Akif BEKİ
Hafta başı Habertürk'te, Ebru Baki'nin sabah yayınında 'aldanmayın bu numaralara' diye uyarmıştım.
'Oyalama taktiği bunlar, yanlışları eleştiriyormuş gibi görünmek için Meclis'i göstermelik taşlıyorlar, her rezalet bitti de sıra milletvekillerinin trafik ayrıcalıklarını büyütmeye mi geldi, asıl gündemin üstünü örtmek için yapay icat çıkarıyorlar' dememe kalmadı...
Milletvekillerine trafikte geçiş üstünlüğü, ceza muafiyeti ve avantajlar sağlayan düzenleme veto edilsin diye kampanya başlatan yaygara bandosu, çark ediverdi.
'Güttüğüm hınzırı bana mı öğreteceksiniz' buyurmamış haybeye ecdat.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'dolandırıcılık' suçlamasına cevaben eski Başbakan Davutoğlu, Meclis'i bir mal varlığı komisyonu kurmaya çağırırken...
CHP lideri Kılıçdaroğlu başta, muhalefet, musluğun başından kimler gelip geçtiyse oraya oturanların haksız kazanç sağlayıp sağlamadıklarının aile boyu araştırılması çağrısına tam destek verirken...
Bizim yaygara bandosu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, milletvekillerine trafik ayrıcalıkları tanıyan yasayı veto etmeye çağırıyorlardı. Bu çağrıyı da, en can yakıcı meseleymiş gibi diğer her şeyin önüne koyuyor, bir numaralı sorun diye gündemin en tepesine yazıyorlardı.
Dolandırıcılık suçlaması ve mal varlıklarımız araştırılsın çağrısını gargaraya getirmek için değilse, niye?
Gerçek gündemi arada kaynatmayı, gürültüye getirmeyi başardıklarını farz ediyor olmalılar ki birden bir aydınlanma geldi borazan korosuna.
Meğerse kazın ayağı öyle değilmiş, sonradan akılları başlarına gelince anlamışlar.
Tehlikenin artık geçtiğine inanmanın verdiği rahatlıkla, şimdi de bize köpürtmekle hata ettikleri, ortada abartacak bir şey bulunmadığı, tepkiye de vetoya da gerek olmadığı teraneleri okuyorlar.
Çünkü yeni değilmiş ki zaten milletvekillerine tanınan geçiş üstünlükleri. Öteden beri yönetmelikle yararlandıkları ayrıcalıkları yasaya bağlamaktan ibaretmiş yapılan. Üstelik milletvekillerine mahsus değilmiş. Yasama, yürütme ve yargı organlarının tamamını kapsıyormuş...
Anlayacağınız, diğerlerine ses etmeyip sadece Meclis üyelerini, hem de yeni kazanmadıkları bir ayrıcalıktan dolayı topa tutmanın haksızlık olduğunu ancak öğrenebilmişler.
Bu kadarcığını bilmeden bugüne dek nasıl gazeteci geçinebildiklerini, yazmadan önce bunu öğrenmiş olmalarının gerekip gerekmediğini mucizenin mimarlarına sormaz da yerseniz tabii.
Birden gözleri açılmış; meğer farkına varmadan Meclis'i hedef seçerek saldırıyor, farkına varmadan zayıflatıp itibarsızlaştırıyorlarmış.
Meğer, yanlış giden her şeyin acısını, istemeden milletvekillerinden çıkarıyorlarmış, şamar oğlanı ya da günah keçisi yaptıklarını anlamadan.
Niyetleri, ucuz popülist şovla fincancı katırlarını ürkütmeden, kervan sahiplerini rahatsız etmeden 'vurun abalıya' çığırtkanlıklarıyla göz boyayarak milletin gazını almak değilmiş.
Maliyetsiz olduğu, yetkililerin hışmını çekme ve etkilileri kızdırma riski taşımadığı için, biriken öfke ve eleştiri oklarını etkisiz yetkisiz milletvekillerine yönlendirmiyorlarmış.
Cumhurbaşkanı'nın 'şu para nelere kadir' dediği, İstanbul'a ihanetten, imar yolsuzluklarından ve kıyıların yağmalanmasından sorumlu tuttuğu para var ya...İşte milletvekilleri o paranın oyuncağı olmasın, namerde muhtaç kalmasın, gelecek korkusu yaşamadan görevini hakkıyla yapsın diye verilen özlük hakları ve emeklilik maaşı gibi güvenceler, her seferinde gözlerine yanlışlıkla ilk batan oluyormuş. Yoksa zinhar, milletvekilleri daha kolay göze kestirilebildikleri için değil. Aklınıza kötü şeyler üşüşmesin!
Bir dahaki gösteri dövüşüne kadar kalın sağlıcakla.
Ha, bir dolandırıcılık suçlaması vardı, Meclis'te komisyon kurulacak, gelmiş geçmiş kamu yöneticilerinin mal varlığı artışlarında nedeni açıklanamayan haksız kazanç araştırılacaktı, ne mi oldu ona?
Tüh ya, o da vardı doğru ama kısmet değilmiş işte, gündem değişti ne yaparsınız, hesabı mahşere, pardon bir dahakine artık.
Neler duyuyordu yine bu kulaklar!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sesi, haber merkezindeki açık televizyondan kulağıma ulaştığında ilk hissettiğim şey buydu.
Odamda yazıya oturmuştum, yanlış mı anladım diye fırladım yerimden.
Duyduklarıma inanamadım fakat hayır, doğruydu. Ağzı açık kalakaldığım lafı aynen söylemişti.
Bilkent Üniversitesi’nin Dünya İnsan Hakları Günü etkinliğinde konuşuyordu. Nobel ödülleriyle ilgili bir soruya cevap sırasında “Türkiye’den kalkmışlardır bir teröriste ödül vermişlerdir” demişti vallahi.
Peşinden, Aziz Sancar’ın Nobel’i hak ettiğini ekleyerek sözlerinin yanlış adrese çekilmesini de önlemişti.
Hatta ne olur ne olmaz diye hedefi daraltarak nokta atışıyla netleştirmiş, işi şansa da bırakmamıştı. “Romanına teröristleri yansıtanlar Nobel’e layık görülüyor” şeklinde bir ifade de kullanmıştı.
Okuyanlara göre romanları elbette bu tarife uymuyordu ama Orhan Pamuk’u kastettiği ortadaydı. Nobel alan başka kim vardı ki?
Konunun yanına yaklaşan ikinci bir isim yoktu.
İşaret ettiği o mu değil mi, tartışılmadı bile. Her yerde hemen Pamuk’a gönderme olarak yankılandı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, 2 yıldır cezaevindeki Osman Kavala’nın tutuklanmasının hukuki değil siyasi karar olduğuna, hak ve özgürlüğünün ihlal edildiğine ve bir an önce serbest bırakılması gerektiğine hükmettiği günde gelmişti bu irkiltici çıkış! Dünya İnsan Hakları Günü’nün kutlandığı bir etkinlikte!
Nobel’e vurma seansında Orhan Pamuk’un yargısız siyasi infaza kurban gitmesi umarım kazayladır, dileyelim dil sürçmesinden olsun diye geçirdim içimden.
Maksadın sehven aşıldığı açıklanmazsa ben ne derdim!
13 Ekim 2006 tarihli haberlerde, dönemin Cumhurbaşkanı Sezer kutlamazken Erdoğan’ın Pamuk’u kutladığı şöyle anlatılıyordu çünkü:
“Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki açıkladı. Erdoğan, ABD’de bulunan Pamuk’u telefonla arayarak tebrik etti. Nobel ödülünün bir Türk yazarına verilmiş olmasından memnuniyet duyduğunu belirtti. Pamuk da teşekkür ederek memnuniyetini ifade etti.”
Neyse ki akşam saati, dualarım kabul oldu. Cumhurbaşkanlığı adına Fahrettin Altun’dan beklediğim düzeltme geldi. Kastedilen Pamuk değilmiş, herkes yanlış anlamış. Az daha kaza kurşunuyla araya gidiyordu, hadi ucuz atlattık. Buna da şükür.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.06.2025
10.05.2025
8.05.2025
1.05.2025
30.04.2025
25.04.2025
22.04.2025
8.04.2025
3.04.2025
28.03.2025