Mehmet Ocaktan
Bugüne kadar “sandık her şey değildir” argümanıyla seçimlerin tek başına demokrasinin bir göstergesi olup olamayacağı tartışıldı ve daha başka argümanlara da ihtiyaç olduğu söylendi. Hemen belirtelim, eğer bu ifade sandığı önemsizleştiren bir amaçla söylenirse son derece tehlikeli. Unutmayalım, 27 Mayıs darbesi bir anlamda ‘Demokrasi sadece sandık değildir’ diyen bir zihniyetin ürünüydü.
Bir kere sandıktan çıkan sonuca saygı, demokrasi için en öncelikli ‘şart’tır. Ve seçim sandığı yoksa demokrasi de yoktur. Ama bir rejimin demokratik karakter kazanabilmesi için sadece sandık yeterli değildir. Biliyoruz ki Suriye’deki Baas rejimi ve Kuzey Kore benzeri ülkeler de seçim yapıyorlar, üstelik de seçimleri yüzde 90’lara varan bir rakamla kazanıyorlar.
***
İşte bu yüzden demokratik ülkelerle sadece seçim yapan ülkeleri birbirinden ayıran bazı özellikler bulunmaktadır. Her şeyden önce bir rejimin demokratik olmasının temel göstergelerinden birisi, seçilmiş iktidarlara karşı muhalefet etmenin bütün yollarının açık olmasıdır.
Bu çerçeveden baktığımızda, çok doğal olarak Türkiye’yi demokratik sistemler içinde mütalaa etmek durumundayız. Kuşkusuz buna itiraz edenler olacaktır. Bir kere şunu açıkça ifade edelim; evet Türkiye’nin demokratikleşme konusunda bir takım sıkıntıları var, bu yüzden de elbette kamil manada bir demokrasi oluşturduğumuzu söyleyemeyiz. Ama Türkiye’yi sadece seçim yapan birtakım ülkelerle asla karşılaştıramayız. Unutmayalım, bu ülkenin yaklaşık 70 yıllık bir demokrasi tecrübesi var. Ayrıca Türkiye kadar demokrasi deneyimine sahip bir başka İslam ülkesi de yok.
Bu ülkede demokrasi zaman zaman darbelerle kesintiye uğrasa da, bizatihi yaşanan bu tecrübeler bile başlı başına çok önemli bir değer ifade etmektedir. Hatırlamakta yarar var; şimdilerde her ne kadar buzdolabında olsa da Türkiye Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakereleri yürüten bir ülkedir. Birileri bu maceranın çoktan bittiğini ve AB hayalinin çok uzaklarda kaldığını düşünebilir. Kuşkusuz bu görüşün, bir ölçüde haklılık payı içerdiğini söyleyebiliriz. Ama unutmayalım ki, Osmanlı’dan bu yana Türkiye’nin istikameti hep Avrupa olmuştur. Bu istikameti illa ‘Batıcılık’ anlamında değerlendirmek gerekmiyor elbette. Eğer meseleye ticari gereklilik ve siyasi ortaklık penceresinden bakabilirsek, sanırım daha sağlıklı sonuçlar üretebiliriz.
Özellikle Avrupa parantezini açmamın temel amacı şu; bazı demokratikleşme sıkıntılarını bahane ederek Türkiye’yi demokrasi dışı kategoride yer alan ülkelerle kıyaslamak, yaşadığımız demokrasi tecrübesini yok saymaktan öte kendimize haksızlıktır.
***
Seçimlerden yeni çıktığımız şu günlerde, beklentilerinin karşılığını yeterince alamayan, sandıkta istedikleri başarıyı yakalayamayan kesimlerin yaşadıkları umutsuzluk üzerinden demokrasiye ve millet iradesine küsmeleri, doğru ve de hakkaniyetli bir tutum değildir.
Herkesin bilmesi gereken bir gerçek var; eğer demokrasiden söz ediyorsak ve sandık da bunun en önemli göstergelerinden biriyse, çıkan sonuçları kabullenmek ve kazananı tebrik etmek aynı zamanda demokrasinin bir erdemidir. Bu açıdan bakıldığında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçim sonrasında yaptığı değerlendirmelerin demokrasinin hassasiyetleri açısından çok doğru bir tavır olmadığını bir yere not etmek gerekiyor. Sonuçtan memnun olmayabilirsiniz, kabullenmekte de zorlanabilirsiniz ama kazananı tebrik etmeyeceğinizi açıkça beyan etmek, doğrusu çok şık bir davranış değildir. Çünkü hepimizi bağlayan bir karar var; millet iradesi...
Yazarlar
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
2.06.2025
26.05.2025
14.04.2025
9.04.2025
4.04.2025
31.03.2025