinin dile getirilmesi sonucu ilk yasaklama geldi.
Basın ile ilgili ilk düzenleme 25 Kasım 1864 tarihinde Matbuat Nizamnamesi’nin çıkarılması ile gerçekleşti.
Fikrim odur ki hâlâ da oradayız, hep oradayız.
***
Nizamname 35 maddeden oluşmaktaydı. Hangi dilde olursa olsun siyasete ve yönetime yönelik yayın yapmak isteyenler izin alacaklardı,
Devletin içi güvenliği ve asayişini bozucu yayın yapan gazeteci suçlu olacaktı.
Gazetecinin Saltanata, genel âdaba ve milli ahlâka aykırı yazılar yazması, hanedana saldırıda bulunması, bakanlar kurulu ve üst düzey bürokratlar aleyhine yazılar yazması yanında, müttefik bulunan hükümdarlar aleyhine yayın yapması yasaktı ve bu “suçları” işleyenler için çeşitli miktarda para ve hapis cezası öngörülüyordu.
***
Bu ilk düzenlemede yer alan hükümler daha sonra da her basın yasasında değişik tarzda hep gündeme geldi.
Nitekim 1864 tarihli Matbuat Kanunu’nun yetersiz kaldığı düşünülerek baskı daha da artırılmak istenince çıkartılan 27 Mart 1867 tarihli Kararname ile hükümete İstanbul’da yayınlanan gazeteleri kapatma yetkisi verildi.
Beterin beteri var… Bu topraklarda saatler adeta geriye daha hızlı gidiyor..
1876 Kanun-u Esasi’yle “Matbuat Kanun Dairesinde Serbesttir” hükmü asıl anlayışı açıkça ortaya çıkardı.
Toplum özgürleşmesin, manivela devletin ve yönetenin elinde olsun, saydam ve net olunmasın, puslu ve sisli bir mevzuatın kaptanlığında keyfimce yöneteyim.
Değişmeyen öz bu…
***
Dünyada ilk Anayasa, 1787 tarihli Amerikan Anayasasıdır.
İkinci Anayasa ise 1791 tarihli Fransız Anayasasıdır.
Diğer anayasalar tarih olarak şöyle sıralanabilir: 1812 İspanyol, 1814 Norveç, 1831 Belçika, 1848 İtalya, 1848 İsviçre, 1887 Hollanda, 1889 Japonya.
Bu açıdan bakılınca, 1876 Osmanlı Anayasası’nın dünya anayasacılık tarihinde oldukça erken bir döneme denk geldiği görülür.
Üstelik 1808 Sened-i İttifakı’nın, 1839 Tanzimat Fermanı’nın ve 1856 Islahat Fermanı’nın içerikleri bakımından anayasal nitelikte belgeler olduğu hatırlanırsa, Osmanlı İmparatorluğunun bu alanda Batılı örneklerinden pek de geri kalmadığı, hattâ birçok ülkeden önde bile olduğumuz rahatlıkla söylenebilir.
Ama bu birikim bu devlete ve topluma nüfuz etmiş mi yoksa görüntüde mi kalmış?
2018 yılında Anayasa’nın âmir hükmü gereğince uyulması gereken Anayasa Mahkemesi Genel Kurul kararını dinlemeyen mahkemeler görmedik mi? Bunları nereye koyacağız?
İlk anayasasını neredeyse bir buçuk asır önce yapmış bir ülkede mahkemelerin anayasayı ciddiye almamasını nasıl açıklayacağız?
***
Tarihimize geri dönelim..
Kısa süren parlamentolu hayata Abdülhamitd son verince “kanun dairesinde serbest” lafının ne anlama geldiği daha iyi anlaşıldı.
Çünkü basın üzerinde baskı daha da ivme kazandı.
Zaten yönetimler baskıya her daim çok daha meyilli.
***
Abdülhamid’in istibdat yönetimine son veren II. Meşrutiyet’in ilanı ile basın özgür bir ortamda faaliyet yapma imkânını elde ettiğini sandı… Ama yanıldı.
Nitekim, bu sanal özgürlük ortamı 1909 yılında çıkarılan Matbuat Kanunu ile tekrar yeni bir düzenlemeye tabi tutuldu.
Yeni Kanun 37 madde içeriyordu. Öz gene aynıydı.
Kanun hükümete gazete kapatma yetkisi veriyor.
Mahkeme, hak, hukuk gene yaya kalıyordu.
***
1909 Matbuat Kanunu yürürlükte kaldığı süre içerisinde bazı değişiklikler yapıldı ama 1931 tarihli, 1881 sayılı Matbuat Kanunu yürürlüğe girinceye kadar özünde bu yasa uygulandı.
Kısaca,1909 tarihli Matbuat Kanunu, görünürde özgürlük ilkesine uygun olarak bazı yeni hükümler getirdiyse de, Meşrutiyet döneminde de, kısa bir süre dışında, Türk basını özgürlüğüne kavuşamadı.
31 Mart sonrasında kurulan askerî yönetim, basını sansür altına aldı ve bu, ancak 1912'de Gazi Ahmet Muhtar Paşa hükümeti tarafından kaldırılabildi.
Fakat bu kez de 1913 yılı Ocak ayındaki Babıâli Baskını ile sansür yeniden canlandı ve I. Dünya Savaşı süresince basına askerî sansür rejimi uygulandı.
1913 yılında genel ahlâk ve edep kurallarına aykırı yazı ve resimlerin yayını yasaklandı.
Gazete sahiplerine ve gazete sorumlu müdürlerine ilişkin yeni düzenlemeler yapıldı.
Ama en önemlisi aynı yıl yapılan bir başka değişiklik ile devletin iç ve dış güvenliğini bozabilecek nitelikte yayın yapan gazetelerin kapatılması ilkesinin getirilmesi oldu.
İttihat ve Terakki faşizmi II. Abdülhamid sansürü ve istibdatı ile yarıştı.
***
1914 yılında ülkenin I. Dünya Savaşı’na girmesi nedeni ile mevcut yasaklar yetmezmiş gibi bu kez de sansür talimatnamesi yürürlüğe kondu…
Amaç zaten kıpırdayamaz hâldeki basını savaş süresince tamamen hükümet tarafından kontrol altına almak, felçli halde bırakmaktı.
Basın, halkın, toplumun, dünyanın, değişimin sesi olmasın, yöneticilerin çıkarı ne ise onun algı operatörü olsun, buyurduğunun trampetasını çalsın…
***
Millî Mücadele'den sonra kurulan Cumhuriyet döneminde de yeni bir basın yasası düzenlenmediği için, yukarda belirttiğim gibi eski yasa 1931'e kadar yaşamakta devam etti.
Pek bir şey değişmedi. Hattâ 4 Mart 1925'te çıkarılan "Takrir-i Sükûn Kanunu" ve 3 Mayıs 1925 tarihli kararnameyle, sıkıyönetim bölgesinde yayımlanan bütün gazete ve dergiler, basılmadan önce sansüre tâbi tutuldu.
Sessizlik Yasası basını tam anlamıyla sessizleştirdi.
***
25 Temmuz 1931'de 1881 sayılı "Matbuat Kanunu" yayımlandı.
Yasa, gazeteciler için öğrenim koşulu koydu.
Gazete çıkarmak için hükümetten izin alma koşulu kaldırıldı. Buna gerek kalmamıştı. Çünkü yasayla hükümet, gazete ve dergileri, memleketin iç ve dış politikasına aykırı yayınlarından dolayı kapatma yetkisine sahip olmuştu.
Önemli olan yasalar ve onların nasıl uygulandığı diyordum ya, işte baştan sona özünde değişen bir şey yok.
Basın tarihine yasalar açısından bakınca, hep yasak, sansür, kısıtlama var .
Kanunların adı, sayısı, tarihi değişiyor ama özü hep aynı kalıyor.
O zaman da insan yeni kaybettiğimiz sevgili Refik Durbaş’ı anarak sormak istiyor:
Özgürlük ne yana düşer usta ?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.06.2025
29.05.2025
23.05.2025
10.05.2025
25.04.2025
4.04.2025
20.03.2025
15.03.2025
6.03.2025
27.02.2025