Kemal CAN
“KHK’lılara mazbata verilmemesinin seçimle ilgili kısmını şimdilik bir kenara bırakarak, meselenin bu ülke vatandaşları arasında uygulamaya konulan açık ayrımcı hukuk haline gelmesini konuşmak, bu meseleye İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasından daha çok itiraz etmek gerekiyor (…) KHK’lılarla ilgili uygulamalar demokrasiden de önceki bir meseleyle, eşit yurttaşlık hakkıyla ilgili. Darbe gerekçesiyle çıkartılmış olağanüstü hal kararnameleriyle -üstelik olağanüstü hal gerekçesiyle ilgisi olmadan- işlerinden çıkarılmış kamu görevlileri özel bir etiketlemeyle, yasal dayanağı olmaksızın pek çok hakkı kullanamaz hale getirildi. Hepsi hukuksuz uygulamalar olarak: İşleri ellerinden alındı, başka bir işe girmeleri, mesleklerini yapmaları engellendi, pasaportlarına el konularak yurt dışına çıkışları yasaklandı, yasal hak arama yolları kapatıldı, kısıtlılıkları aile fertlerine kadar genişletildi. Bu uygulamaların bir kısmı fiili idari kararlarla, bir kısmı da -YSK’nın son verdiği kararda olduğu gibi- yargı organlarınca hayata geçirildi. Bunun benzetilebileceği durum, Afrika’da sistematik ırk ayrımı politikası olan apartheid düzenidir. İnsanların siyasi erkin belirlediği özel etiketler (renk, ırk veya KHK kararı) nedeniyle bazı haklarının ellerinden alınabilmesi ve bazı haklarının kullandırılmamasını içeren açık ayrımcılık rejiminin ilanıdır.” Tam bir ay önce “Mazbata hakların diyeti olmamalı” başlıklı Gazete Duvar yazısında yukarıdaki satırları yazmıştım. Diyet de işe yaramadı, haklarla birlikte mazbata da gitti.
Bu hafta, bir grup vatandaşın haklarından mahrum edilmesiyle ilgili çok dramatik bir örnekle daha karşı karşıya kaldık. Prof. Dr. Haluk Savaş’ın tedavi nedeniyle yurt dışına çıkmak için yaptığı pasaport başvurusu reddedildi. Yargılandığı davadan beraat etmiş, mahkeme tarafından yurt dışı yasağı kaldırılmış olması da bir sonuç vermedi. Sosyal medyada büyük tepkiyle karşılanan durum, Savaş’ın “yaşam hakkıma ulaşmaya çalışıyorum” çağrısı dolayısıyla, haklı olarak vicdani bir mesele olarak ele alındı. Olay, 12 Eylül yönetiminin tedavisi için yurt dışına gitmek isteyen Ruhi Su’ya pasaport vermemesiyle karşılaştırıldı. İktidardaki, yönetimdeki insanların kaybolan merhametine, yok olan vicdanlarına seslenildi. Elbette mesele vicdansızlık veya merhametsizlik gibi ifadelerin bile hafif kaldığı bir durum aslında. Ancak meselenin ahlaki tercihlerle, kötü olma özgürlüğüyle sınırlanamayacak çok daha derin bir içeriği var. İnsanlığın vardığı noktanın en temel metinlerden biri olan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde işaret edilmiş ve güvenceye alınmış temel haklar, yüzyıllardır mücadelesi verilen eşit yurttaşlık ve geçen yüzyılda büyük ölçüde gezegenden temizlenmiş olan ayrımcılıkla ilişkili bir içerik. AİHM’in kuruluş ve varlık gerekçesini inkar ederek, iş yükü bahanesiyle korumaktan kaçındığı haklarla ilgili bir içerik. Kendine veya yakınına doğrudan dokunana kadar, “başkasının” meselesi gibi algılanan çok temel bir sorunla bağlantılı bir içerik.
Türkiye’de artık tartışma götürmez bir durumla ile karşı karşıyayız. Etiketlenen bir grup vatandaşın, birer infaz kurumuna çevrilmiş mahkemeler eliyle, idari kararlarla, fiili uygulamalarla bazı hakları kullanması hatta bu haklara sahip olması engelleniyor. Daha önce dünyada çeşitli örnekleri görülen ırk, renk, din, cinsiyet farklarına bağlı ayrımcılık, politik görüş kıstasına göre yapılan tasnifle açıkça uygulanıyor. Örneğin, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı, CHP lideri Kılıçdaroğlu’na linç girişimini “protesto hakkının anayasal koruma altında olduğu iddiasıyla savunurken, tamamen keyfi olarak pek çok barışçı gösteriye, hatta basın açıklamasına “izinsiz olduğu” gerekçesiyle polisler saldırıyor. KHK’lıların seçme ve seçilme hakkı tartışma konusu yapılıyor, seçilmiş belediye başkanlarına ve meclis üyelerine mazbataları verilmiyor. Prof. Dr. Haluk Savaş’ın yaşadığı mesnetsiz yurt dışı yasağı bütün KHK’lılara -hak arama yolları da kapatılarak- uygulanıyor. Can Dündar’ın eşi Dilek Dündar’a uygulanan pasaport yasağı örneğinde görüldüğü gibi, bu keyfi uygulama için KHK şartı veya soruşturma olması da gerekmiyor. Kadıköy’de “Soma protestosu” sırasında görevli emniyet yetkilisi İmamoğlu’nun “her şey çok güzel olacak” sloganının valilikçe yasaklandığını söyleyebiliyor. Yani hem söyleme mecburiyeti hem yasağı aleniyet kazanmış durumda. Seçme seçilme, seyahat, iş, hak arama ve bunun gibi daha pek çok alanda, eşit yurttaş olmanın sağladığı güvenceler ve haklar bir grup insan için kaldırılmış görünüyor.
Gelinen noktada yaşananı hak ihlali değil de hak ilgası olarak tarif etmek daha doğru. Çünkü bir şeyin hak ihlali olarak tartışılabilmesi ve bir uygulama sorunu olarak konuşulabilmesi için, söz konusu hakkın kabul edilmiş, bu hakkın dayandığı normun geçerli ve yürürlükte olması gerekir. Oysa pek çok durumda hakkın kullanılmasıyla ilgili bir kısıtlamadan değil, o hakkın var olup olmadığından bahsediliyor. Mesela anayasanın açık hükümlerine rağmen “gösteri yapılabilecek yerler” ve “gösteri yapabilecek gruplar” diye kategoriler oluşturuluyor. Üstelik bu gizlenip saklanarak değil, açık açık ilan edilerek, gösterilerek yapılıyor. Özellikle KHK’lılarla ilgili pek çok konuda, hakların ihlalinden çok -hak arama yolları da tıkanarak- hakların yok sayılmasından söz etmemiz gerekiyor. YSK’dan bu yönde karar çıkmamış olsa da, iktidar sözcülerinin “KHK’lıların oy kullanmaması gerekir” diye dilekçe vermesi bile ayrımcılık aklını göstermek için yeterli. Zaten insanların oy kullanma hakkını almasa bile seçilme hakkını alan YSK, ardından kazanılmış seçimi de iptal etmekte sakınca görmedi. Hukuk dışı idari tasarrufların, yasaklamaların çoğunda da, sadece sıklıkla sınırlı olmayan bir sistematik durum söz konusu. Politik görüşe göre farklı hukuk, farklı hak ve farklı muamele meselesindeki etiketleme (fişleme) de, devleti yöneten en üst merciler tarafından açık talimatlarla ortaya konuluyor. Meydanlardan, medyadan fişleme görevlendirmeleri, “kayda alınma” tehditleri yağdırılıyor. Böylesi bir duruma karşı, vicdanları, merhameti, insanlığı geri çağırmanın yeterli olduğu düşünülebilir mi? Konu bir insaf sorununa indirgenebilir mi? “Memleketin bu hali kanıma dokunuyor, canımı acıtıyor, nasıl böyle olduk?” demek eleştiri sayılabilir mi? Son olarak, Türkiye’deki bütün hak ihlallerine karşı “iç hukuk yollarını tüketme” şartı koşan uluslararası hukuk çevrelerine de şunu söylemek gerekir: İç hukuk (aslında tüm hukuk) Türkiye’deki iktidar tarafından tüketilmiştir.
Yazarlar
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025