Namık ÇINAR
DTK Eşbaşkanı da olan BDP Milletvekili Aysel Tuğluk’un geçen hafta bizim gazetede yayımlanan mektubuna, acaba önemsenmeye değer bulunmadığı için mi pek oralı olunmadı, yoksa kafayı kuma sokma alışkanlığına iyiden iyiye sardırılmış olunduğundan mı?
Doğrusu ben enikonu ciddiye aldım. Kürt Meselesi’nin nereden nereye geldiğini kayalıklara bindirmeye ramakken gösteren, en sonki iskandil ölçümlemelerinden biriymiş gibi geldi bana.
Belki saygısızca ve küstahçaydı o mektup. Soruna, özenle seçilmiş sözcüklerle değil de, hırpalayan, inciten ve müdanasız bir dille yaklaşıyor; adeta postasını koyuyordu. Ama gene de görmezlikten ve duymazlıktan gelinecek gibi değildi.
Yaklaşımı bakımından “kendilerinin haksız, yanlış, yanılgılı ve taraflı bulabileceğini” Aysel Tuğluk da teslim ediyor zaten. Zira bütün bunların şimdi hiçbir önemi kalmamış. “Yirmi dokuzuncusu süren Kürt isyanında biz yüz yıldır bu ânı bekliyorduk” diyor. Artık önemli olanın sadece bu olduğu görülüyor.
Net olması, birtakım lâfları ağzında gevelememesi benim açımdan iyi bir şey. Ama biliniz ki, kimi argümanlarına yönelteceğim itirazlar ve eleştiriler, Türk tarafını otomatikman haklı da çıkarmaz.
Tıpkı AKP’nin yola çıktıklarındaki değerlerden saparak siyasetini artık gerici bir çizgiye kaydırmış olması karşısında, “ancien regime”in aktörleri olan CHP, ulusalcılar, sivil-asker üst bürokrasisi ve darbeci generallerin oluşturdukları “Kızıl Elma Koalisyonu”nun bugünlerde benim gibilere“nihayet dediğimize geldiniz mi şimdi?” diyesi oldukları o militarist vesayetçi anlayışlarını meşrulaştırıp, gene de doğru kılamayacakları gibi aynı.
Kürt meselesinde siz neredesiniz, ayrılıkçı Kürtler nerede? Ayırdında mısınız bunun? Siz hâlâ “Kürtçe dersi seçmeli mi olsun, zorunlu mu olsun”dasınız. “Yer isimleri, köy isimleri konsun mu, konmasın mı?” Kuzum, gerçekten uyuyor musunuz, yoksa algılayamamak, değerlendirememek gibi bir probleminiz mi var?
Onlar, “PKK, hem Kürt sorununun demokratik özerklik temelinde çözümünü sağlamak, hem de Öcalan’ı İmralı koşullarından kurtarmak için son ferdine kadar direnir, savaşır, ama teslim olmaz” diyorlar; sizse bu aleni konuşmaları bir fırsat bilip durumun vahametine odaklanacak yerde, “dur şunların dokunulmazlıklarını kaldıralım da, susturup içeriye tıkalım” heyheylerindesiniz.
Susturup da ne yapacaksınız? Kulaklarınız tıkalı ya!
Hem ayrıca, ne denli ayıp bir şey şu “dokunulmazlıklar” meselesi. Kaldı ki Kürt sorunuyla falan da değil, doğrudan doğruya tüm özgürlüklerle ilgisi var bu temcit pilavının.
Bir ülkede milletvekilliği dokunulmazlığından dem vurmak, o ülke insanlarının hiçbir şekilde özgür olamadıkları nedeniyle, “biz değilsek de, bari seçtiğimiz vekiller özgür kalsınlar” diyerek buldukları sınırlı ve sonuçta da yakışıksız bir çözüm anlamına gelmiyor mu bu?
Yüzümüzü kızartmaz mı bu durum? Sadece onların değil, hepimizin özgür olmasını dilemek, o nedenle de bu tip müesseselere ihtiyaç duymamak, olması lâzım gelen hâl değil midir?
Lâkin ne gezer; şimdi elbirliğiyle vekillerinkini de sınırlandırmak, hâttâ kimi Kürtlerinkini tamamen kaldırmak yolundaki hışmınıza bakılırsa, tam manasıyla Ortadoğululaşıyoruz, utanç verici bir şekilde.
Öte yandan, siz istediğiniz kadar “terörle aranıza mesafe koyun” diyedurun; Aysel Tuğluk“PKK’nın kullandığı şiddeti, politik bir karşı şiddet” olarak tanımlıyor ve “devletin şiddetine maruz kaldıkları için silahla direnme yoluna yöneldiklerini, kendilerine dönük tehdit ortadan kaldırılmadan da bu yoldan vazgeçmeyeceklerini” söylüyor.
Her şey çok açık. İstekler de öyle. Bütün çözüm Kürdistan coğrafyasının özerkleştirilmesinde düğümleniyor. “Bölgede yeni bir dünya kurulurken, Kürtler de bu yeni dünyadaki yerlerini mutlaka alacaklardır. Türkiye’ye rağmen ve Türkiyesiz” deniyor.
Doğru ya da yanlış; Kürtler düşündüklerinin ve yapmak istediklerinin nasıl açıkça bilincinde iseler, artık Türkler de onlar gibi kararlı ve gerçekçi olmalıdırlar.
Eğer becerip de son Kürt dahi kalmayana kadar hepsini kıracaksanız, vakit kaybetmeyip bir an önce başlamalısınız; çünkü öldürecek milyonlarca Kürdünüz var. Tabii bir o kadar Türk’ün ölmesini de hesap ederseniz, bir sürprize düşmemiş olursunuz ki, sizin için iyisi budur.
Ama yok, bu değilse amacınız, elinizi gene de çabuk tutmalısınız. Zira tıpkı sizin gibi onlar da milliyetçilik hastalığına yakalanmışlar. Kafaya taktıkları bu geçmiş çağlar duygusunu, özgürlük adı altında ille de yaşamak istiyorlar. Bunu da kendilerine hem kolay, hem de pratik gelen savaş yoluyla yapmaya pek hevesliler.
Ne ki, esasen onlar da siz de zaten barışçı değilsiniz. Uygar adama savaş, vandal adama da barış zor gelir. Hâlbuki “keleş”i bir fiyakayla uzatıp şarjörünü rastgele boşalttın mı, genzini de misler gibi yanık barut kokularıyla doldurdun mu, kendini anca buldun demektir.
Albert Camus’nün “Doğrular” piyesindeki suikastçıların, tam bombalamak üzere oldukları hedefteki adamın hiç hesapta yokken beraberinde getirdiği küçük çocuklarıyla ilgili olarak yaşadıkları vicdani kaygılar, en başta PKK’lılar olmak üzere, korkarım hiçbirinizin harcı değilmiş gibi duruyor.
Getirip avucunuza kondurdukları Apo’yu on senedir değerlendiremediniz ya, “gidişat” korkarım“uluslararası”na doğru ki, vay benim köse sakalım, durumları yani.
Yazarlar
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016