Süleyman Seyfi Öğün
Bir ara ABD ile Rusya’nın “Ortadoğu”da anlaştığı kanaâti hayli yaygındı. Bu kanâate dayanarak tahlil -spekülasyon- yapan çok sayıda kişi mevcûttu. Doğrusu biz o günlerde bu kanaâtten şüphe duymuş ve bu tarz bir ittifâkın kısmen mümkün olsa bile; bırakalım uzun vâdeyi, orta vâdede bile bir hükmü olamayacağını ifâde etmiştik. Bu bir kehânet yarışması değil elbette. Bahsi geçen ittifâk ihtimâlini geçerli görmememizin en başta gelen sebebi, dünyâya düzen vermek işinin sâdece ABD ve Rusya’ya kalmayacağını kestirmekten kaynaklanıyordu. Başta Britanya olmak üzere Almanya ve Fransa’nın olmadığı bir inisiyatifin sınırlı bir tesiri olacağını aşağı yukarı görebiliyorduk. Bugünlerde yaşananlar bizi haklı çıkarmış olsa gerekir.
Filanca güç ile feşkemanca gücü ittifak ettirip meseleleri bir finâle taşıma işi en hafifiyle kolaycılıktır. Hâlbuki dünyâ târihi; en koyu düşmanlıkların en koyu yakınlaşmalardan geldiğini kâfi miktardaki misâllerle gösteriyor. En yakın sayılabilecek olanlara bir bakalım. Stalin Rusyası ile Hitler Almanyası II. Genel Savaşın hemen başında bir saldırmazlık anlaşması imzalamışlardı. Demek ki II. Genel Savaşın gidişâtı konusunda Rusya ve Almanya anlaşmıştı.. öyle mi? Pekiyi ne oldu? Almanya savaşın en kanlı cephelerini Rusya’da açmadı mı? Şimdi de reel ittifâka bir bakalım: Britanya, ABD ve Rusya, “dünyâyı Hitler belâsından kurtaran” üçlü olarak ne kadar geçinebildiler ki? Sâdece 5 sene kadar kısa bir zaman geçmişti ki, ABD‘de anti-komünizm ve Rus tehlikesi; kitlesel bir histeri hâline geldi. Beş sene evvel ittifâk eden iki güç, ölümcül bir savaşın eşiğinden zor belâ dönmedi mi? Hâsılı, sıcak savaşta ittifâk edenler, soğuk savaşta ölümcül bir düşmanlığa savruluyordu. Soğuk Savaşın bittiği yerde kurulan ittifâkların da âkıbeti, bir savrulmalar dizisi olursa şaşırmamak gerekir.
Casus krizinden sonra yapılan yorum ve değerlendirmelerde de aynı finalist bakışın tesirlerini gördüğümü söylemeliyim. Şu aralar aceleyle, Britanya-ABD hattâ farklı sâiklerle de olsa Avrupa (AB)‘nın artık anlaştığını ve Ortadoğu’nun ve Doğu Akdeniz’in paylaşıldığını ifâde edenler çıkıyor. Bu durumda biz de yine aynı vaziyeti alacak ve tereddütlerimizi vurgulayacağız.
ABD-Britanya ilişkilerinin târihini bilenler, her ne kadar söylemde dile getirilse de “özel çıkar birlikteliği” vb kavramların fazlaca bir karşılığı olmadığını kestirebilirler. Evet ABD’yi ağırlıklı olarak kuran kudret tabiî ki Britanya’dır. Arada muazzam târihsel ve kültürel bağlar var. Eğer bu şekilde devâm etmiş olsaydı, bugün ABD; Avustralya ve Yeni Zelanda‘dan farklı olmayacaktı. Ama bugün bildiğimiz manâda bir ABD varsa; o da Britanya’ya karşı verdiği bağımsızlık savaşının bir fonksiyonu ve mahsûlüdür.
Britanya II. Genel Savaş sonrası, dünyâ hegemonyasını ABD’ye terk etmek mecbûriyetinde kaldı. I. Genel Savaşta savuşturduğu ve âdetâ kıyısından döndüğü tehlike gerçek olmuştu. Şimdi bir an için zihnimizi Britanya’nın bulunduğu konuma yerleştirelim. Var ettiğiniz ve sömürdüğünüz bir güç, günü geliyor size isyân ediyor. Sizi evden atıyor. Bununla bitmiyor; dünyâ hâkimiyetini elinizden alıyor. Haydi evden kovulmayı bir dereceye kadar anlarsınız da; kurabilmek için asırlarınızı, enerjinizi, birikiminizi ve yatırımlarınızı harcadığınız dünyâ hâkimiyetinizin elinizden alınmasını sindirmek o kadar kolay mıdır? Herkes zannediyor ki, Britanya II. Genel Savaş sonrasında “centilmence” mağlûbiyeti kabûl etti. Emekliliğini isteyen yaşlı bir memûr gibi köşesine çekildi. Hayır, tabiî ki öyle olmadı. Yatırımlarının kısm-ı âzâmını garanti altına aldı. Artık kendisine çok ağır gelen sömürgelerini usturuplu bir şekilde tasfiye etti. ABD’yi her şekilde sahaya sürdü. Elbette çokça destek verdi. Bu bir stand-by devridir. II. Genel Savaş sonrasındaki ABD-Britanya ilişkileri, yüzeyde verilen bir dostluk görüntüsü; daha aşağıda ise itiş kakışlardan ibârettir.
Eğer Falkland hâriç turulursa, son câsus krizine kadar Britanya’yı dünyâ sahnesinde bu kadar etkin görmedik. Artık bundan sonra, en başta bölgemizde çok daha etkin bir Britanya göreceğimizi söyleyebiliriz. Bunun ilk adımı Rusya’dır. Bundan sonra Esad’ın siyâsetlerine dikkât edelim. Bakalım eskisi kadar, yâni körlemesine Rusya ve İran’a bağımlı kalacak mı? Britanya’nın câsus krizi üzerinden Rusya’ya söylediği şudur: “Sûriye’yi zamanında Fransa ile paylaşmadım. Şimdi sana mı bırakacağım?“ (Bu arada; sâhi Esâd ihtisas eğitimi için neden Moskova veyâ New York’u değil de Britanya’yı seçmişti acaba? Savaş çıktığından beri eşi Esmâ Hanımefendinin ve çocuklarının oturmak için en güvenli yer olarak Londra’yı seçtiğini unutalım mı? Meselâ neden kurtarıcı kuvvet Rusya değil de, sık sık bombaların patladığı İngiltere?)
Britanya Kıbrıs’ı asla bırakmadı. Doğu Akdeniz’in merkezî bir değer hâline gelmeye başladığı günlerde Sûriye’deki uyuyan hücrelerini harekete geçirmesine şaşmamak lâzım gelir. Bunun önünde, Ortadoğu’da, İyi, Kötü, Çirkin tarzı spagetthi western filmler çevirmenin dışında bir şey bilmeyen ABD bile duramaz.
Gâliba vakit, bizim nesle ebeveynlerimizin yasak ettiği, gizli gizli okuduğumuz eski Teksas tefrikalarını, eğer kaldıysa sandıktan çıkarıp okumak vaktidir. Sık sık nasıl sesleniyordu Teksas: “İngilizler geliyor...”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2021
29.04.2021
22.04.2021
4.06.2020
22.04.2019
4.02.2019
14.02.2019
11.02.2019
4.02.2019
28.01.2019