Cemil KOÇAK
Bütün kralların, kraliçelerin, imparatorların, cumhurbaşkanlarının, başbakanların tek parti döneminde Türkiye’ye geldiği, nasıl anlatmalı bilmem ki, sadece mitolojiden ibaret.
Tek-parti döneminde Türkiye dışa kapalı bir ülkeydi. Yabancı ülkelerle ve yabancılarla temas asgari düzeyde ve istisnaiydi. O derecede ki, Osmanlı döneminden kalma pasaport yasasının 1934 yılında geçirdiği değişiklik bu duruma örnektir. Bu değişiklikle pasaport harçları 50 kuruştan 25 liraya yükseltilmişti. Bu aşırı yükselmenin nedeni dış seyahatleri güçleştirmek ve azaltmak, böylece döviz sıkıntısını hafifletmekti. Ama bir başka faktör daha vardı; yurt dışına çıkışlar özendirilmek istenmiyordu. Kapalı kalmak ana tercihti. Yıllar sonra Bülent Ecevit’in başbakanlığı döneminde de benzer bir uygulama gündeme gelecektir; unutmayalım. O zaman da iki yılda bir yurt dışına gidilebiliyordu, yine döviz sıkıntısı yüzünden.
Yurttan çıkış zor
Cumhuriyet döneminin ilk kapsamlı pasaport yasası 1938 yılında kabul edildi. Türk vatandaşlarının yurt dışına çıkmaları ancak “kânun dairesinde serbest”ti. Yasaya göre, hükûmet savaş tehlikesi veya ülke güvenliğine dokunan diğer olağanüstü durumlar dolayısıyla vatandaşlarına pasaport verilmesini kısmen veya tamamen sınırlandırabilir ve yasaklayabilirdi. Diğer yandan, ülkeden ayrılmaları siyasî güvenlik bakımından sakıncalı olacağı İçişleri Bakanlığı’nca saptananlara pasaport verilmezdi. Türkiye’ye gelecek veya Türkiye’den gidecek olanlar, her geliş ve gidişlerinde pasaportlarını yetkili Türk makamlarına vize ettirmek zorundaydılar. Böylece pasaport verilirken yapılan denetim pasaportun kullanılmasından önce her defasında bir kez daha tekrar edilebiliyordu. Pasaport harcı benzer nedenlerle yine 25 lira olarak saptanmıştı.
Çıkacak kadar para olmalı
Yabancıların da Türkiye’ye girebilmeleri bazı koşullara bağlanmıştı; dilenciler, serseriler, deliler, yanlarında Türkiye’de on beş gün kalmalarına, daha sonra da ülkeyi terk etmelerine yetecek para bulunmadığı gibi, Türkiye’de kendilerini himaye edecek yakın akrabaları da bulunmayanlar, Türkiye’de yasalarla yabancılara yasaklanmış işlerden birini tutmayacağını kanıtlayamayanlar, transit geçişlerde yanlarında yeterli paraları ve gidecekleri ülkeler için vizeleri bulunmayanlar ile fahişeler ve kadınları fuhuşa sevk ederek geçinmeyi meslek edinenler, beyaz kadın ticareti yapanlar ülkeye giremezlerdi. “Türkiye Cumhuriyeti’nin emniyetini ve nizamını bozmak niyetiyle veya bozmak isteyenlere ve bozanlara iştirak ve yardım etmek maksadıyla geldiği sezilenler” de ülkeye sokulmazlardı. Hükûmet, savaş sırasında ve diğer olağanüstü zamanlarda memleketin bir bölgesini veya tamamını kapsayacak şekilde yabancı devletler tebası hakkında pasaport veya vizeye ilişkin kayıt ve koşullar koyabilirdi.
15 günden fazla kalmak imkansız
Yabancıların Türkiye’de ikâmetleri ise daha da ayrıntılı kayıt ve şartlara tâbiydi. 1938 tarihli yasaya göre; pasaport yasasına uygun bir şekilde gelen her yabancı için Türkiye’de ikâmet ve seyahat Türk yasalarıyla belirlenmiş koşul ve kayıtlar çerçevesinde serbestti. Yabancıların Türkiye’de izinsiz olarak on beş günden fazla kalmaları mümkün değildi. Yabancılar, vardıkları ilk yerleşim merkezinde yirmi dört saat içinde güvenlik güçlerine (polise ya da jandarmaya) başvurmak, hüviyetlerini kanıtlayarak, imzalı bir beyanname vermek zorundaydılar. Ülkede on beş günden daha fazla kalmak isteyen yabancılar, güvenlik makamlarından ikâmet tezkeresi almakla yükümlüydüler. İkâmet belgelerinin süresi iki aydan başlayarak iki yıla dek uzanabiliyordu. İkâmetlerini değiştiren yabancılar, durumu yine yirmi dört saat içinde yeni ikâmetgâhlarının bulunduğu yerdeki güvenlik makamlarına bildirmeliydiler.
Yabancıyı misafir eden yandı
Yabancıları misafir eden Türk vatandaşları da bazı yükümlülükler altına giriyorlardı: Oturmak için, misafirlik ya da herhangi bir amaçla yanlarına, evlerine ve idareleri altında bulunan yerlere herhangi bir yabancıyı kabul eden herkes yirmi dört saat içinde en yakın polis veya jandarma karakoluna o yabancı hakkında bir beyanname vermeliydi. Ancak hiçbir çıkar karşılığında olmayan ve süresi de yedi günü geçmeyen özel misafirlikler bundan istisna tutulmuştu.
Tek-parti devrinde Türkiye kendi başına küçük bir demirperde idi
“Türkiye: ‘Ben ecnebi düşmanıyım, kat’iyen ziyaretçi istemem, memleketime adam sokmam, gelenleri de canından bıktırırım’ diye adeta bağırıyor. Bizde hâlâ vize Ankara’dan meselenin sorulmasına ve cevap alınmasına bağlıdır. Bizde bir ecnebinin her kaza hududunu değiştirdikçe, polise haber vermesi ve kaydolması icab eder. Kanunun aynen tatbiki lâzım gelirse, Eminönü kazasından Beyoğlu kazasına geçen bir ecnebinin ilk önce polise başvurması lâzımdır. Yoksa suç işlemiş olur, mahkemeye sevk edilir ve hapis cezasına uğrar. Dahiliye Vekaleti, kanunu ister istemez tefsire tâbi tutarak veya zaruri bir müsamaha göstererek, İstanbul içinde dolaşan bir ecnebi hakkında tâkibat yapmıyor. Fakat polise haber vermeden adalarda bir gece geçiren bir ecnebinin yakın vakitlere kadar başına gelmedik aksilik kalmıyordu. Denebilir ki, tek-parti devrinde Türkiye, kendi başına küçük bir demir perde âlemi manzarası almıştı. Ecnebi düşmandı. Ecnebi ile görüşen şüpheli bir adamdı.”
Ahmet Emin Yalman Vatan,(18 Mart 1949)
“Türkiye’nin Kapıları Seyyahlara Kapalıdır”
Hatta Ahmet Emin Yalman 1946 yılında Vatan gazetesindeki başmakalesinde, hâlâ bu tutumun değişmediğinden yakınıyordu. Yalman, bu sırada dahi yabancı bir ahbabının İstanbul ve Ankara’da polis takibinde yaşamak zorunda kaldığını, hele Anadolu’yu tanımak ve görmek için gittiği Bursa’da ise polisin kendisini izlemesine dayanamayarak, derhal İstanbul’a geri dönmek zorunda kaldığını yazmaktan kendisini alamıyordu. Yalman’a göre, artık bu tutumdan vazgeçmenin zamanı gelmiş de, çoktan geçmişti. Tuhaf olan nokta, bir yandan bu mevzuat yürürlükteyken ve yabancılara karşı polisiye önlemler gündelik uygulamalardan sayılırken; TBMM’deki bütçe görüşmeleri sırasında Basın-Yayın Genel Müdürlüğü bütçesinin görüşülmesi sırasında (o sırada, Basın-Yayın Genel Müdürlüğü turizm ile de ilgileniyordu), turizmin önemi vurgulanıyor ve hatta turizmin “bacasız fabrika” olduğu yolunda benzetmeler dahi yapılıyordu. Milletvekilleri, hükûmetten turizm gelirlerinin artırılmasını istiyorlardı.
BU MASADA 32 KRAL 62 CUMHURBAŞKANI OTURUYOR!
Her şey yine internette bu fotoğrafla başladı; sürüyor. Atatürk’ün gayet yakışıklı bir sofra muhabbeti, sonunda aldı başını gitti ve yazımın alt başlığının propagandasına dönüştü. Neresinden tutup da düzeltmeli acaba? Öncelikle arkadakiler garsonlar; olsa olsa garsonun kralı olabilirler! Allahaşkına, hadi siyasî manzaradan habersizsiniz, hiç mi matematik dersi almadınız; rakamlar konusunda bari abartmayın; ama hayır, her şeyin muhakkak suyu çıkacak, genel kural bu oldu. Fotoğraftakilerin sayısı ile sınırlı kalın bari. Atatürk’ün tam karşısında solda genç Afet İnan hanım, bize bakıyor; Atatürk’ün hemen solunda İnönü. Diğer hanımlar da olsa olsa elçilerin eşleri. Ankara’nın kordiplomatik mensupları; davet için resmî üniformalarının içindeler. Madalyalar falan aksesuar kâbilinden, ama her madalyalı kişi de kral falan değildir ha. Her şeyi ciddiye alıp devam edelim: Tek-parti döneminde Atatürk bir kez olsun yurtdışına çıkmamıştı. Çünkü suikasttan endişe edimliyordu. İnönü başbakanken Sovyetler Birliği’ne ve İtalya’ya gitmişti; fakat Cumhurbaşkanlığı döneminde sadece bir kez Kahire’ye gitti. Zaten onun cumhurbaşkanlığı sırasında ziyaret edilecek ülke de kalmamıştı ki! Bütün Avrupa işgal altındaydı. Dahası, önemli politik şahsiyetler; mesela Stalin, mesela Mussolini, mesela Hitler, mesela Churchill, hiç Türkiye’ye gelmediler. Ama evet İngiliz kralı geldi, 1936’da.
Edward geldi. Fotoğrafta izliyoruz. Atatürk, İnönü, kral ve İngiliz elçisi. Yattalar. Kısa bir süre sonra tahttan aşkı uğruna feragat edecek. Ziyaret Türk-İngiliz ilişkilerinin yeniden sımsıcak olduğu döneme denk gelmişti. Artık İngiltere her taşın altından çıkan düşman ülke değildi; aksine dost ve müttefik olmuştu. Bu ziyareti sadece kralların ayağımıza gelmesi olarak yorumlamaya çalışanların Atatürk’ün sıkı İngiliz politikasına yöneldiği bu dönemi göz ardı etmeye çalışmaları ise dikkat çekicidir! Oysa Türkiye daha bu sırada, hatta daha da erken bir dönemde İngiltere ile birlikte olmaya başlamıştı bile. Ziyaret sadece bu gelişmenin sembolünü oluşturuyordu.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları













































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016