Pelin CENGİZ
Ülke olarak bıçak sırtında değiliz
15.11.2012
2875
DOÇ. DR. DENİZ GÖKÇE Bahçeşehir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde 2007’den bu yana öğretim görevlisi olarak görev yapan Deniz Gökçe, hem Türkiye ekonomisi hem de uluslararası finans ve ekonomi alanlarında yazılar yazıyor, konferanslar veriyor. Uzun yıllar ekonomi programı Eko Diyalog’un yapımcılığını ve sunuculuğunu üstlenen aynı zamanda spor yazarı ve yorumcusu olarak tanınan Gökçe, akademisyenliğinin yanı sıra halen Akşam gazetesinde köşe yazarlığı yapıyor.Türkiye’nin iktisat alanında en renkli simalarından biri olan ekonomi analizleri kadar spor yorumculuğu ile de beğeni toplayan Deniz Gökçe ile, bu hafta Türkiye ekonomisinin genel resmine baktık. Türkiye’nin en önemli kırılganlığı ve en ciddi sorunu olarak cari denge açığını gösteren Gökçe’ye göre, Türkiye, yüzde 10 gibi, yüzde 8.5 gibi büyüme rakamlarını “iç talebi ve krediyi azdırarak” elde etti. Türkiye, ekonomisi itibariyle kendisine benzeyen ülkeler arasında en az tasarruf edenlerden biri. Gökçe, Türkiye için bu anlamda “küçük Amerika” benzetmesini kullanıyor. Gökçe, Türkiye’nin bugüne kadar dış denge açığını yaşanan krizlerle düzelttiğini ancak, bu kez açığın ekonomi yönetiminin aldığı önlemlerle düzeltildiğini, bunun ardından da rating iyileşmesinin geldiğini ifade ediyor. Gökçe’ye göre, Türkiye ekonomisi şimdiye kadar bıçak sırtında oturuyordu ama ekonomi yönetiminin aldığı doğru kararlarla ülke ekonomisi artık bıçak sırtında değil. En büyük şansı, Merkez Bankası kadrolarının öteden beri güçlü olması olarak gösteren Gökçe, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın yerine düşündüğü favori adayının ise Hazine Müsteşarı İbrahim Halil Çanakcı olduğunu söylüyor...
Türkiye’de ekonomide hem iç hem dış dinamiklerin etkisiyle kırılganlık yaşanan bir dönemdeyiz. Yılbaşında konan büyüme, enflasyon, işsizlik rakamları hedeflerini yılsonunda yakalayamayacağız gibi görünüyor. Ancak, buna rağmen geçen hafta Fitch’ten not artışı geldi. Bu genel çerçeve içinde ekonominin genel durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye 1994 ve 2001’de kendi çıkarttığı krizleri yaşadı. Tabii ben ekonomi gözlüğü ile bakıyorum siyaset ayrı... 1994’te ve 2001’de dünyada hiçbir yerde kriz yoktu. Biz bu açıdan şanslıydık. Dolayısıyla Türkiye’ye yardım etmek ucuz ve kolaydı. 2011 krizi, 1994’e göre çok daha ağır bir krizdi. 1994’te üç tane banka battı, 2011’de 30 banka battı, banka sistemi yarıya indi. 2011 krizinde Türkiye için önemli iki tane hamle oldu. Birincisi, ABD ve Avrupa, “Türkiye’nin kurtarılması lazım” dedi ve bunun sonucu olarak Amerikalılar Avrupa’ya “Türkiye’yi AB’ye almak üzere girişim yapın, adaylığını kuvvetlendirin” şeklinde baskı yaptı. Bu tabii moral düzeltici birşeydi. Bir de “IMF’ye 40 milyar dolar ver” emrini verdiler. Çünkü, biz 1994’te IMF ve Dünya Bankası’nı küstürmüştük. 2001 krizinde bir de Kemal Derviş geldi. Sonuçta ortaya tutarlı bir paket çıkartıldı ve banka sistemini kurtardık. IMF’den gelen paranın 20 milyar doları kamu, 20 milyar doları da özel bankalara harcanan paranın deliğini kapattı. O parayı 10 yılda geri ödedik. Şu anda IMF’ye 1 milyar dolar civarında borcumuz kaldı. Peki bu nasıl oldu? Türkiye vatandaşları Gelir Vergisi ile Kurumlar Vergisi ödemeyi sevmez. Taksi şoföründen doktoruna, öğretim görevlisinden tüccarına kimse vergi vermeyi sevmez. En adil vergi toplama yöntemi KDV ve ÖTV ile olandır, herkesten aynı oranda alınır çünkü. Dolayısıyla büyük bir KDV reformu yapıldı. Yediğiniz yemekten aldığınız tüpgaza kadar vergi toplandı ve müthiş bir vergi hasılatı oldu. Bütçe açığı oranı GSMH’nın yüzde 12’sinden yüzde 1.5 civarına düştü. Derviş’le başlayan ve tek partiyle devam eden süreçte kamuda borçluluk oranı da yüzde 80’den yüzde 40’ın altına indi.
Ekonomi o süreçten bu yana iyi yönetiliyor yani?
Biz tabii koalisyon yönetmekte çok beceriksiz olduğumuz için tek parti hükümeti müthiş bir “blessing” yarattı, bütçeyi, borcu vs. toparladılar. IMF parasıyla banka sistemini tamir ettik, KDV ile de bütçe ve borcu düşürdük. Geldik 2008 krizine... Orada banka batmadı. Kamu maliyesinde de sorun yok. Bunların dışında Türkiye’nin bir tek noktası kaldı, o da dış denge sorunu, yani cari denge dediğimiz. Türkiye’nin normalde ortalama büyümesi yüzde 5’tir. Cari dengenin de yüzde 5 açık vermesini kaldırabilir. Cari denge açığının çok yüksek olmaması lazım yani. Bunu şöyle hesaplayabiliriz. Türkiye’nin toplam GSMH’sı kabaca 800 milyar dolar. Bunun yüzde 10’u kadar bir cari denge açığına geldik 2010-2011’de. Çünkü 2010’da normalin iki misli şeklinde yüzde 10 büyüdük, 2011’de de yüzde 8.5 büyüdük. Bu, ayda 10 bin liralık gelirle 30 bin liralık hayat yaşıyorum ve 20 bin lirayı da tefeciden alıyorum gibi birşey. Yani dış tasarruf. Bu, tabi ki sürdürülemez bir şey.
Dünyadaki likidite bolluğunu Türkiye iyi kullandı diyebilir miyiz?
Likidite olmasaydı da vereceklerdi. Türkiye’deki faiz herkesten yüksek. Kendi ülkesinde yarım, 1, 1.5 faiz alan buraya geldi mi 5.5, 6 alıyor. Bir de dışarıdan bu tarafa sıcak para ve doğrudan yatırım geldi.
Gelişen ve gelişmekte olan ülkelerle kıyasladığınızda büyüme rakamlarında Türkiye tam olarak nerede duruyor?
2012’de Türkiye’nin büyümesini yüzde 4’e düşürmesi öngörülüyordu. Yüzde 8.5’ten yüzde 4’e. Bu niçin öngörülüyordu, cari dengeyi küçültmek için... Türkiye 2011 sonunda 77 milyar dolar cari açık verdi. Çin, Hindistan, Rusya, Endonezya bunlar gelişen ülkeler. Gelişmiş ülkelerin hepsi zaten perişan, Avrupa da hiçbir şey yapamıyor. Dünya yüzde 3.3 büyüyecek, gelişmiş ülkeler yüzde 1.3, Avrupa negatifte ve Avro Bölgesi’ndeki ekonomisi güçlü ülkeler ekside. Gelişen ülkeler 5-6 civarında büyüyecek. Türkiye’nin sınıfındaki ülkelere bakarsak, Meksika ABD’nin komşusu yüzde 3.3-3.5 büyümesi öngörülüyor. Gelişmiş ülkelerde bir tek Kanada ve ABD iyi gidiyor. Meksika, onların NAFTA’da ortağı. O da iyi gidiyor. Türkiye 2011’de yüzde 8.5’ten yüzde 3’e düşüyor, Güney Kore yüzde 3.6’dan yüzde 2.7’ye, Güney Afrika yüzde 3.1’den yüzde 2.6’ya geriliyor. Bu krizde hiç negatif büyüme görmeyen Polonya yüzde 1.4’e, Brezilya 1.5’e ve Arjantin 2.6’ya düşüyor. Türkiye’nin geldiği nokta kabaca Güney Kore ile Meksika arasında bir yerde. Nasıl oldu da bu böyle oldu?
Bütçe açığı 2008’de 1.8’e inmişti, Avrupa’da en iyiydik. 2009 krizinde battık ve toparladık; açık yine 1.4’e indi. Borç stoğu da 70’li rakamlardan 36’ya indi. Türkiye’de banka sorunu yok, kamu maliyesi sorunu yok ama dev bir dış sorun var. Türkiye’de 2001’den beri yapılması gerekenler yapıldı. Ekonomide, tek parti hükümeti olmak çok büyük bir avantaj. Turgut Özal’dan bu yana kimseye nasip olmamıştı. Bir de biz krizi erken yaşadık, dünya da yardım edebilecek durumdaydı. Bugün bizde kriz olsaydı, aynen İspanya ya da İtalya gibi olacaktık. Zamanlamada şanslıyız. Türkiye düzlükte kaldı ama dış denge hariç.
Türkiye’de cari denge açığı neden düzeltilemiyor?
Türkiye’nin şöyle belaları var: Cari denge açığı 2011 sonunda 77 milyar dolar. 54 milyar doları enerji açığı. Açığın iki bölü üçü enerji. Dolayısıyla biz enerji fiyatları yükseldikçe batıyoruz o zaman diğer ithalatımızı kısmamız lazım, onun için de büyümeyi kısmamız lazım. Bir de kredi artışı olunca Türkiye’de... 2009’da aşağı düştük 2010 gibi büyümede tekrar trendi yakaladık. Şimdi biraz trendin altına düşürmek zorundayız. Kredi stoğunun GSMH’ya oranındaki değişim 2009’da çok düştü, ondan sonra tarihsel zirveye çıktı 2011’de. GSMH’ya oranı olarak yüzde 10’u aşıyordu. Cari açık da krediye paralel olarak yükseldi. Krediyi alan ev alıyor araba alıyor, şiştik. Dayandılar krediye. Krediyi yüzde 40 artıştan yüzde 16’ya düşürdüler. Kredi düşünce araba satılmıyor, konut satılmıyor, ekonomi yavaşlıyor. Peki, bu neden oldu? Biz yüzde 10, yüzde 8.5 büyümeyi, iç talebi ve krediyi azdırarak yapmıştık. Bu, millet tasarruf yapmıyor demek. Türkiye’nin tasarrufları yüzde 12’ye düştü. Tam bir küçük Amerika.
Çin’de tasarruf yüzde 50. Güney Kore, Endonezya, Tayland, Filipinler, Arjantin vs. tasarruf oranı yüksek ülkeler. Haddini bilmez bir alay tüketici. Bütün Akdeniz ülkeleri, bütün Ortadoğu böyle. Esas gerçek bu. Bastık frene o zaman. Frene basınca ne oluyor? Sanayi üretimi yatay gidiyor. Kapasite kullanım oranı da düşmeye başlamıştı. Çok aşağı inince, daha fazla aşağı gitmeyelim diye, düzeltme süreci başladı. Kapasite kullanımı yatay, sanayi üretimi arttı, rating düzeliverdi.
1994 krizinde cari denge düzeldi, çünkü kur patladı, ithalat durdu, üretim durdu, sefillik ve işsizlik başladı. Kimse tüketemeyince, o zaman düzeliyor. Giren para da çıkıyor. Sonra biz tekrar başlıyoruz hafif hafif tüketmeye. 1997’de Asya krizi ve 1998’de Rusya moratoryumu cari dengeyi düzeltti. Biz hep krizle cari dengeyi düzeltiyoruz. 2001’de Türkiye yine müsrifti, yine sıcak para geliyordu. 2001 krizi geldi yine düzelttik. Ondan sonra yavaş yavaş büyümeye başladı. 2009-2010-2011’de GSMH’nın yüzde 9’u kadar sıcak parayla yüzde 10’una yakın cari denge açığı vardı. Burada, Türkiye karar verecekti ya bir kriz daha yaşayacaktı, kurlar patlasın diyecekti ya da düzeltecekti.
Doğrusunu mu yaptılar?
Evet. Şansımız şu, ekonomi yönetimi iyi. Ali Babacan ve arkasında Hazine Müsteşarı İbrahim Halil Çanakcı. Babacan, çok önemli bir adam. En iyi okullardan, en iyi derecelerle mezun olmuş. Eğitimi çok iyi bir, kavga etmiyor iki. Öğreniyor, üç ayda bir İstanbul’a geliyor, iktisatçıları topluyor. Durum budur, şunları düşünüyoruz diyor. Paylaşıyor, anlatıyor, done veriyor. Erdoğan, “faiz düşsün kur böyle olsun” diyor ama onu dinliyor.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, AKP’de üç dönem üst üste milletvekilliği yapma kuralından vazgeçilmeceği yönünde net bir açıklama yapmıştı. Gelecek dönem ekonomi yönetiminden Babacan giderse ne olur?
Ali Babacan’nın ekibinden ve Merkez Bankası ekibinden birisi iş başına gelebilir. Kamu politikasında önemli olan geçmişteki hafızayı kaybetmemektir. Yine tek parti hükümeti olursa ki, öyle görünüyor, ekonomi açısından çok büyük avantaj. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın süre ve yaş sorunu yok, o gidebilir. Hazine Müsteşarı Çanakcı da gidebilir. Bana desen ki, seçimi yine AKP kazanacak kimi getirsinler, ben Hazine Müsteşarını atardım. Çünkü, o Babacan ile birlikte bu işlerin arkasındaki adam. Merkez Bankası’nın başındaki de çok akıllı bir adam. Maalesef, Türkiye’de entelektüeller ne yapıldığını anlamadılar.
Nedir entelektüellerin anlamadığı?
Eskiden biz enflasyon hedeflemesindeydik. Kısa vade faiziyle sadece enflasyonu kontrol ediyorduk, sınırlı sorumluydu Merkez Bankası. Fakat şimdi kurlar dünyadaki durum nedeniyle oynamaya başladı. Hem kuru hem faizi birarada kontrol edemezsin. Ya kuru ya faizi sermaye hareketine göre kontrol edersin. İkisini birden kontrol edecek bir mekanizma kurdular. Merkez Bankası buna “koridor” diyor. Sıcak para Türkiye’ye geldiğinde, 2010’da yüzde 5-6 faizle Merkez Bankası’na yatırılıyordu, dışarıda faizler yüzde 1.5 iken. Burada eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, müdahale etti, faizi yüzde 1.5’e indirdi. Kısa vadeli faizler aşağı indi. Ağustos 2011’de ABD’nin ratingi düşüp Avrupa da kötüye gidince, faizi yeniden yükselttiler. Yukarıya kaldırdılar çünkü döviz kurları zıplayınca, faizi yükseltmek lazım.
Faizi yükseltmeden yükü bankalara bindirerek yaptılar. Piyasa faiziyle değil bankaların faiziyle oynadılar. Geçen hafta gösterge faizi tarihinin en düşük seviyesi olan yüzde 6’lara geldi..
Başbakan hâlâ neden Türkiye’de faizler çok yüksek diyor? Faizin Avrupa’daki gibi yüzde 1’lerde ya da negatifte mi olmasını istiyor?
Onun getireceği sorunlar tam anlaşılmış değil çünkü. Şimdi bir Türk parası zonu yaratma meselesi çıktı. Bir, ülkenin parasının herkes tarafından tutulması için bir ülkenin dünya ticaretinde büyük payı olması lazım. Çin beceremiyor bunu dünyanın ikinci büyük ekonomisi. İki, ülkenin dünya ticaretinde büyük olması ve dövizin kurunu serbest bırakması lazım. ABD’de, Avrupa’da serbest Çin’de değil. Üç, senin paranı tutanın kaybetmemesi için senin paran cinsinden menkul kıymet, hazine bonosu, tahvil olması lazım ki, onu alıp elinde tutacak. Çinlilerin parası hep Amerikan hazine bonolarında duruyor. Dört, hiçbir şekilde faizi ve kuru kontrol etmemek lazım. Bu şartları Türkiye’nin yerine getirmesi 100 yıl sonra olabilir. Türk ekonomisi bölgeye göre büyük, Suriye ile Irak ile kavga etmezsek TL dominant para olabilir. Bugün bunu söylüyor çünkü, seçime gidiyor.
Kredi faizlerinin Türkiye’de büyüme hızları azalıyor, faizleri de düşüyor, bu bir “success story”. Kriz ortamında Merkez Bankası yüklendi ve düzeltti. O zaman ratingi düzelttiler. Ama şart koşuyorlar, Suriye riski gelmesin, cari denge açığı yeniden büyümesin. Burada vurgulanması gereken şey şu, tarihimizde ilk defa dış denge açığını krizle değil, aldığımız önlemle düzeltiyoruz. Diğer zamanlardan farkı bu. Onun için rating iyileşmesi oldu.
Diğer rating kuruluşlarından da not artışı gelir mi?
Ne tip yan etkileri olacak bu düzeltmenin? Ekonomide hiçbirşey bedava değil. Cari denge açığını küçültmek için büyümeyi kısıyorsun, ithalatı kısıyorsun. İthalat üzerinden alınan KDV ve ondan sonra alınan KDV-ÖTV düşüyor. Bütçe açığı o zaman hafifçe büyüyecek. O zaman zam yapacaksın ki, yaptılar. Bütçe açığı yüzde 1.5’ten 2.5’e çıkacak. Enflasyona birden yansımasın ve bütçe açığı büyümesin diye. İşsizlik hafifçe artacak. Bir puan artacak.
Şansımız Merkez Bankası’nın kadrolarının hep güçlü olması. İş dünyasından Müslümanına solcusuna kadar hepsi baskı yapıyor. Tabii ki Türkiye’nin gelir dağılımı bozuk. Dünya bu kaostayken biz gelir dağılımını düzeltebilir miyiz? Mümkün değil. TL dünya parası olabilir mi? Mümkün değil.
Kendinizi Avrupalı fon yöneten bir şirketin yöneticisinin yerine koyun. Türkiye’nin şirketlerden biri tarafından ratingi düzeltildi. Balıklama atlar mısınız? Atlamazsınız. Durup beklersiniz. Yavaş yavaş Türkiye’de devletin ve kurumların borçlanma faizleri hafifçe aşağı iner. Ondan sonra o faizler düşüp biz borç almaya başlayınca bir miktar döviz gelmeye başlar.
Yerli ve yabancı farklı sektörlerde büyük şirketlere hep hazırda tuttuğum ve sürekli güncellediğim 80 slaytlık sunumumla Türkiye ekonomisini anlatıyorum. Risk yok, doğru olanı yapıyorlar siyaset karışık ama az gelişmişliğin bir parçasıdır demokratik davranamayız ülkenin özelliğidir ancak, ekonomi iyi diyorum. Biz her zaman bıçak sırtında oturan bir ülkeydik, şu anda bıçak sırtında değiliz, düzelttiler.
Yılsonunda ekonomide genel olarak nasıl bir tablo bekliyorsunuz?
Büyüme yüzde 3 civarında, cari açık yüzde 7 civarında olur. Bütçe açığı 2.5, borç oranı 36-37. Cari denge açığı yüzde 7 civarında olur. Bu haliyle ekonomiyi sürdürülebilir buluyorum.
[email protected]
Yazarlar
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları






































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.03.2025
29.12.2024
14.10.2024
27.09.2024
23.08.2024
26.07.2024
21.05.2024
13.02.2023
10.02.2023
15.11.2022