Mehmet ALTAN
Türkiye’nin anlaşılmaz çelişkilerinden biri de 27 Mayıs darbesi sonrası yaşanan gelişmelerdir. Demokratik bir ülkede askerî vesayet de olmaz, sivil vesayet de… Maşallah bizim topraklarda vesayetin her türlüsü var da durmuş oturmuş gerçek bir demokrasi yok.
Normal bir ülkede fevkalâde bir yol kazası olur da tren raydan çıkarsa onu siviller düzeltir. Örneğin komşumuz Yunanistan 1967 Albaylar Cuntası felaketini yaşadı, sivil siyaset bütün enkazı kaldırdı; ülkeyi de AB üyeliğine kadar taşıdı.
27 Mayıs 1960’da bizde tersi oldu. Demokrat Parti faşizminin öldürücü baskısı askerî darbe tarafından tedavi edildi, özellikle de basın açısından…
Ancak ilke, kurum ve kurallarıyla demokrasinin yaşayamadığı ülkelerde her daim arızaya açık bir durum oluyor.
27 Mayıs için de, daha doğru bir tanımla Milli Birlik Komitesi için de demokratik şaşılıklar açısından iki gelişme yaşandı. Bunlardan ilki “Tedbirler Kanunu”dur, ikincisi ise iki gazetecinin tevkif edilmesidir.
***
6 Kasım 2019 tarihli “Tefessühün keskin kokusu” başlıklı yazımda
Millî Birlik Komitesi’nin içindeki zıtlaşmayı şöyle anlatmıştım:
Millî Birlik Komitesi içinde iki farklı eğilimi barındırıyordu.
Birinci grup, ihtilali gerçekleştirip, Demokrat Parti’yi tasfiye ettikten sonra ülkeyi derhal sivil iradeye bırakma görüşündeydi.
Alpaslan Türkeş ve Orhan Erkanlı'nın da içinde bulunduğu diğer 14 subay ise yalnızca Demokrat Parti’yi tasfiye etmek için değil çöken ekonomiyi düzeltmek ve ‘gerici’ kadroları temizlemek için de en az bir seçim dönemi daha ülkeyi idare etmek istiyordu.
İkinci grup tasfiye oldu. Yassıada duruşmaları ertesi yeniden çok partili parlamenter sisteme geri dönüldü.
***
Geri dönüldü ama bu çatlamaların etkisi tümüyle ortadan kalkmadı.
Hükümet üzerinde etkin olmak isteyen birçok subayın ordu içinde cunta faaliyeti yürüttüğü bilinmekteydi.
Ankara ve İstanbul’da bulunan orta rütbeli subayların kurduğu Silahlı Kuvvetler Birliği (SKB) giderek etkili olmaya başlamış ve gücünü MBK’ya kabul ettirmişti.
Albay Talat Aydemir bu süreçte Ankara grubunun başında öne çıkmaya başlamıştı.
15 Ekim 1961 seçim sonuçları herkes için şaşırtıcı olmuş, CHP tek başına iktidara gelememiş, DP tabanına hitap eden partiler Millet Meclisi’nde çoğunluğu ele geçirmişlerdi.
İktidarı sivillere bırakmadan sürdürmek isteyen Aydemir ve arkadaşlarına göre, ortaya çıkan manzara 27 Mayıs’tan önceki görüntünün aynısı idi.
Millî iradenin tam olarak ortaya çıkmadığına inanıyorlar, memleketin beklediği reformları mevcut partilerin gerçekleştiremeyeceğini düşünüyorlardı.
Bu durumda yol yakınken harekete geçilmeli, yönetim sivillere bırakılmamalıydı.
***
21 Ekim 1961 günü, seçimlerden bir hafta sonra Harp Akademisi’nde 10 general ve amiral ile 28 albayın katıldığı büyük bir toplantı yapılmış ve seçim sonuçlarının müdahaleyi gerektirdiği sonucuna varmışlardı.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cevdet Sunay kararı öğrenmiş ve askerî müdahaleyi engellemek için harekete geçmişti.
Sunay’ın düşüncesine göre Gürsel cumhurbaşkanı, İnönü de başbakan olursa yeni hükümetin kurulması engellenmeyecekti.
Bu düşünceyi hayata geçirmek için Sunay ve kuvvet komutanları siyasî partilerin liderleri ile görüşerek onların bu düşünceyi kabul etmelerini sağlamıştı.
Cemal Gürsel, 25 Ekim 1961’de cumhurbaşkanı seçilmiş, yeni hükümeti kurma görevi İsmet İnönü’ye verilmişti.
Yeni hükümeti kurmak için önce hiçbir parti CHP ile bir araya gelmek istememiş, 27 Mayıs darbesinin sorumlusu olarak gördükleri bu partiyle yapılacak işbirliğini tabanlarına anlatamayacaklarını düşünmüşlerdi.
Ancak “memleket şartlarının aciliyeti” bir an önce hükümetin kurulmasını zorunlu hâle getirmiş ve sonuçta CHP-AP hükümeti kurulmuştu. Birbirine zıt dünya görüşlerine sahip partilerin işbirliği ile kurulmuş olduğu için yakın geçmişte yaşanan acıların ve açılan yaraların kapatılmasının daha kolay olacağını düşüncesiyle hareket eden yeni hükümet 2 Aralık 1961’de güvenoyu alarak görevine başlamıştı.
***
Birinci Koalisyon Hükümeti’nin çıkardığı Tedbirler Kanunu böyle bir ortamda gündeme geldi.
Gerekçe, bir yandan yaşanan “tahrik” ve “karşı devrim” olarak nitelenen hareketlerin ordunun içinde bulunan cuntacılara, sivil siyaseti ortadan kaldırmak için bir fırsat vermesini önlemek, diğer yandan da 27 Mayıs hareketini ve kazanımlarını restore etmekti.
Tedbirler Kanunu , ülkede siyasi istikrarı sağlamak için eski DP’yi övmeyi, Yassıada Mahkemesi kararlarını eleştirmeyi yasaklıyordu. Böylece Türkiye’de demokrasinin başarılı olamayacağına dair yapılan propagandanın da önüne geçilecekti. Demokrasi, demokrasiye aykırı bir yasa ile korunacaktı.Türkiye’ye özgü tuhafıklar yine sahneye çıkmıştı.
***
Kamuoyunda Tedbirler Kanunu olarak bilinen Anayasa Nizamını bozmayı amaçlayanları cezalandırmak için hazırlanan kanun 7 Mart 1962 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmişti.
38 numaralı kanuna göre “27 Mayıs 1960 devrimini söz, yazı, haber, havadis, resim, karikatür ve diğer vasıtalarla haksız, yersiz veya gayrımeşru gösterenlerin veya üstü kapalı da olsa amacı belli olacak şekilde eleştirenlerin, ayrıca Yüksek Adalet Divanınca ve diğer yargı kurumlarınca verilmiş ve kesinleşmiş olan karar ve hükümleri söz, yazı, resim, havadis, karikatür ve üstü kapalı da olsa amacı belli olacak şekilde kötülemeye çalışanların, mahkûmları mahkûmiyetlerine esas teşkil eden fiillerini veya şahıslarını öven hatırat ve röportaj yayınlayanların, 27 Mayıs 1960 devrimini haksız ve yersiz gösterecek surette ifade edenlerin, feshedilmiş DP’yi öven ve müdafaa edenler, mensup oldukları partinin feshedilmiş DP’nin devamı olduğunu ileri sürüp propaganda yapanların bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezasıyla cezalandırılmaları” kararlaştırılmıştı.
Kanunun buraya kadar verilen maddeleri, 27 Mayıs hareketini ve Yüksek Adalet Divanı kararlarını ve meşruiyetini korumayı amaçlayan maddelerdi. Diğer maddeler ise Türkiye’de siyasî hayatın çok partili bir düzen olduğunu garanti altına almayı amaçlamaktaydı.
Buna göre; Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasa ile tespit edilmiş temel vasfı olan insan hak ve hürriyetlerine dayanan çok partili demokratik nizamını, söz, yazı, haber, resim ve diğer vasıtalarla zedelemeye ve tehlikeye düşürmeye yönelik olarak kötülemek ve bu rejimin Türkiye’de yürümeyeceğine dair propaganda yapmak yasaktı..
***
Tasarı görüşülürken hem eleştirilere cevap vermek hem de kanun hakkında açıklama yapmak için kürsüye gelen başbakan İsmet İnönü, bu teklif ile kapalı rejime gidildiği eleştirilerini kabul etmeyerek, dört partinin ittifak ettiği bir tasarıyla kapalı rejimin gelmeyeceğini iddia ederken, teklifin neden hazırlandığını şöyle açıklamıştı:
Memlekette iki türlü tehlike vardır. Birisi 27 Mayıs’ın meşruiyeti üzerinde girişilen tarizler ile ordunun her gün türlü şekilde tahrik ve tecavüze maruz bırakılması, öteki demokratik rejim, bizim memlekete gelmez, mutlakıyet rejim, dikta rejimi bu memlekete götürür, yolundaki tahrikler. Bu ikisini de önlemek lazımdır. Bunları önlemek bugün alacağınız tedbirlerle mümkün olacaktır.
Ordunun siyasetle uğraşmasının Türkiye’ye çok şey kaybettireceğini, Millet Meclisi’nin bu tehlikeyi önlemesi gerektiğini söylemişti.
***
Fakat yeni bir “Takrir-i Sükûn Kanunu” eleştirileriyle karşılan hükümetin bu arzusu gerçekleşmemiş, gerek siyasette gerek basında darbe, af ve huzur konuları tartışılmaya devam etmişti.
Kanunun yürürlükte olduğu dönemde “adaletsiz ve partizanca uygulandığı” iddiaları hep belirtilecek ve Millet Meclisi kürsüsünden yapılan bazı konuşmalarda kaldırılması talep edilecekti.
Ayrıca ilgili kanunun Anayasa’nın ifade hürriyetini düzenleyen maddelerine aykırı olduğu söylenmiş ancak yüksek mahkeme yapılan başvuruları reddetmişti.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.06.2025
29.05.2025
23.05.2025
10.05.2025
25.04.2025
4.04.2025
20.03.2025
15.03.2025
6.03.2025
27.02.2025