Mustafa PAÇAL
2015 yılına, bu yıla göre daha bir umutlu girmiştik.
Yeni genel seçimlerin yapılacağının yarattığı “umutlu hava” ve çatışmasızlık ortamı içinde Kürt sorununun çözümü için sürmekte olan müzakerelerde “Dolmabahçe mutabakatı” aşamasına gelinmesi, bütün bunlar bu yıla göre demokratikleşme bakımından daha “iyimser” olmamıza neden olan gelişmeler olmuştu.
Özellikle Dolmabahçe mutabakatında üzerinde anlaşma sağlanmış olan 10 madde, hem yeni anayasa ve demokratikleşme açısından ve hem de Kürt sorununun çözümlenmesi bakımından önemli bir siyasi zemin hazırlamıştı.
İşte 2015 yılına girerken tüm bu umutlu olmaya neden olan siyasi zemin giderek ortadan kaldırıldı.
7 Haziran seçimleri öncesi başlayan siyasi süreçte ne Dolmabahçe mutabakatı kaldı ve ne de müzakere masası.
Erdoğan tüm bu gelişmeleri bir anda yok sayarak kendini devletin geleneksel ideolojik çizgisine daha fazla çekti.
Bu geleneksel üniter devlet çizgisinin manifestosu ise belliydi; tek devlet, tek millet ve tek bayrak…
Şimdi yeniden 90 yıllara, hattâ ondan da daha kötü olan bir “dehşet dönemine” girmiş bulunmaktayız.
Hemen tüm bir bölge abluka altına alınmış durumda çocuk, kadın ve yaşlılar öldürülüyor. Bölgede insani altyapı çökmüş durumda ve Cizre, Silopi ve Nusaybin’de sokağa çıkma yasakları devam ediyor.
Bu tablo 90’lı yıllarda bile görülmemişti.
Şimdi de sıranın hepimizin 90’lı yıllarda yakından bildiği HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına geldiğini görüyoruz.
Bu artan faşizan baskıların sadece “duygusal kopuş” değil gerçekten bir ayrışmanın siyasi zeminini oluşturacağı çok söylendi ve yazıldı.
Kürt sorununda gelinen bu çözümsüzlük durumunu Suriye’de ve bölgede gelişen olaylarla birlikte değerlendirdiğimizde tam bir kontra gelişme olduğunu görmekteyiz.
Suriye’de yeni dönem için Irak benzeri bir siyasi/ idari yapı ortaya çıkması beklenirken, Kürtlerin bu yeni durumda bölge siyasetine daha güçlü bir etki sağlaması gündemde iken bizim içeride savaşıyor olmamızın hiçbir mantıklı siyasi açıklaması olamaz diye düşünmekteyim.
Aksine Türkiye’nin Barzani ve Irak Kürtlerine gösterdiği “yakınlığı” Suriye/ Rojava Kürtlerine de göstermesi bölge barışı için de bugün ve gelecekte Kürt siyasi yapılanması için de oldukça önemli görüyorum.
Şimdi savaş gündeminde yeniden barış ve demokrasi gündemine geçme konusunda daha fazla çabaya ihtiyaç bulunuyor.
AB sürecinin hareketlenmesi ve yeni anayasa tartışmaları bu sürece ivme kazandırabilir.
CHP ve HDP bu sürece daha fazla ortak omuz verebilirse hem çatışmasızlık dönemine dönülmesine ve hem de demokratik bir yeni anayasa sürecine olumlu katkılar sağlar.
Ayrıca toplumsal beklentiler kadar gerek AB müktesebatı olsun gerekse DTK’nın “özyönetim” önerileri olsun yeni anayasa tartışmalarında oldukça zengin bir içerik sunmaktadır.
Bir de dışarıya karşı tek başına kalmış bir Türkiye için bir yandan AB süreci ve diğer yandan içeride barış ve demokratikleşme sürecine odaklanmaktan başka bir yol olacağını tahmin edemiyorum.
Diğer yandan, önceki yazımda belirttiğim gibi, Türkiye’de yeni anayasa sorununun nirengi noktası eşit yurttaşlık hakları, merkezî idarenin kimi yetkilerinin yerel yönetimleri güçlendirecek şekilde kaydırılması ve devlet organları arasında sağlanacak olan güçlü bir denge ve denetleme sistemidir.
AKP’nin ısrarla sorunu başkanlık sistemine getirerek süreci tıkamak istemesinin nedenini aslında bu anayasal sorunlar oluşturuyor.
Ancak sorun bunlar değil, sorun Erdoğan’ın başkan olması meselesinde odaklandırılıyor.
Ve son olarak 2015 yılına girdiğimiz günlerde “Meksika tipi” başkanlıktan, bu yıla girerken “Hitler Almanya’sı” örneğine doğru gerilemek tam da başkanlık sisteminden ne anlamak istediğimizi anlatması bakımından oldukça ürkütücü gözüküyor.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.04.2021
10.02.2021
13.01.2021
23.12.2020
7.02.2020
22.10.2020
12.10.2020
2.09.2020
26.08.2020
15.08.2020