Banu Güven
Üç yılı geçti, Osman Kavala üçüncü bir suç icadıyla hala Silivri'de cezaevinde.
Dört yıldan fazla oldu, Selahattin Demirtaş daha önce tahliye edildiği suçun isnadıyla ikinci kez tutuklandığı için hâlâ Edirne'de cezaevinde.
Bu iki isim de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tüylerini diken diken ediyor.
Siyasetçi Selahattin Demirtaş, açıkça ‘Seni Başkan yaptırmayacağız' dediği için, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendisine rakip olduğu için, partisinin tek başına iktidarını 2015'teki genel seçimlerde ve sonrasında görüldüğü gibi, yıllar sonra imkansız hâle getirdiği için hapiste.
Sivil toplumun, demokratikleşme çabalarının, fikir ve ifade özgürlüğünün destekçisi iş insanı Osman Kavala da demokrasiden, Erdoğan'ın işine gelmeyen şekilde ademimerkeziyetçi yönetim anlayışından yana olduğu ve bunu gizlemediği için tutuklu. Son olarak casus muamelesi görüyor. Onlara atfedilen suçlara dair tek bir delil yok.
Bütün bunları iki süreci de yakından izleyen bir gazeteci olarak ben söylemiyorum sadece, Türkiye'nin üye olduğu Avrupa Konseyi'nin yüksek yargı organı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) bu iki isimle ilgili bugüne kadar aldığı kararlar söylüyor.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi takipte
Avrupa Konseyi'nin genelde çok işlevsel olamayan Bakanlar Komitesi'nin Osman Kavala hakkındaki AİHM kararının uygulanması ve Kavala'nın tahliyesi için de ısrarcı olduğunu görüyoruz. Daha önce Eylül başında bir hatırlatma yapan Bakanlar Komitesi'nin 3 Aralık tarihinde aldığı ara karardaki uygulama çağrısında hâlâ özgürlüğünden mahrum olmasından duyulan derin endişe belirtilmiş, Anayasa Mahkemesi'ndeki (AYM) başvurunun sonuçlandırılması ve Kavala'nın derhal serbest bırakılması istenmişti.
AİHM ‘Demirtaş siyasi tutuklu' demişti
Osman Kavala kararı, tutuklamanın siyasi nedenlerle gerçekleştiğini ilan eden ilk kesinleşmiş karardı. Bu hafta 22 Aralık'ta açıklanacak Selahattin Demirtaş kararı da büyük olasılıkla bu şekilde kesinleşen ikinci karar olacak. Demirtaş'ın avukatları Başak Çalı, Kerem Altıparmak, Benan Molu ve Ramazan Demir'in sunumlarında bu tutuklamanın siyasiliğine dair çok somut tespitler yaptıklarını hatırlatayım. Bu oturumda avukatlar, Erdoğan'ın her açıklamasını Demirtaş ve HDP'li vekiller hakkında yargısal bir adımın izlediğini somut örneklerle göstermişlerdi. Buna ek olarak, AİHM Büyük Dairesi'nin nihai kararında, Selahattin Demirtaş'ın tutukluluğunun seçilme hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliğinin ihlalinin yanı sıra, ifade özgürlüğünün ve milletvekili dokunulmazlığının da ihlali olarak kabul edilip edilmediğini de göreceğiz. Dokunulmazlık ihlali kararı çıkmışsa, bunun tutuklu diğer vekiller için de sonuçları olabilecek.
Ama ne olacak? Yine karara direnilecek. Bunu baştan biliyoruz. Çünkü ne demişti Erdoğan? "AİHM'nin Demirtaş kararı bizi bağlamaz. Biz karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz" demişti. Yargı da harfiyen Cumhurbaşkanı'nın söylediği gibi yapmıştı. Tahliye olduğu dosyadan Kobanê olayları suçlamasını seçip, Demirtaş'ı bu iddiayla yeniden tutuklamıştı. Bunun hukuki bir açıklamasını aramayın, çünkü yok. Bir kere tutuklama nedeni sayılan ve sonrasında tahliye olunan suçtan ikinci kez tutuklanmak ancak ayrı bir AİHM kararına konu olabilir.
Türkiye AİHM'ye ve daha sonra da Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'ne, "Demirtaş o soruşturmadan değil, başka soruşturmadan tutuklu" diyecek ama bu argüman kabul görmeyecek.
AİHM kararı önden fısıldandı mı?
Demirtaş tarafından kararı bekleyen birkaç kişiyle yaptığım konuşmalarda, AİHM'nin 12 Kasım'da kesinleştirdiği Büyük Daire kararının içeriğinin de Beştepe'ye çoktan uçurulmuş olabileceği şüphesi gündeme geldi. AİHM'nin saygınlığı ve ilkelerini zedeleyecek bu şüphenin haklı çıkmamasını ummakla birlikte, nedenini de anlıyorum ama spekülatif olacağı için ayrıntısına girmiyorum. İçi boş bir reform vaadinin aniden dillere dolanması, Bülent Arınç'ın tam da kararı izleyen günlerde, bu tutukluluklardan rahatsız olan ama Cumhurbaşkanı'na önerilerini arz edemeyenler adına, belki de bir teşvikle, zemin yoklar, tartışma alanı açar gibi TV'ye çıkıp bu iki ismi anması, ardından da Bahçeli'nin parti kapatmadan haşerat temizliğine varan ifadelerle HDP'ye çullanması, pekâlâ bu ihtimal dahilinde değerlendirilebilir.
Cuma günü casusluk suçlamasıyla yargılandığı davanın ilk duruşmasında serbest bırakılmayan Osman Kavala'nın da dört yılı aşkın süredir evinden ve ailesinden bin 700 kilometre uzakta olan Selahattin Demirtaş'ın da durumları, Avrupa Konseyi'nin yetkili organları tarafından izlenecek. Bunun süregelen hukuksuzluklar açısından ya da Türkiye'nin Avrupa Konseyi üyeliği açısından nasıl sonuçları olur? Bu düzen içinde, hele Avrupa Konseyi gibi lobiciliğin ilkeleri zaman zaman önüne katıp götürdüğü yapılar söz konusu olduğunda, bunu kestirmek zor.
Yaptırımlar gelebilir
Türkiye'nin bu iki davadaki uygulamaları, başka bir yapı olan Avrupa Birliği (AB) tarafından da izlenmekte tabii. AB'nin Aralık ayı başında oluşturduğu hak ihlalleri ve antidemokratik uygulamalara karşı yaptırım öngören yeni insan hakları rejimini de hatırlatalım. Bu tür ihlaller ve herkesin ayıplayarak izlediği, hukukun etrafından dolaşarak insanları tekrar tekrar hapsetme pratiği sürdükçe, bu tür yaptırımlar Türkiye için de gündeme gelecektir.
Soru şu: Cumhurbaşkanı Erdoğan gün gelir de kişisel husumetini bir yana bırakıp ya da mecbur kalıp, Demirtaş ve Kavala gibi isimler üzerinden yürüttüğü, hatta iktidarını önemli ölçüde üstüne kurduğu bu siyasetten vazgeçer mi? Daha doğrusu, artık tek başına iktidar olamadığından, iktidarının ortağı MHP'nin liderinin sözünden çıkabilir mi? Cevabı sanırım hepimiz biliyoruz.
Banu Güven
©Deutsche Welle Türkçe
Yazarlar
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.05.2024
29.03.2024
8.02.2024
29.01.2024
18.01.2024
9.01.2024
9.08.2021
2.08.2021
5.07.2021
10.05.2021