Osman CAN
İhlal edilen kanun ve anayasa hükümlerine, bu hükümleri arkadan dolanma gayretlerine ve kayıt dışılık göstergelerine baktığımızda, iş daha vahim hale gelir ve “görevi nedeniyle veya görevi sırasında işlenmiş suç”tartışmalarına yol açar. HSYK’nın bu konuda hareketsiz kalması düşünülemez.
Demokrasilerde siyaset daima yargısal denetim ile bir gerginlik ilişkisi içindedir. Çünkü dinamiktir, binlerce sorunu çözerken, birbiriyle uyuşması imkansız milyonlarca taleple karşılaşır ve çözüm için uğraşırken, üst hukuk kuralları ve bu kurallar çerçevesinde denetim yapan yargı statiktir, frenleme yapar.
Bu iki erk arasında güllük gülistanlık bir durum nadirattandır.
Ancak yargı asla alternatif siyasetlerin manivelası olamaz. Ancak vesayet deneyimi olan iki ülkede bu hep oldu.
Weimar dönemi Almanya’sında demokratik meşruiyeti olmayan yargı kurumu, “hukuk devleti” ve “yargı bağımsızlığı” sloganları eşliğinde demokratik siyaseti adım adım boğuyor ve devleti aslında o devletin “siyasetteki megafonu” niteliğindeki nasyonal sosyalist partiye teslim ediyordu.
1924’ten sonra jakoben-otoriter/totaliter-laik yapılar 1918’de bırakmak zorunda kaldıkları egemenliği yeniden ele geçirdiler. Devlete nüfuz ettiler. Hukuk onların iradesi oldu, yargı ise bu iradenin en önemli icra organı olarak yapılandırıldı. Toplumun demokratik iradesi, “hukuk” ve “yargı” üzerinden sağlanan “hukuki meşruiyet” ile kayıt altına alındı. Kimse “hukuk”un ve “yargı”nın da hukuka uygun olması gerekliliğini sormadı.
Yargıcın ‘kişisel’ adaleti
Temel kuralı ortaya koyalım:
Hukuk idesi siyasete etik meşruiyet sağlar. Ancak bu idenin nasıl hayata geçirileceğini belirleyecek olan yine siyasettir, yasama organıdır. Ve yargıç kişisel adalet tasavvurunu hayata geçiremez. O ancak ve ancak yasalara ve hukuki yorum usullerine uymak suretiyle karar verir. Hukukun bütününden çıkan amaca göre hareket eder. Bu amaç, hiç bir zaman demokratik iradeyi hedef almaz!
Hukukun maddi kaynağı toplum, biçimsel kaynağı da demokratik bir yasama organı değilse; yargı da bu çerçevenin dışına çıkmaya başlarsa, verdiği karar millet adına verilmiş olmaz. Karar, demokratik siyasetin varlığına kast eder. Yargısal süreçler “kayıt dışı” hal almaya başlar. “Hukuk devleti” ve “yargı bağımsızlığı” sloganları ise bu kayıt dışılığı maskelemenin imkanına dönüşür.
Ancak her zaman iz bırakır.
Bazı izlere yakından bakalım:
İlk olarak, CMK 164. Maddeye göre soruşturma işlemleri, Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları doğrultusunda öncelikle adlî kolluğa yaptırılır. Ancak bu kural, adli kolluk olarak işlev gören polisleri ait bulundukları emniyet teşkilatından hukuki ve idari yönden koparmaz. Kurumun işlevselliğini korumak için işin mantığı gereği yapılacak bilgilendirme suç değildir. Aksine kamu adına yürütülen soruşturmaların usullere uygun bir şekilde yürütülüp yürütülmediğinin denetlenmesine imkan verir. Aksi bir durum “kayıt dışı” bir operasyonun varlığına karine teşkil eder.
İkinci olarak, soruşturmanın gizliliği, başsavcılık baypas edilerek, orada zorunlu olan kurumsal hiyerarşi devre dışı bırakmak suretiyle soruşturma yürütülmesini meşru göstermez.
Üçüncü olarak, rüşvet ve yolsuzlukla mücadele ile ilgili 3628 sayılı Kanun baypas edilmiş görünüyor. Bu kanunun 17. Maddesine göre görevleri ve sıfatları nedeniyle “özel soruşturma ve kovuşturma” usulüne tabi olanlar bakımından bu usullere riayet edilmeden soruşturma yürütmek kanuna aykırıdır.
Anayasayı arkadan dolanmak
DÖRDÜNCÜ olarak, aynı kanunun 18. Maddesine göre gelen ihbarların Cumhuriyet başsavcılığınca “Maliye Bakanlığı Baş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü ile varsa diğer ilgili kamu kurum ve kuruluşları”na bildirilmesi zorunluluktur. Bu kurumlara bildirim yapılmamış görünüyor. Böyle ise, başsavcılık baypas edilmiş, sorumluluğunun gereğini yerine getirmesi engellenmiş demektir.
Beşinci olarak, aynı kanunun 19. Maddesine göre savcının durumu derhal atamaya yetkili amire ve aynı kanunun 8. Maddesinde belirtilen mercilere bildirmesi gerekir. Halk Bankası Genel Müdürü bakımından 8. Maddeye göre ilgili kurum, yönetim kurulu ve ilgili bakanlıktır. Bu konuda da yasa ihlal edilmiş gözüküyor.
Altıncı olarak, bakanların çocukları ile ilgili yürütülen soruşturma son tahlilde bakanların görevi ile ilgili bir suça ve buradan hareketle yürütmenin bir bütün olarak suç isnadıyla karşı karşıya kalması yönünde bir seyir izlenmiştir. Konu bakan olunca soruşturma mercii savcılık değil, TBMM’dir. Bunun nasıl yürütüleceği ise Anayasa’nın 100. Maddesinde belirtilmiştir. Bu yolun işletilmemiş olması, hem usulen, hem de pratik sonuçları itibariyle anayasayı arkadan dolanma anlamına gelir.
HSYK hareketsiz kalamaz
Soruşturmanın başından sonuna kadar ortaya çıkan veriler, zamanlama, olayların ve kişilerin birbiriyle ilişkilendirilme biçimi ve siyasal izdüşümleri nedeniyle bu soruşturmanın gerçekte bir “yolsuzluk” soruşturması olmadığı kanaati içte ve dışta çok güçlüdür. Neredeyse tüm gözlemciler bu konuda hemfikir.
Oysa, adaleti teslim ettiğimiz savcı ve hakimler her şeyden önce “adli süreç”lerin şaibelerden uzak ve tarafsız bir şekilde yürütülmesine yönelik toplumsal güveni tesis etme zorundadırlar. Zira soruşturmalar onların kişisel ayrıcalıkları değil, toplumsal bir yükümlülüktür. Bu yükümlülük ihlal edildiğinde, hem demokratik siyaset ve bunun kurumları ağır yaralar alır, hem de yargının her şeyi olan toplumsal güven zedelenir. Böyle bir durumda ilgili savcıların “hakimlik ve savcılık mesleğine yakışmayacak tutum ve davranışlar” içinde bulunduğu şüphesi ortaya çıkar.
Ancak ihlal edilen kanun ve anayasa hükümlerine, bu hükümleri arkadan dolanma gayretlerine ve kayıt dışılık göstergelerine baktığımızda, iş daha da vahim hale gelir ve “görevi nedeniyle veya görevi sırasında işlenmiş suç” tartışmalarına yol açar. HSYK’nın bu konuda hareketsiz kalması düşünülemez. Bir bütün olarak yargı zan altında bırakılmamalıdır.
Evet, demokratik siyasetin rüşvet ve yolsuzluk şaibesinden arındırılması bir zorunluluktur. Siyaset şu veya bu gerekçeyle bu konuda sessiz kalmamalı, daha önce Cemal Kaya örneğinde yaptığı gibi, toplumsal vicdanı tatmin edecek surette adımlar atmalıdır.
Ancak yargısal süreçleri şaibe altına sokan, çok daha kötüsü, hukuku ve yargıyı demokrasi karşıtı operasyonların manivelası olarak kullanan/kulanma potansiyeli bulunan yapıların yargıdan ve diğer bürokratik mekanizmalardan temizlenmesi, Türkiye toplumunun var olma mücadelesiyle ilgilidir.
Demokratik bir anayasal düzenin inşası dışında, bu mücadelenin başarı şansı yoktur, bunu da not edelim.
Yazarlar
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2021
9.01.2021
20.07.2020
12.07.2020
23.06.2020
20.06.2020
20.06.2020
24.04.2019
18.01.2017
1.02.2015