Pelin CENGİZ
12 Aralık 2015 tarihinde Paris’te gerçekleşen COP21 İklim Zirvesi’nin ardından 195 ülkenin üzerinde mutabık kaldığı yeni iklim rejimini belirleyecek Paris Anlaşması’nın imza süreci, 22 Nisan Dünya Günü’nde New York’ta Birleşmiş Milletler’in ev sahipliğinde yapılan bir törenle başlatılmış oldu. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf olan ve Paris’te fikir birliğine varan ülkeler için bu imza süreci 21 Nisan 2017 tarihine kadar açık olacak.
Küresel anlamda sera gazı emisyonlarının yüzde 55’inden sorumlu en az 55 ülke anlaşmayı imzalarsa resmi olarak ilk adım tamamlanmış olacak, böylelikle anlaşma uluslararası hukuğun parçası haline gelecek. Anlaşmayı imza töreninde imzalayan ülkeler, daha sonra ulusal onay sürecinden geçirerek anlaşmaya resmen olarak taraf olmuş olacak. Örneğin, Türkiye Anayasası’na göre, Paris Anlaşması’nın hükümet tarafından imzalandıktan sonra TBMM’de onaylanması gerekiyor.
Paris Anlaşması’nın New York’taki imza töreni sembolik anlamlar taşıyan bir imza töreniydi. Ancak, BM tarihinde tek seferde en fazla sayıda ülke tarafından imzalanacak uluslararası anlaşma olması açısından da elbette önemliydi. Çok sayıda devlet liderlerinin bizzat katılarak ya da temsilci göndererek töreni önemsemesi de iklim adına sembolik bir gün olarak tarihe geçti. Fransa Devlet Başkanı François Hollande anlaşmaya ilk imzayı atan devlet başkanı olurken, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry kucağında torunuyla seremoniye katıldı. Kerry’nin, özetle anlaşmanın iklim değişikliğiyle mücadelede yeterli olmasa da, tüm aktörlere ve iş dünyasına bir mesaj gönderdiğini, fosil yakıt endüstrisinin değişmek zorunda olduğunu söylemesi önemliydi.
En büyük kirleticilerin yanında Maldivler, Belize, Fiji, Tuvalu, Marshall Adaları gibi iklim değişikliğinden en fazla etkilenen 15 ülkenin yanında Filistin’in de yer alarak anlaşmaya onay vermesi yine ilginç sembollerden biri oldu. Çin ise G20 öncesi yıl içinde anlaşmayı onaylayacağını açıkladı.
Anlaşma, bu kadar çok devletin katılım göstermesi açısından bir dönüm noktası olarak nitelendirilebilir. Siyasi iradenin böylesi katılımı, toplumların daha sonrasında hesap sorabilirliği açısından da önemli olacak. Elbette iklim değişikliğiyle mücadeleye kim ne kadar katkı sağlayacak onu gelecek dönemde göreceğiz. Zira Paris Anlaşması bilimsel açıdan yeterli görülmeyen hedeflere sahip olması ve bağlayıcılıktan uzak yapısı ile dünyanın kaderini çok büyük oranda ülkelerin insafına bırakması açısından çokça eleştirildi.
Paris Anlaşması ve Türkiye
Türkiye de anlaşmaya taraf oldu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı’nın New York’taki törene katılımıyla ilk imza da atıldı. Paris Anlaşması’nın yetersizlikleri ve eksiklikleri tartışılabilir ancak Türkiye bu imzayla birlikte aslında iklim değişikliğiyle mücadelede tüm dünyanın asgari müştereklerde anlaştığı bir anlaşmaya imza attı.
Türkiye’nin, bundan sonra tüm kamunun ve özel sektörün altyapı, enerji ve inşaat başta olmak üzere yatırım politikalarını iklim değişikliğine uygun olarak yeniden tasarlaması, bunun için bölgesel ve ulusal kalkınma planları ortaya koyması gerekiyor. Özellikle doğal, kültürel ve tarihi varlıklar üzerinde geri dönüşü olmayan tahribatlara sebep olan, canlıların yaşam hakkını yok eden, rant, talan ve gaspa dayalı politikalardan vazgeçerek, ekosistemi gözeten bir çevre politikası oluşturması gerekiyor. Paris Anlaşması’nın koşullarını yerine getirebilmek için ulusal mevzuat ve yaptırımların yeniden ele alınması yine yapılması gerekenlerin başında geliyor.
Paris Anlaşması’nda yer alan bilgi edinme hakkı ve şeffaflık ise Türkiye’yi bu anlaşmanın bağlayıcılığı ekseninde herhalde en çok zorlayacak konular olacak.
Anlaşma metninde örneğin şu ifadeler yer alıyor: “İklim değişikliğinin insanlığın ortak bir kaygısı olduğunu kabul ederek, Tarafların iklim değişikliğine müdahale amaçlı eyleme geçtiklerinde insan hakları, sağlık hakkı, yerli halkların, yerel toplulukların, göçmenlerin, çocukların, engellilerin ve hassas durumdaki kişilerin hakları, kalkınma hakkı ve ayrıca cinsiyetler arası eşitlik, kadınların güçlendirilmesine ve kuşaklar arası adalet konularındaki yükümlülüklerine uygun hareket etmeli, bu hususlara saygılı olmalı ve onları geliştirmelidir.”
Malum Türkiye, Paris Anlaşması öncesi verdiği ulusal katkı beyanında 2030’dan sonra sera gazı emisyonlarında artıştan azaltım hedefi koymuştu. Bu beyanda Türkiye, 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını olağan seyir olan referans senaryodan yüzde 21 daha az artırmayı hedeflediğini belirtmişti. Yani hükümet bir anlamda Türkiye halkına sele, heyelana kapılırsanız, kuraklıktan, susuzluktan çatlarsanız, ormanlarınız yanar, dereleriniz kurursa pek umurumda olmaz, otoyol, köprü, havaalanı, kömürlü termik santral, nükleer santral yapmaya devam ederim gibi bir kapıya çıkıyordu.
Yine anlaşma metninde yer alan şu ifadeler dikkat çekici: “Anlaşmada ele alınan her konunun her düzeyinde eğitimin, öğretimin, toplum bilincinin, halk katılımının, bilgiye açık erişimin ve işbirliğinin önemini teyit ederek, iklim değişikliğine müdahale sırasında her düzeydeki idare ve muhtelif aktörler arasında ilgili Tarafların ulusal mevzuatı kapsamında sürdürülen ilişkilerin önemini kabul ederek, Ayrıca gelişmiş ülke Tarafların öncülük ettiği sürdürülebilir yaşam tarzlarının ve sürdürülebilir tüketim ve üretim biçimlerinin iklim değişikliğine müdahalede oynadığı önemli rolü kabul ederek mevcut kararlar alınmıştır.”
Hukuki bağlayıcılığının olup olmaması epeyce tartışılan bu anlaşmaya bu kadar çok ülkenin imza atıyor olması, devletler üzerinde bundan sonra önemli ölçüde bir baskı yaratabilir. Anlaşmanın hızla yürürlüğe girmesiyle birlikte bu anlaşma toplumların taleplerinin referans göstereceği bir araç haline gelecek. En kritik konu bu. Şeffaflık ve kamunun bilgi edinme hakkına vurgu yapan bu anlaşmaya imza atacak Türkiye, böyle gelmiş böyle gider tavrını uygulamaya devam ederse anlaşmanın ruhuna aykırı hareket etmiş olacak. Anlaşmanın gereklerini yerine getirmek için hala geç değil, Türkiye hala bir yerden başlangıç yapabilir, mesela 80 kömürlü termik santralden vazgeçebilir, yeter ki istesin…
PELİN CENGİZ / HABERDAR
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları








































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.03.2025
29.12.2024
14.10.2024
27.09.2024
23.08.2024
26.07.2024
21.05.2024
13.02.2023
10.02.2023
15.11.2022