Amberin ZAMAN
Türkiye’nin Suriye’ye fiili müdahalesiyle birlikte Türk Silahlı Kuvvetlerinin bundan sonraki hamleleri, ABD’nin Musul ve Rakka operasyonlarına ilişkin Ankara’dan talepleri gibi konularda farklı iddialar öne sürülüyor.
İddia sahipleri arasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidar da var.
Bunlara göre Türkiye, Suriye’de ve Irak’ta ABD’nin istekleri doğrultusunda, kimlerine göre ise ABD’ye rağmen, daha da aktif rol üstlenecek. Peki gerçek nedir?
Sahada dengelerin her gün değiştiği Suriye’ye ilişkin sağlıklı bilgi edinmek ve öngörüde bulunmak gerçekten zor.
Eli kulağında olduğu söylenen Musul operasyonuna dair de birçok spekülasyon ve dezenformasyon var.
Ancak elimizdeki verileri birkaç ana başlık altında toplayacak olursak, mevcut konjonktürde kabaca şöyle bir tabloyla karşı karşıyayız diyebiliriz:
Musul
Önüne büyük çapta bir engel çıkmaması halinde, operasyonun en geç kasım ayında başlaması planlanıyor.
Musul’u kentini IŞİD’den ele geçirecek güçler sırasıyla şöyle:
*Irak ordusu
*Irak başbakanına bağlı ve ABD tarafından eğitilen ve de Irak’taki en etkin güç sayılan “Counter Terrorism Units” (bir tür özel kuvvetler).
*Halihazırda Mahmur kampında koalisyon güçleri tarafından eğitilen ‘yerli’, yani Musul bölgesine ait aşiretler ve diğer yerel güçler.
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne bağlı Peşmerge güçlerine biçilen rol ise, bulundukları mevcut mevzilerden operasyona destek vermek, IŞİD’i kıskaca almak. Peşmergelerin Musul kentine girmeleri öngörülmüyor.
Türkiye tarafından Başika kampında eğitilen ve eski Musul valisi Esil Nuceyfi’ye bağlı olan iki bin civarındaki güce gelince…
ABD bu güçlerin Mahmur kampında eğitilen ‘yerli’ güçlerle birleşmelerini ve Irak ordusunun komutasının altına girmelerini istiyor.
Konu ABD dışişleri bakanı yardımcısı Tony Blinken’ın geçen hafta Ankara’ya yaptığı ziyaret sırasında gündeme geldi.
Fakat Ankara bu konuda henüz olumlu cevap vermiş değil. Üstelik merkezi Bağdat hükümetinin “Derhal çekilin” çağırılarına rağmen Ankara, Musul’da ‘istikrar’ sağlanana denk Başika’ya yolladığı takviye özel kuvveteler ve tankları geri çekmeyi düşünmüyor.
Bunun birkaç sebebi var: PKK’nin Musul operasyonu sırasında olası hamlelerini engellemek.
Benzer şekilde Şii milislerin Musul kentine veya Türkmen ağırlıklı Tel Afer şehrini girişini engellemek. Tel Afer’deki durum çok karmaşık. Tel Afer, IŞİD’in eline geçtiğinde kentteki Sünni Türkmenler, Şii Türkmenleri kentten kovmuştu.
Şiilerin bir çoğu Türkiye ve Irak’ın güneyine sığınmıştı. Bu kez Şii Türkmenlerin Şii milislerin yardımıyla Sünnilerden intikam almasından korkuluyor.
Türkiye’nin Musul operasyonuna katılması, ABD ve merkezi Bağdat hükümeti tarafından katiyen istenmiyor.
Bunun başlıca nedeni, olası bir Türkiye müdahalesiyle, ABD ve merkezi Bağdat hükümetinin mümkün mertebe Musul dışında tutmaya çalıştıkları Şii milislerin Türklerle çatışma riski.
Bu da Musul’da en çok korkulan Şii-Sünni mezhep savaşını ateşler. Dolayısıyla Erdoğan’ın Musul’a ilişkin açıklamaları Irak hükümetinde büyük kaygıyla izleniyor.
ABD’nin bir diğer kaygısı ise, TSK’nın Musul operasyonunu fırsat bilip Başika’daki güçleriyle birlikte PKK’ya karşı Şengal’e operasyon düzenlemesi.
Türkiye’nin böylesi bir hamlesi, zaten çok çetin geçmesi beklenen Musul operasyonunu daha da zorlaştıracağı için, ABD’nin PKK’yı‘korumak’ istemesinden değil.
Tam tersi ABD, PKK’nın Şengal’den tümüyle çekilmesini istiyor.
Ve kimi kaynakların ortaya attığı iddiaların tam aksine, ABD ve Irak hükümeti Musul operasyonuna ne PKK’nın ne de YPG’nin katılmasını istiyor.
Diken’e bilgi veren bir üst düzey ABD yetkilisi “Koalisyon buna asla izin vermeyecek” dedi.
Rakka
IŞİD’in ‘başkenti’ Rakka’ya yapılması planlan operasyona dair de birçok spekülasyon var.
Türkiye “YPG operasyona katılırsa biz yokuz” diyor. YPG de“Türkiye katılırsa biz yokuz” diyor. YPG buna ek olarak, “Koalisyon kantonları birleştirmemize yardım etmezse ve ilan ettiğimiz Kuzey Suriye Federasyonu resmen tanımazsa Rakka operasyonuna katılmayız” diyor.
Bu karşılıklı restleşmelerin şu an için pek bir anlamı yok zira Rakka kentini almaya yönelik operasyona daha epey bir zaman var.
Defalarca bu köşede belirttim, Rakka’yı alacak sayıda güç henüz mevcut değil. Bu yüzden YPG sürekli SDG’ye kattığı yeni Arapları eğitiyor. Türkiye de buna karşı çıkıyor.
Hatta SDG dahilindeki Arapları da kendi safına çekme gayreti içerisinde olduğu dillendiriliyor. Bu da ABD’nin işlerini daha da zorlaştırırken, Pentagon’un Türkiye ‘alerjisini’ daha da derinleştiriyor.
Musul’un gidişatı Rakka açısından ayrıca belirleyici olabilir. Zira düşük de olsa bir ihtimalle Musul operasyonu başlamadan IŞİD kenti terk edip güçlerini Rakka’ya çekmeye çalışabilir.
Tüm bunlar bir yana ABD’de ‘ibre’nin Türkiye ve YPG’den yana olduğuna dair yorumlar -ki ben de zaman zaman benzer görüşler öne sürdüm- gerçeği tam yansıtmıyor.
Her ne kadar Obama yönetimi içerisinde Suriye temelli Türkiye politikasına dair derin çatlaklar bulunsa da ana strateji değişmedi.
Strateji özetle, Türkleri ve Suriyeli Kürtleri dengede tutmak ve mümkün olduğu kadar birbirlerinden de uzak tutmak. Yani çatışmalarını engellemek. Bu, şimdilik başarılmış görünüyor.
ABD’den YPG’ye silah yardımı mı?
Washington’un Türkiye’nin Rakka operasyonuna katılmasına dair somut bir talebi yok. Ama YPG öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) katılmasına dair somut talebi var.
Ancak ABD’nin bunu sağlamak adına Suriyeli Kürtlerin kantonları birleştirmelerine yardım etmek veya Kuzey Suriye Federasyonu’nu resmen tanımak gibi herhangi bir niyeti de yok.
Fakat Pentagon’un tavsiyeleri doğrultusunda Cenevre görüşmeleri yeniden başladığında -ki şimdilik hayal gibi görünüyor- YPG’nin siyasi temsilcilerinin masada yer almalarına Washington tarafından diplomatik destek verilmesi söz konusu olabilir.
Rakka operasyonunda kullanılmak üzere hafif silahlar ve silah dışında askeri malzemeler (kask vb) verilmesi de…
Silahlar konusunda Beyaz Saray’ın önüne resmi talep gelirse şayet, ki edilen bilgiye göre her an olabilir, Obama ne yapar şimdiden kestirmek güç. Ancak YPG’ye silah verilmesini onaylaması halinde Ankara’yla zaten dibe vuran ilişkilerin daha da derin bir çukura yuvarlanacağı kesin.
Kürt kantonlarının birleşmesi açısından kritik öneme sahip olduğu söylenen ve halen IŞİD’in elinde bulunan El Bab kentine gelince…
El Bab’a Rusya vetosu
Türkiye ve muhaliflerin El Bab’a yönelmelerine Rusya kesinlikle karşı ve bunu net bir şekilde Ankara’ya iletmiş bulunuyor.
Bunun başlıca nedeni Ankara’nın himayesindeki muhaliflerin El Bab’ı ele geçirmeleri halinde Halep’teki denge yeniden rejimin aleyhine döner.
Ne var ki bu, YPG’nin El Bab’ı almasına Rusya’nın destek olacağı anlamına gelmiyor. Böyle olsaydı veya Ankara’nın Rusya’ya rağmen hareket etme ihtimali olsaydı, Putin herhalde önümüzdeki hafta Türkiye’ye gelmeyi planlamazdı.
Washington açısından ise tercih edilen yöntem El Bab’ın kendi haline bırakılması.
Zira IŞİD’in El Bab’a giden tüm ikmal hatları kesilmiş durumda. YPG, muhalifler ve rejim tarafından fiili ablukaya alınan El Bab’ın‘kuruması’ zaman meselesi.
Şimdilik elimizdeki bilgiler dahilinde durum bu….
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2018
18.08.2018
31.07.2018
3.02.2018
24.06.2018
14.06.2018
3.02.2018
20.05.2018
1.02.2018
23.04.2018