Sezin ÖNEY
“Gigant” Almanca “dev” demek; “gigantomanie” de, ‘devlik’ kompleksi, “deliliği”.
Bu kavram, Gezi olaylarının neden yaşandığını ve “gücü elinde tutan” bazı insanlarca neden bu olayların bir türlü anlaşılamadığını tek kelimede özetliyor.
Bana “gigantomani” sözcüğünü öğreten, neredeyse yarım asırdır Münih’te yaşayan Ali Galip Poyraz oldu.
Poyraz, tercüman, işletmeci, tiyatrocu ve insan hakları savunucusu; bir de başka bir kimliği var, göçmen...
Tam bir İstanbul çocuğu olarak, şehrin en kozmopolit zamanlarının sonunu yaşamış. 6-7 Eylül olaylarına tanık olmuş, örgütlenen, kışkırtılan toplumsal nefretin bedellerini iyi biliyor.
Ve tabii, bir göçmen olarak, “dışarıda” bırakılmanın ne demek olduğunu da.
Göçmenlerin kaderi, her ne sebeple göçerlerse göçsünler böyledir; kendi topraklarında da, bir şekilde“dışarıda” bırakılmışlardır, “yeni topraklarında” da bir şekilde hep dışarıda kalırlar.
Gezi’den Türkiye’ye yayılan başkaldırıda da, böyle bir yan var; kendi ülkesinde “göçmen ruhuna” mahkûm edilen insanlardan bahsediyoruz.
Bugün, sadece Başbakan Erdoğan’ı sorunun merkezinde, meselenin “sebebi” ve “sonucu”olarak görüyoruz.
Ama “Başbakanlık” makamının çevresinde öbeklenen “siyasetçi”, “danışman”, “gazeteci”,“aydın”, “iş insanı” gibi insanların, Erdoğan’dan daha militan tavırlarının varlığı da sözkonusu.
AKP, sandık yoluyla elde ettiği gücü, demokrasiyi yeşertmek için seferber etmedi. Birçok olumlu iş yapıldı, ancak bunların birçoğu, “demokrasi”, “hak ve özgürlükler” uğruna değil, dev bir gökdelen gibi yükselen iktidar yapısına daha derin bir temel kazmak için gerçekleştirildi.
“Devlet” ve “hükümet” ikiliği, Genelkurmay ve o makamın çevresinde öbeklenen rant ağına karşı verilen “savaş”, AKP’nin içinde gelişebilecek demokratik düşünce iklimini de kırdı, kıraçlaştırdı.
Bu nedenle, aslında 28 Şubat’tan 27 Nisan Muhtırası dönemine darbe yanlısı cephe, AKP ve AKP’yi destekleyen birçok “yeni elit” üyesine en büyük kötülüğü yaptı bile. Kendilerine benzettiler; bundan daha fena da ne olabilir?
Şimdi, yeni bir “derin devlet” sorunumuz var; devlete olan “derin güvensizlik”.
Yolsuzluğu, kayırmacılığı yasallaştıran bir bürokrasi ve yönetimin, gözlere bakarak yalan söyleyen bir devletin, din veya milliyetçilik duygularını işine geldiği zaman kullanan siyasetçilerin futbol topu gibi istediği yere tekmelediği gençler; işte klasik “devlet-millet el ele” Türkiye manzarası.
En bel bağlanan “sihirli değnek” eğitimin bile, işsiz-güçsüzlük ve az ya da çok, hiçbir miktarda paranın “yoksunluktan” kurtaramadığı gençlere, Malazgirt’in bindönümü 2071’e kadar da vaat edilen de nedir?
Bugün yaşadığımız sosyal buhran da bundan kaynaklanıyor aslında.
Sadece bir kesim için değil, herkes için “eşitlik, adalet, saygı, haysiyet, hak ve özgürlükler” nasıl mümkün olabilir?
Soru aslında bu kadar basit.
Önce Almanya’da, sonra da, İtalya’da olduğum bugünlerde, Türkiye ile de kıyaslayınca açıkça ortada olan şu; Avrupa Birliği geneli, tüm ekonomik ve siyasi krizine rağmen, bu açıdan hâlâ insanı afallatan bir yaşam düzeyi sunuyor.
Bu da, “Avrupa coğrafyası” kusursuz bir dünya harikası olduğu için değil; eksik ve fazlalıklarıyla, hata ve doğrularıyla, insan hakları odağı son derece kuvvetli bir proje oluşturduğu için mümkün olabiliyor.
Liderinden havaalanına, “adalet sarayından” alışveriş merkezine, her şeyin en büyüğünün hayaline düşen bir “gigantomani”, birkaç ağacın yaprakları arasından kopup da esmeye başlayan usul usul bir rüzgârla da sarsılabilir.
Her şeyin “en büyüğü” peşinde olan Sovyetler de birkaç ayda çöktü gitti; Türkiye’nin bu Sovyetik devlet yapısı, kafası da aynı kaderi paylaşacak, er veya geç.
Türkiye gibi kurumsallaşmamış, kendini eleştirme yetisinden yoksun bir “sandıktan sandığa”demokrasi düzeni kurulursa, en ufak bir krizin “devleşmesi” de kaçınılmaz olur.
Avrupa’dan bakınca, Türkiye’deki sadece hak ve özgürlüklerin değil, sosyal güvenlik, yaşam düzeyi ve kalitesi, devletin insanca hayat koşulları yaratmak için sunduğu olanakların, Avrupa Birliği ülkeleriyle karşılaştırılır yanları yok.
AKP, kendine ve Türkiye’ye bu polis şiddeti tablosunu yaşattıysa, böyle bir öfke patlamasına yol açan emirlerin verilmesi mümkün olduysa, bunun ardında biraz da, “Avrupa idealinin” ölümü var; çünkü bu ideal, bir ayna gibiydi.
Avrupa, “mükemmel” olduğu için değil, bir ayna gibi Türkiye’de siyasete hatalarını gösterdiği, bir güç dengesi sunduğu için önemliydi. Kaldı ki, binlerce yıllık, tarihî bağlardan, insanlar, kültürler arası oluşmuş can damarlarından bahsediyoruz.
Oysa AB’yi gerektiğinde akılcı ve yapıcı eleştirerek, gerektiğinde katkı sunmaya çalışarak, AB’nin bir parçası hâline gelinmeye çalışılsaydı, bugün nasıl bir noktada olurdu acaba Türkiye?
İslamofobi ve yabancı düşmanlığının anlamsızlığını, dehşetini düşünce ve siyaset gücüyle yenmeyi bilen, Avrupa’ya böyle bir katkı sunmayı başaran bir Türkiye, acaba Ortadoğu, Kafkaslar, Afrika ve ötesi için ne anlam ifade ederdi?
Ve tabii, nasıl bir ülke olurdu?
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTrump Nobel'i alıp barıştan kaçarsa 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÇözümde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaYPG silah bırakır mı? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMeşruiyet ve toplumsal cinsiyet: Eşbaşkanla tokalaşılmadı 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMemleketin geleceği hangi fotoğrafta? 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024