Sanem ALTAN

Zulüm sistemini yok etmek gerekir!
26.12.2014
1471

Bir süre önceye kadar alkışlanan Türkiye modeli efsanesi yerine Tunus modeli gelmiş görünüyor.

Türkiye’nin uluslararası görüntüsü hızla olumsuza doğru giderken Tunus bir başarı hikayesi olarak öne çıkıyor. Şüphesiz Tunus’un daha gideceği uzun bir yol var ancak son üç yılda yaşadıklarını Türkiye’de şimdi olup bitenleri anlamak için dikkatle takip etmek gerekiyor.
 
Bin Ali: Ahtapotun kolları
 
2002 yılında Tunus üzerine bir makale yazan Larbi Sadiki o zamanlar hayret uyandıracak bir şekilde doğru bir öngörüde bulunmuş: “Bin Ali görevi anayasal yollarla bırakmayacak. Bir tür kaos ile görevi bırakmak zorunda kalacak.”

Sadiki’yi bu öngörüye zorlayan sebep Bin Ali’nin yeni tip bir otoriter rejim kurmasıydı.

Dünyada sosyalist yahut başka bir ideolojiye dayanan otoriter rejimler olmuştur. Ancak otoriter olsalar bile bir ideolojiye dayandıkları için o rejimlerin içkin bir “ahlak anlayışları” vardı.

Hâlbuki Bin Ali’nin otoriter rejimi menfaat paylaşımı esasına göre kurulmuştu.

Bir yandan polis gücü kullanarak halk “terbiye ediliyordu” diğer yandan para ve imkânlar dağıtılarak medya, iş dünyası kontrol altına alınmıştır.
Tabiri caizse Bin Ali rejimi öyle bir noktaya gelmiştir ki alternatif bir şey önermek imkanı kalmamıştır. Abdülcelil Temimi’ye göre Bin Ali rejimi “ülkenin her yanını sarmış bir ahtapot” halini almıştı.

Merkezinde Bin Ali’nin ailesi bulunan bu rejim devletin bütün imkanlarını kendi menfaatleri doğrultusunda kullanarak kimseye hayat hakkı vermiyordu.
 
Bin Ali’nin en büyük zararı
 
Anayasal yollar içinde rejimi değiştirmek “fiilen imkânsız hale gelince” Tunus, Arap Baharı sürecini başlatan eylemleri doğurdu.

Dolayısıyla şaşırtıcı biçimde 10 yıl önce “Bin Ali normal olmayan biçimde görevi bırakacak” diyen Larbi Sadiki haklı çıktı.

Ancak Bin Ali rejimi Tunus’u kelimenin tam anlamı ile mahvetti.

Tunuslu uzman Abdülcelil Temimi’ye göre Bin Ali rejiminin “para ve imkan dağıtarak insanları satın alması” bütün Tunus’u utanılacak bir hale getirmiş ve ciddi bir ahlaki krize yol açmıştır.

Bin Ali’nin yıllarca devlet imkanları ile satın aldığı gazeteciler, mimarlar, avukatlar, hakimler gittikçe arttı. Böylece bir zaman sonra Bin Ali despotizmi ayakta kalmak için “Tunus’un ahlakını bozdurarak” harcamaya başladı.

Bu nedenle uzmanlar için “Tunus krizi aslında bir ahlak krizidir.”
 
Bin Ali sonrası

 
Bin Ali ülkeden kaçınca bütün sorunlara rağmen 2014 yılında yeni bir anayasa yapıldı. Böylece bütün Arap Baharı ülkeleri içinde en başarılı ülke olarak Tunus yerini aldı.

Ancak burada önemli olan şuydu: Tunus’ta Bin Ali despotizminin mağdurları uzlaşmayı bilmişti!

Örneğin gerilimler artınca İslami parti En Nahda’dan siyaset yapan Cebeli başbakanlıktan istifa etmiştir.

Yemen’de, Libya’da otoriter rejim mağdurlarının “sen şunu yaptın ben bunu yaptım” diyerek birbiri ile uğraşması bu ülkeleri felakete götürürken Tunus’ta mağdur demokratlar uzlaşmayı bilmiştir.

Tunus’un sorunları olmakla birlikte başarısının özünde muhaliflerin uzlaşma yeteneği olduğunu gözden kaçırmamak gerekiyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar