Hüseyin ÇAKIR
Demokrasinin gelişme tarihine bakıldığında, büyük çatışmalar, savaşlar, ayaklanmalar sonucunda uzlaşmalarla toplumsal sözleşmeler yapılmış.
Hamaset söylevlerinden çıkıp, devletin, demokrasinin kurumsal ve siyasetin yeniden yapılanmasına için adalet, hukuk ve Meclis iradesini öne alan çalışmaya geçilmeli ve hız verilmeli. OHAL'in, başka anlamlara, anlamalara yol açan "hal" olacak biçimde kullanılmamasına özen gösterilmeli. Öte yandan devletin reorganizasyonu/reformlar ne iktidar ne muhalefet, ne de toplum, iktidarın -AKP'nin- Erdoğan'ın- sorunu olarak görülmemeli, ki; süreç demokratik temelde, toplumsal mutabakatla çözüm yolunda ilerleyebilsin.
Korku tünelinden çıkıp, gerçeğe çıplak haliyle bakarak bir daha darbe yapmayı kimsenin aklına getiremeyeceği değişim ve yeniden yapılanma adımı atılmalı.
Demokrasi konusunda, iktidar ve muhalefetin, ortak noktaları ve farklı düşüncelerini kamuoyuna sunmaları ve demokratik tartışma ortamının yaratılmasına acil ihtiyaç var.
Kanun Hükmünde Kararnamelerin (KHK) hangi alanlarda kullanılıp, hangi alanlarda kullanılmayacağı önem taşıyor. Meclisin etkin ve güçlü biçimde süreçte rol oynaması gerekiyor.
Darbe girişimine karşı, toplumsal tepki ve sokağı “devrim” olarak tanımlayanlara hatırlatayım: Bütün devrimlerde, belirleyici irade/özne, toplum mühendisliği yapan bir avuç seçkin güç sahibi olmuştur. Zamanımızda değişim ve yenilenme, devrimle değil, katılımcı demokrasi yoluyla yapıldığında çoğulcu ve yurttaşların rızasına dayanarak gerçekleşebilir.
15 Temmuz milat ve geçmişle yüzleşme
Popülizmin her türü ; “millet şöyle istiyor, böyle istiyor…” gibi duyulmak istenen sesleri abartarak büyütmek, duyulmak istenmeyen sesleri yok saymak tehlikelidir. Siyasiler, politika üretemediklerinde, politikalarını topluma kabul ettiremediklerinde popülizme başvurarak, seçmenlerini bloke edecek algı yaratıyorlar. Yarattıkları algı üstünden millet/toplum böyle istiyor diyorlar. Bu zihniyet, siyaseti değersizleştiriyor. Adalet, erdem, hukuk gibi değerlerin yerini popülizm alıyor. “Millet idam cezasını istiyor” söylemi, linç kültürü güçlü olan toplumun öfke duygusu üstünden popülizm yapmak siyaset yapmak falan değil, taraftardan öfke dolu alkış almaktır.
Cumhurbaşkanı 15 Temmuz milat dedi. Geçmişle yüzleşilmeden, yeni bir dönem başlatmak mümkün olmaz. Kurumlar KHK ile üç saniye içinde değiştirilebilir: Ancak, politik, sosyal, sınıfsal, inanç, gelenek, görenek, değer ve ahlak zihniyeti bir çırpıda değişmiyor. Zamanın önemine binaen, frene basılabilir, göze batan kabalıklara özen gösterilebilir… Mesela 6 milyon oy alan HDP’yi yok saymaya devam edilirse, Kürtler ve AKP iktidarına karşı aşırı güvensiz radikal, laik ve Kemalistlerin güvensizliğinin değirmenine su taşınmaya devam edilir.
Sokak ve darbe girişimine karşı ortada duranlar
Sert kutuplaşmanın 16 Temmuz sabahı sabun köpüğü gibi uçup gittiğini düşünmek aşırı iyimserlik olur. Darbe girişimine karşı ortada duran, ideolojik, sosyal kesimlerin olduğu ve olacağı biliniyor(du). Sosyalist! solda yer alan küçük, küçük gruplar, “egemenler arası iktidar savaşı” veya “devrimci durum için olanak” biçiminde yaklaşımlar olduğu gibi, radikal laik ve Kemalistler, Ergenekon ve Balyoz… davalarının muhatabı askerlere gözlerini çevirip ortada durdular.
Darbeye karşı sokağa çıkanlar, direnenler herkesin takkesini önüne koyup düşünmelerini sağladı.
İdeolojik saiklerle öven ve yeren bütün sokak analizleri yanıltıcıdır. İnsanlar sokağa çıktığında kitle kültürü her şeye egemen oluyor. Dikkat edildiyse, bir kişi bir slogan attığında birileri çılgınca katılıyor, birileri kısık sesle, birileri sessizce bayrak sallıyor.
Sokakta bireylerin iradesinin her türlü yönlendirmeye ve çatışmaya açık olduğuna dair Türkiye ve dünya tarihinde yaşanmış sayısız örnekler var.
15 Temmuz öncesindeki kutuplaşma, “Salı Atışmaları”ndaki hakaret vs. rağmen, iktidarı muhalefeti ve Cumhurbaşkanıyla ortak aklın egemen olduğu bir tutum alarak, sokağı da bu ortak aklın çizgisinde tuttular, provakatif girişimlere aralık bırakmadılar.
Darbe girişimine karşı ortada duran, aşırı şüphe içinde olanların kanaatlerinin zayıfladığını düşünüyorum. Ön yargıların kalktığı, İslamcı rejim tehlikesinin geçtiği kuşkusu ve korkusunun yok olduğu söylenemez. Bu tehlike! ve korkuyu diri tutan politik İslamcı söylemler, Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, AKP’nin önde gelenlerden bazılarının dini referans veren açıklamaları, şüphe, kuşkuyu diri tutuyor.Yurttaşlık hukuku yerine, din referanslı açıklamaların yapılması;Diyanet İşleri Başkanının Darbecilerin cenazesini kaldırmayacaklarını açıklamaları, İstanbul’da “Hainler mezarlığı,” –Kadir Topbaş sonra vaz geçti- bunlar önü arkası düşünülmeyen aşırı duygu yüklü davranışlar.
Cumhurbaşkanının sık sık “ben Müslümanım” vurgusu, yurttaşlık hukuku yerine din kardeşliği hukukunu öne alan açıklamalar yapması, inanmayanlar, başka din ve mezhepten olanlar, aşırı laik ve Kemalistlerin, laik Cumhuriyet rejimi tehlikede korkusunu diri tutuyor. Ve darbe girişimini Erdoğan gücünü kalıcı hale getirmek için organize etti ye varan fanteziler karşılık bulabiliyor.
Hadi canım bunlar da kim? Cürümleri ne ki, kaç kişiler, eski Türkiye’nin çürümüşleri? Vs., vs. gibi ya da “millet iradesi ortada” diye yazıp çizenler, içinden böyle geçiren zihniyetle yenilenme gerçekleştirmek zor olur, devletin demokratik yapılanması bu zihniyetle gerçekleşemez, bu zihniyet devleti ele geçirme zihniyetidir. İyi ki bu sesler her geçen gün daha kısık çıkıyor.
Helalleşme ve yanlış yaptık diyebilmenin hafifliği…
Uzlaşma, saygılı siyaset görüntüsüyle birlikte, “helalleşme”, “yanlış yaptık” sözleri siyasette normalleşme ve demokratik mekanizmaların işletilmesi için ciddi bir adım.
Korku karşısında, yan yana durulmadığının ortaya konması lazım. Bunun için iktidar ve muhalefet partilerinin “ilkeli uzlaşma ve mutabakat” temelinden hareket etmeleri gerekiyor. Farklılıklarıyla bir arada olma, eleştiri ve özeleştiriyi mutabakat ve uzlaşmanın olmazsa olmaz yöntemi, demokrasinin gereği olarak kabulden hareket etmek gerekiyor. 15 gündür bunun olumlu örnekleri görülüyor. Yol kazaları olabilir mi? Evet olabilir, olacaktır da.
Kraldan çok kralcılar, her tarafta, her yerde dün sesi sedası çıkmayanlar bugün avazı çıktığı kadar bağırıyorsa, bunlara dikkat edilmeli.
Örneğin devletin yeniden yapılanması gibi bütün toplumu ilgilendiren yapısal kararları alırken TBMM’nin iradesi belirleyici olmalı. OHAL koşulları var diyerek TSK’nın yapısal değişimini Kanun Hükmünde Kararname ile yapmak yanlış, bu “devrim yaptık” zihniyetiyle hareket etmek olur ki, 27 Mayıs’ta yapıldığı gibi “ halk için en iyi olanı biz düşünüyoruz” mantığının aynısıdır.
Yeni durum ne kadar yeni ve yenilenmeye açık olacak?
Yeni sayfa açmak için yeni zihniyetle, yeni kavramlarla düşünmek ve hareket etmek gerekiyor.
Yeni bir sayfa açmak için, eleştiriye karşı zihniyet değişimiyle başlanılmalı. Demokrasinin işleyebilmesi için eleştiri özgürlüğü olmazsa olmazların başında gelir. Eleştiriye tahammül diye bir laf söylenir. Tahammül, tahammülsüzlüğü de eşit olarak içinde barındırır, güçler dengesine göre tutum almak anlamına gelir. Eleştiriye ifade özgürlüğü bağlamında bakıldığında, çoğulculuğu güçlendiren, özgür düşüncenin alanını ve demokratik ortamı genişletir, en temel sorunların çözümünde“kırmızı çizgiler” in yerini gri alanlar alır, “iç düşman” diye bir kavram da devletin ve siyasetin lügatinden çıkmış olur.
Devletin yeniden yapılanması, aynı zamanda siyasal zihniyet dönüşümüyle birlikte, birbirini geliştiren öz’de yol almalı ki, Türkiye’nin “yumuşak karnı” olan sorunları toplumsal mutabakatla çözebilelim.
Dile getirildiği gibi: 1921 Anayasasındaki “yurttaşlık” tanımı referansıyla başlamak bile toplumsal uzlaşıya dayanan yeniden yapılanma için kapsayıcı bir adım alacaktır.
Günün “karı-zararı” düşünülerek, büyük adımlar atılamaz, büyük dönüşümler yapılamaz.
Yazarlar
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSistem çürümüş ki nasıl çürümüş 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHayır, bu Türklük Sözleşmesi değil! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.05.2018
13.05.2018
6.02.2018
29.04.2018
22.04.2018
8.02.2018
1.02.2018
25.03.2018
19.03.2018
11.03.2018