Sezin ÖNEY
8 Nisan, Dünya Romanlar Günü’ydü.
Uluslararası Roman Birliği’nin (International Romani Union IRU), 1990’da Polonya’da gerçekleştirdiği 4. Roman Kongresi’nde, bu gün, hem Roman kültürünün zenginliğinin kutlanması, hem de Romanların tarihleri boyunca çektikleri eziyetlerin anılması için seçildi.
Bu açıdan, yani çokuluslu büyük bir örgüt tarafından değil, Romanların kendilerince belirlenmesi bakımından da, 8 Nisan’ın büyük önemi var.
Dalai Lama’dan Papa 2. Jean Paul ve son olarak da, Dışişleri Bakanlığı döneminde Hillary Clinton da, 8 nisan günü, Romanların sorunlarının yakıcılığına değinen ve “ayrımcılığa son”çağrısında bulunan konuşmalar yaptı. Bu arada, Bill Clinton’un, babası William Blythe’in, İskoçya’daki Blythe adlı Roman aşiretinden olabileceği de söyleniyor.
Roman sorunu, “Avrupa değerleri”nin turnusol kâğıdı.
Avrupa Birliği’nin en büyük insan hakları meselesi, Romanların uğradığı ayrımcılık. Bu ve müteakip birkaç yazıda, hem Avrupa’da Romanlar konusu, hem de Türkiye’de Roman Açılımı sürecinde ne yapıldığını, neler yapılmakta olduğunu konu edeceğim. Eleştirilerim kadar övgülerim de olacak; ancak eleştirilerin daha öğretici olduğunu düşünüyorum.
Eleştirinin yapıcılığı
Akademik hayatım ve gazetedeki yazılarımın tamamında, sadece insan hakları odaklı yazdım. 2000’lerin başından beri de, önce dil hakları ve ardından da 2003’te, o zamanın “yeni”, şimdinin eskimiş ve sirkeleşmiş kıvamdaki Terörle Mücadele Kanunu’nun yasalaşma süreciyle beraber, Kürt Meselesi’nde barışa nasıl ulaşılabileceği üzerine kafa yordum.
Dünya tecrübesi gösteriyor ki, barışa ulaşmanın kolay yolu yok. Zorluklara, hatalara, süreçlerin meşakkatine dikkat çekmek ise, ikbal peşindeki bir kolaycılığa ve iktidarın yıldız tozuna bulanma şehveti içindeki bazı saldırgan “gazetecilerin” zannettiğinin aksine gerçek barışseverlik. Onlar da, sabah akşam “bugün kimi vodoo bebeği olarak iğnelesek” diye aranacaklarına veya mağduriyet söylemleriyle kendilerine acıyıp duracaklarına biraz mürekkep yalamaya çalışsalar, bilginin ne denli uçsuz bucaksız ve insanın her daim ne denli cahil kalmaya zaten mahkûm olduğunu anlayıp, biraz tevazuun erdemini keşfederler.
Bana göre, her yazı bir arayış.
Eleştiri ise, daha iyiye ulaşmanın yolunu açan, yıkmayan ancak “yapmanın” yolunu açan, kendini ve başkalarını sorgulayan bir yaşam tarzı.
Ben, herkesten çok kendimi eleştiririm; bu nedenle, eleştiriyi alınganlıkla karşılayan akademisyenlerle, gazetecilerle karşılaşınca çok şaşırıyorum; iki mesleğin temelinde de şüphecilik var. Eğer insan, eleştiri kabul edemeyecek kadar kendini beğenmişse, bu mesleklerin de hakkını veremez. Bana, övgüler değil, en çok eleştiriler öğretti.
Darısı, siyasetçiler ve yazar-çizer herkesin de başına.
Eğer barış süreci konusunda, hükümetin yetenekleri ve sınırları üzerine gerçekçi ve samimi biçimde fikir yürütmek istiyorsak, bence en iyi ipuçlarını Roman Açılımı süreci veriyor.
Bu süreci, 2009-2010’da, neredeyse günbegün, ilgili tüm tarafların penceresinde takip etme fırsatım oldu. Türkiye’de politikalar nasıl oluşturuluyor; bir anlamda buna da birinci elden bizzat şahit oldum.
Dönüm noktası?
“Roman Açılımı”, aslında Avrupa genelinde örneği olmayan bir politika geliştirme çabasıydı. Kamuoyunun gündemine ilk kez 2009 kasım ayında gelmişti. 87 Roman derneği, 17 kasımda Ankara’da, Devlet Bakanı Faruk Çelik ve bakanlıktan diğer görevlilerle görüştü. 10 aralıkta da, 120 kişinin katılımıyla İstanbul’da bir “Roman Çalıştayı” yapılmıştı. 36 ilden, beş federasyon ve 80 dernek temsilcinden oluşan geniş çalışma grubu, dönemin Devlet Bakanı Faruk Çelik’in davetiyle biraraya geldi.
Açılımı, bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başlatmıştı. Erdoğan’ın, bu adımı, oy kaygısıyla atıp atmadığı çok tartışıldı o zaman. En yakınındaki bürokratlarsa, Başbakan’ın duygusal yönüne ve Romanların ezilmesine karşı içten ve duygusal bir hassasiyet duyduğuna yemin billâh ediyorlar. İşte, bir “samimiyet tartışması” daha; tıpkı Kürt Sorunu konusunda gündeme getirildiği gibi. Kanımca, bir politikacının oy kaygısı son derece doğaldır; önemli olan da sonuçlar.
Hükümetin, Abdi İpekçi Spor Salonu’nda 14 Mart 2010’da düzenlenen Roman Açılımı Zirvesi de, tam bir gövde gösterisiydi. Ülkenin dört bir yanından gelen Romanlar, ilk kez devletin kendilerini onore ettiğine, Başbakan’ın bizzat kendi ağzından, onlardan yaşadıkları mağduriyet nedeniyle özür dilediğine tanık oldular.
Peki, bu o günden bugüne neler oldu bitti; hükümet için, “yaptıklarımız, yapabileceklerimizin teminatı mıdır?”, Roman Açılımı penceresinden, barış sürecine bakınca...
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTrump Nobel'i alıp barıştan kaçarsa 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÇözümde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaYPG silah bırakır mı? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMeşruiyet ve toplumsal cinsiyet: Eşbaşkanla tokalaşılmadı 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMemleketin geleceği hangi fotoğrafta? 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024