Tayfun Atay
Bana antropolojinin hem bilgisini kazandıran, hem sevgisini aşılayan, hem de mesleki anlamda kapısını açan Sevgili Hocam Prof. Dr. Bozkurt Güvenç’i 10 Aralık 2018 sabahı kaybettik.
Bir “Baba”yı kaybetmiş gibi derin, ağır ve keskin bir duygu var içimde!..
Bozkurt Hoca üzerine yazacaklarımı zamana yayacağım.
Çünkü yas, yaşanmak içindir!
Aramızdan ayrılışının çok taze olduğu bu duygu-yoğun dönemde Hocam’a dair düz-yazı denemelerinde bulunmanın çok uygun düştüğü kanısında değilim.
Şiir de yazamadığıma göre!..
O yüzden sözü “Usta”ya bırakmadan önce birkaç cümle kurmakla yetineyim!..
***
“Usta” diyorum, çünkü ben, üniversitenin bir “Zanaat” olduğunu Bozkurt Güvenç’ten öğrendim ve onun yanında deneyimledim.
Aramızda ilk günden, onun son nefesine kadar hep bir “usta-çırak” ilişkisi oldu.
Bu yaşlarda bile karşısına çıktığımda, konuşurken heyecanlanıp ağzım-dilim birbirine dolaşır, ne söyleyeceğimi unuttuğum olurdu. O ilk günkü “Ustalık” etkisi üzerimden hiç eksik olmadı.
Ben, bir “çırak” olarak girdim onun “Antropoloji” atölyesine ve bugün ne olduysak/olabildiysek, onun sayesindedir!..
***
Biz Bozkurt Hoca’nın yanında “Üniversite”nin; yani bilgi üretiminin, düşünce üretiminin ve “insan üretimi”nin (eğitim-öğretim) zanaatkârane bir faaliyet olduğunu öğrenerek yetiştik.
Kızdığı oldu, hiç gocunmadık; sevdiği, takdir-tebrik ettiği oldu, çocuklar gibi şen olduk; koruduğu/kolladığı oldu, şükran ve minnet duyduk.
Ben öğretmenliğin “ebedi öğrencilik” olduğunu Bozkurt Hoca’dan öğrendim.
Ben öğretmenliğin, öğrencisinin her daim kale gibi arkasında durmak olduğunu Bozkurt Hoca’dan öğrendim.
Ben öğretmenliğin, emek verip yetiştirdiği öğrencisinin peşini hiç bırakmayarak her yapıp ettiğinde, yazdığında-çizdiğinde, konuştuğu-anlattığında ona uyarı, öneri ve nasihatlerde bulunmaktan hiç vazgeçmemek olduğunu Bozkurt Hoca’dan öğrendim.
***
Üniversitenin beşeri/zanaatkârane bir “Ocak” olmaktan çıkıp ticari-endüstriyel bir “işletme” haline geldiği şu zamanda Bozkurt Hoca, elbette uzun süre dayansa da sonunda kararını verdi ve bir “Antropoloji Ustası” olarak kendi haline terk etti bu diploma fabrikalarını...
Bozkurt Hoca ölmeden önce zaten üniversite öldü bu ülkede…
Bozkurt Hoca ölmeden önce zaten eğitim öldü bu ülkede…
Bozkurt Hoca ölmeden önce zaten, “Bana cahil lâzım” diyenlerle “Hocalık” öldü bu ülkede…
Bozkurt Hoca’nın ölümü içinse söylenecek söz belli:
Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil!..
Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde;
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter.(Y.Kemal Beyatlı – Rindlerin Ölümü)
***
(Hocam’ın ben Cumhuriyet Pazar’ın yayın yönetmenliği yaptığım dönemde bu güzel ürüne de çok değerli katkıları olmuştur. Ancak son gönderdiği yazı, Cumhuriyet’teki yönetim değişikliği sürecinde ben gazeteden ayrıldığım ve Pazar ekinin yayımı da son bulduğu için o mecrada değerlendirilemedi. Kısmet bugüne ve buraya imiş!..)
Küresel bir yanılgı: Çirkinlik mi, güzellik mi?
Bozkurt Güvenç
Sıcak yaz mevsimi sona ererken şöyle bir serinlemek isterseniz, “I Feel Pretty” (“Güzel Hissediyorum”) filmini izlemeyin sakın! Çünkü “kuzu postundaki kurt” gibi kötü ve tehlikeli bir filmdir. Öykünün kahramanı bir güzellik firmasında çalışan “etine-buduna dolgun” Renee mutsuzdur; çünkü kendini çirkin görüyor. Zayıflamak için spor yaparken, geçirdiği bir kaza sonucu kendisini dünyanın en güzel kadını gibi görmeye başlıyor.
Öykünün dramı tam da burada: Renee hiç değişmedi, ama kendisini güzel görüyor!..
Sorun, kadınlarda değil gözlerinde veya gözlerimizde. Mutluluk, öyle bir kaza ile gerçekleşecek türden -kolay- bir ruh hali değil. Ve kadınlar, güzellik endüstrisinin egemenliğinden bir türlü kurtulamıyor.
Neden acaba?..
Kadın yazar Naomi Wolf’un yıllar önce yazdığı, “The Beauty Myth” (Güzellik Söylencesi), küresel yanılgıyı değiştiremediği gibi, sarsmış bile sayılmaz. Güzellik tutkusu, güzellik endüstrisinin yarattığı bir mit/söylence de değil. Bir belgesel filmde, ilk kez aynaya bakan bir Afrikalı kadının saçını düzeltmesini hatırlarım! Geleneksel bir komşu düğününde de yaşlı iki teyzenin şu yorumuna kulak misafiri olmuştum: “Güzel kızdı, acele etmeseydi daha iyi bir evlilik yapabilirdi…”
Güzellik, medyanın ve endüstrisinin konusu olmadan önce de vardı. Kızlar güzel, saçı sakalı birbirine karışmış erkek ise mert kişi olmalı idi.
Erkeklerin egemen olduğu kentte “evde kalmış kız” olmamak için öteki kızlardan daha güzel olmak şarttır. Bu yüzden sanırım, kültürler çağdaşlaşma sürecinden geçerken medyatik tüketim endüstrileri, yıllanmış törelerin yerini alıyor.
Bu sorun da ekonomik mi? Hiç kuşkumuz olmasın! Bir Osmanlı köşküne yerleşen orta yaşlı kadının, arabadan inen erkeği, “Bizim kâtibimiz”; genç hanımı da “Bizim metres” diye “övünerek” tanıtmasına tanık olmuştum. Mutluluğun düşmanı olan kıskançlık, acaba bir güvensizlik kaygısı mıdır?..
Tek başına yaşayan ve çocuk sahibi olan özgür annelerin çoğalması, geleneksel ailedeki güzellik-çirkinlik sorununun ekonomik çözümü olarak yorumlanamaz mı?.. Geçimini sağlayan özgür kadın, egemen bir erkeğe katlanmaktansa evlenmeden anne olmayı tercih edebiliyor.
Aslında “güzellik–çirkinlik” sorunu, “sağlık-hastalık”, “savaş–barış”, “varlık-yokluk”, “güç–güçsüzlük” gibi, felsefi bir değer veya ikilemdir. Biri olmadan ötekinin, çözümü bir yana, tartışılması bile mümkün değil.
Biçimsel mantıktan farklı olarak; diyalektik mantık çok değerlidir: Felsefi bir önerme (a) “Hem doğru hem yanlış”, (b) “Ne doğru ne yanlış”; hatta (c) “Ha doğru ha yanlış” olabilir. Ne fark eder ki eğer toplum, mutluluğu ve mutsuzluğu erken eğitime dayalı bir kişilik yapısı değil de bir kader veya değişmez alın yazısı olarak değerlendiriyorsa!..
Yıllar önce bu sorunu, evlilik, eş seçme, yaşlanma gibi fizyolojik ve estetik gerekçeler ötesinde, moral ve etik anlamda, ”kendini bil’mek” ülküsü olarak inceleyen Mimar Mutlu Başakman, “Man” (İnsan) denemesini şu çarpıcı soruyla noktalamıştı:
“Güzeldeki çirkinlikleri göremeyen, ne bilsin, nasıl görsün çirkin denen şeylerdeki güzelliği?..”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
27.01.2020
23.01.2020
9.01.2020
7.01.2020
5.01.2020
31.12.2019
26.12.2019
22.12.2019
12.12.2019