Yüksel TAŞKIN
Gündelik hayatta bulunduğum ortamlar sürekli yakınan insanlarla dolu. Sabah gözlerinde sinik bir umutsuzluk okunanlar, akşam klavye başında civanmert radikallere dönüşüyor, eleştiri oklarını öncelikle mücadele etmeyi seçmiş “benzerlerine” yöneltiyorlar. Bu sinik edilgenlikte ya aşamadığımız ya da sevdiğimiz şeyler olmalı ki, mücadeleyi seçenleri olumsuzlamaya çok büyük enerji harcıyoruz. Böylece kendi edilgenliğimizi haklı çıkarıyor, “tavizsiz” duruşumuzla gurur duyuyoruz. Bir şeyler yapanlarıysa tek kelimelik sıfatlardan örülmüş çemberlere sıkıştırıp öteliyoruz.
Taraf gazetesi yayımlanmaya başladığında, bu tür gazete çıkarma girişimlerinde yer alanlar “on bin tirajını aşamaz” demişlerdi. Taraf, gençlere özgü dik duruşuyla ciddi bir etki alanı yaratmayı başardı. Bazen de yalpaladı. Değişim arifesindeki bir ülkede, kimi zaman iktidar sahiplerini, kimi zaman da muhalefet çevrelerini öfkelendiren yayınlar yapmak kolay değildir. Böyle zamanlara özgü kimi gerilimlerin gazete içerisine yansıması da doğaldı. Bu gerilimlerin demokratik bir çalışma ortamında pozitif enerjiye dönüştürülmesi tam anlamıyla başarılamadı.
Aslında tarih tekerrür ediyor: Bu ülkenin dik duran insanları, büyük özverilerle bir parti, dernek veya gazete yaratmayı başarıyorlar. Ardından kıyıcı ve tüketici iç tartışmalara savruluyor ve eserlerini bir türlü kalıcılaştıramıyorlar. Muktedirler de bu kısır döngüyü ellerini ovuşturarak izliyorlar. Sorun belki de bu ülkenin muhaliflerinin bir türlü “kadirşinas itaatsiz” olmayı becerememelerinde yatıyor. Kendisi gibi mücadele eden, bedel ödeyen insanları kabul edemeyen, yan yana duramayan anlayış, kendisine demokrat sıfatını uygun görse ne çıkar?
Toplum için demokrasi talebinde bulunanların öncelikle kendi ilişkilerinde kadirşinas ve demokrat olmayı öğrenmeleri gerekiyor. Kendi değerlerimize sahip çıkmayı, bu değerleri kalıcılaştırmayı, kurumsallaştırmayı öğrenmeliyiz. Tam da bu nedenlerle Taraf’ı yaşatma sorumluluğumuz var. Basında giderek yaygınlaşan otosansürün yarattığı sıradanlığı, boğuculuğu kıracak, muhaliflerin soluk alabilecekleri zeminlere ihtiyaç var. Böyle bir ortamda elimizdeki kıymetli bir aracı yaşatmaktan daha akılcı ne olabilir? Taraf’ta yazmaya karar vermemin kısa tarihi budur...
Türkiye’de mevcut iktidarın kendi resmî ideolojisini oluşturma gayretinde olduğu görülüyor. Buna göre Türkiye artık ileri demokrasidir ve bunu kabul edemeyenler perde arkasından işler çevirerek tekerimize çomak sokma gayretlerine devam etmektedirler. Türkiye ileri demokrasi filan değildir. Ülkemiz onyıllardır demokrasisini derinleştirmek için ciddi mücadelelere sahne olmaktadır. Demokraside katılım, ekonomide bölüşüm, kültürde tanınma adaleti ana başlıklarından bakıldığında daha alınacak çok fazla yol var. Bu yazıda sadece katılım adaletiyle ilgili bazı sıkıntıları anımsatacağız.
AKP döneminde mevcut belediye birimlerinin yüzde 60’ı ortadan kaldırıldı. Çağımız, “küçük güzeldir” ilkesinden yola çıkarak yerel yönetimleri küçük birimlere yayan ve yetkilerini arttıran bir yönelimdeyken, AKP yerel yönetimlerde merkeziyetçi bir duruş sergilemiştir. Yine aynı AKP, hiçbir inandırıcı gerekçe sunamadan Başkanlık Sistemi’ne geçiş arayışındadır. Yerel düzeyde merkeziyetçi zihniyeti hortlatan bir partinin başkanlık arzusu, aslında aynı madalyonun iki yüzüdür: Temel sorun, siyasal yetki ve gücü paylaşmayı öğrenemememiz, kabul etmek istemememizdir. Türkiye demokrasisi, siyasal iktidarlar güç ve yetki paylaşmayı öğrendiğinde, sınırlarını kabul ettiklerinde derinleşebilecektir. Siyasi iktidar değiştiğinde çaycıların bile değiştiği bir ülke demokrasi değildir. Valilerin, rektörlerin, milletvekillerinin aynı tornadan çıktıkları tekçiliğe demokrasi denemez.
Kürt sorununun barışçıl çözümü için atılan adımlara destek verenlerin, “hangi yerel yönetim mevzuatı ve zihniyetiyle Kürt sorununa kalıcı çözümler getirilecek” sorularını sormaları, eşyanın tabiatındandır. Barış sürecini başlatarak siyasi risk alanlara, “peki neden bu açılımın hemen öncesinde son derece merkeziyetçi bir yerel yönetim yasasını çıkardınız” diye sorulması mı doğaldır, sorulmaması mı?
Bu soruları ısrarla ve özgürce sormaya devam edersek demokratik bir ülkeyi kurabiliriz...
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.04.2024
15.12.2019
26.07.2019
18.12.2017
27.09.2017
19.09.2017
10.08.2017
27.07.2017
10.07.2017
26.06.2017