Cihan AKTAŞ
“Yeraltı Camii” olarak ünlenen Sancaklar Camii’nin inşa sürecinden elbet haberdardım ve tamamlandığında gidip görmek istiyordum. 21 Aralık günü sabah saatlerinde, külliyesinde bulunan bir salonda düzenlenen bir paneli izlemek için gittiğimde camiyi yakından görüp inceleme fırsatı buldum. Etkileyici ve yabana atılmaması gereken sembolik bir anlamı var.
Tepeden aşağıya doğru indiğimiz için, dikdörtgen minaresi olmasaydı aniden çıkacaktı karşımıza. Eğimden yararlanılarak tasarlanmış, bir bakıma yarı yarıya yerin altında; fakat ne kubbesi var ne de pencereleri. Henüz inşası tamamlanmış sayılmaz, ancak panelin bitiminde içeri girerken baktım, öğle namazını kılan kadın ve erkekler camiden ayrılıyorlardı. Namaz kılarken kendilerini nasıl hissettikleri konusunda bir fikir edinmeye çalıştım, şikayetçi olmadılar. İçine girerken bir önyargıyla yaşayacağımı sandığım daralmaya ben de kapılmadım, bunun bir sebebi merkez sahının makul ölçülerde tutulmuş olması. Mihrabın duvarından süzülen gün ışığı nedeniyle olsa gerek, kapalı mekanlarda yaşadığım daralmayı duymadan incelemeyi sürdürdüm. Cami, tabii malzemelerle inşa edildiği için olumlu bir puan aldı benden; fakat gri taş yerine kiremit rengi veya safrana yakın bir renk daha uygun düşerdi. O açıdan biraz hüzünlü ve soğuk, aslında zaten bir kavşakta, dolu bir geçmişle müphem gelecek arasında bir yerde duruyor. Pahalı bir sadelik, -göze aldığı riskler açısından- tersine bir görkem yansıtıyor. Başlıca mesajı olan tevazu adına kendinde olanı yerli yerince sunması gerektiği için de içine kapanmaya çalıştığını düşündürüyor.
Gökdelenler o denli baskın ki Büyükçekmece yolunda, yeraltına meyleden cami bir tür uyarı gibi görünüyor bana. Ne de olsa minareler boyları ne kadar uzatılırsa uzatılsın, gökdelenlerin sarma, kuşatma hırsı tarafından gözden kaybedildiği izlenimi uyandırıyor. Benzeri bir çelişkili sahne Ataşehir Mimar Sinan Camii için de geçerlidir ya… Cami sanki bir finans merkezi olmaya çalışan bölge içinde başka bir varoluşu haykırmaya çalışıyor, buna karşılık üzerine heybetli yapıların gölgesinin düşmesine engel olamıyor.
Sancaklar Camii tersine sessiz sakin bir alanda bir başka türlü varoluşu dillendirmeyi üstlenmiş. Gökdelenlerin tasallutu ve taklit camilerin hesapsız büyüklüğü karşısında tevazu eseri nasıl olur, düşünmeye sevk ediyor.
Memleketimizin kendine has inkâra dayalı modernleşme tecrübesinin sebep olduğu kısıtlanmalar nedeniyle klasik formun aşılabilmesini mümkün kılan denemelerin yoğun ve ikna edici şekilde gerçekleştiği söylenemez. Bu nedenle de risk almamak adına tekrar ve taklitle yetiniliyor. Mimar Sinan’ın geliştirdiği formu daha kalitesiz bir malzemeyle tekrarlamak veya taklide çalışmak bu büyük ustaya haksızlık oysa. Aslında “taklit” demek daha doğru, bir tekrardan söz edemeyiz. Çünkü bağlam değişti ve malzeme de tamamen aynısı değil.
Panelde konuşan caminin mimarı Emre Arolat’ın, projesini hazırlarken her zaman aklında tuttuğunu belirttiği kaygı söz konusu yapı bir ibadethane olduğunda hele, tasarımcı için olmazsa olmaz değerinde: Cami müdavimi olmayan bir mimar kendini camide namaz kılan kişinin yerine ne ölçüde koyabilir?
Sancaklar Camii
Dinle kurduğumuz ilişki nasılsa, bu camiye de yansıyor. Formun arkasındaki ilkeyi kavrayarak ona göre form üretmek zorunda olduğumuzu hatırlattı, panelistler arasında bulunan Celalettin Çelik. Ancak o ilkelere ulaştığımızda, aynı ilkelerin ürünü bir üslup-sanat ortaya koyabileceğiz. Mimar panelist Ömer Selçuk Baz’ın tespiti ise şöyle: Cami mekanını kuran, dini bir paradigmadır neticede; buna karşılık mimarlar salt batılı bir eğitimden geçiyor. Dini paradigmayla ilişki kurmadığımız sürece, (salt) modern dünyanın düşüncesiyle yeni bir form üretemeyiz.
Arolat, cami projesini “tevazu” kavramıyla birlikte içselleştirmeye önem verdiğini belirtirken, bunun bir sonucu olarak 20. Yüzyıl’da bir icattan söz edilemeyeceğini, ancak keşifler gerçekleştirebileceğimizi dile getirdi. Bu cami projesine karşılık Arolat, cami formundaki yeni imkânların ibadetin içinden düşünmeye başlamadan anlaşılamayacağını n da altını çizdi :”Bir binayı iyi yapabilmek, soyutlayabilmek için, onun içine girmiş olmak şart.” Belki de ancak bu şartı gerçekleştirmek suretiyle “kültürün bizlere yüklediği bütün yüklerden arınma” rahatlığı duyabiliriz yeni bir cami formu denerken. Bu nedenle de sonuna kadar rahat hissedemiyor kendini mimar ve alışıldık bir hat yazısına olsun tutunmaya çalışıyor. (Arolat, bu yapı tasarlanırken cami mimarisinin özüne inmek üzere 4 ay süren bir çizim öncesi düşünüp tasarlama süreci geçirmiş. Bu sürecin ardından çizim ve inşa dönemini cami müdavimi meslektaşlarıyla birlikte adımlamış.)
Zaman zaman “mağara gibi” şeklinde eleştirilen cami, metaforik olarak Hira Dağı mağarasına da atıfta bulunuyor. Camiyi yaptıran Sancak ailesi adına konuşan Suat Sancak, havalide 3-4 bin villa olduğu halde bir caminin bulunmadığını ve bu ihtiyacın kendisini bir proje arayışına sevk ettiğini belirtti. Suat Bey, mimarlığın çocukluk düşü olduğunu, cami yaptırmak isterken ise farklı bir cami arayışına düştüğünü, yeraltı camii projesi nedeniyle çok fazla eleştiri aldığı halde mimarına müdahaleden kaçındığını anlatırken, aldığı tepkiler bağlamında bir örnek verdi: “Beni şikayet etmişler, mağara bir cami yaptırıyor diye. Medine’de yaşayan bir mimar, Mustafa Kirazoğlu, kendisi 500’ün üzerinde cami yapmış, muhtemelen gelip bu camiyi görmüş, bana, hayrola, buralarda bir mağara yapıyormuşsun, dedi.”
Yer üstü kargaşa, sıkışma, sermayenin insana “hiç” olduğunu duyurtan baskısı, metaforik olduğu kadar gerçeklik halinde de yeraltı dünyaları kurmaya zorluyor, hakikat arayışı içindeki huzursuz ruhları. Gökyüzü bunca talan edildiğine, mavi gök sıradan sayılan insandan işte böylesine koparıldığına göre, muhayyileyi canlandırmanın zamanıdır. Arolat’ın ifadesiyle: “Görülmemek üzere değil de bağırmamak üzerine, bas bas bağırmayan bir cami.”
Cami mimarisi alanında yeni bir üslup üzerine düşünen dönemin İstanbul Müftüsü Prof. Mustafa Çağrıcı, Arolat’ın projesini görünce “işte böyle olur” dediğini anlattı panel konuşmasında. Kuşkusuz Sancaklar Camii benzeri türde örneklerle bir dalga oluşturacak değil, ancak görmeden geçilemeyecek sembolik bir öneme haiz. Müzakereci mimar Ömer Yılmaz’ın ifadesiyle: Yukarıda yapılan aykırı örnekler zaten eleştiriliyor, yeraltında bir cami farklı bağlamı nedeniyle başka türlü bir bakışa zorluyor.
Sancaklar Camii, projesinden haberdar olduğumdan beri bana sürüp giden “göksel” kuşatma karşısında mabedin, minarenin bir sitemi, tefekküre daveti, uyarısı olarak görünüyor. Tekrar/taklit sarmalında baş gösteren işaret fişeklerinden biri: Ne görmezden gelinebilir, ne hafife alınabilir. Türünün tek örneği olmak, dolayısıyla durduğu dönemeçte çetin yalnızlığına katlanmak zorunda.
Düşünmeyi sürdürüyorum: Ataşehir Mimar Sinan Camii ve müstakbel Çamlıca Camii de klasik cami formunun betonla tekrarının sebep olduğu bir çıkmazı yansıtıyor. Sancaklar Camii ise sanki o çıkmazın gök kuşatmasının ötesinde başka türlü bir yönelimle aşılmasına çağrıda bulunuyor. Kendisi yeraltında, ama bu yeni yönelimin ille de ye altına doğru olması gerekmiyor.
Yeraltındaki camide daralma hissine kapılmadıysam, bunun bir sebebi, caminin sandığım kadar derinlerde olmamasıydı; yukarıda belirttim. Bir diğer sebep ise yaptığım yolculuklarda olsun, İstanbul içinde olsun namaz kıldığım camilerde kadınlara ayrılan dar alanların verdiği bir alışkanlık olabilir.
Gökdelenlerin göğü kapatmaya çalıştığı, görkemli camilerin upuzun minarelerinin bu yarışta görünmez hale geldiği bir inşaat furyasında Sancaklar Camii bana, ilk camiyi farklı bir düzeyde hatırlatmaya çalışan bir çaba olarak önemli geliyor. Bulunduğu villalarla kaplı semt itibarıyla, projenin sahibi aile, mimarı ve destek veren Prof. Çağrıcı gibi bir ilim adamının iş ve fikir birliğiyle, uç bir formda gönlünce gelişme ayrıcalığına sahip olmuş. Bununla birlikte tevazu arayışı, Arolat’ın caminin girişine yazılması için hazırladığı metinde yer verilen İsra 37’ye atfen altı çizilen bir amaç: “Ve yeryüzünde çalım satarak dolaşma! Unutma ki sen ne yeri yarabilir, ne de dağlarla boy ölçüşebilirsin.”
Yeraltı Camii’nden ayrılıp da geniş araziye dağılan villaları ardımızda bıraktıktan sonra çok geçmiyor, yeniden gökdelenlerin sebep olduğu gökyüzü daralmasını yaşıyorum. Yer üstü kargaşa, trafik, kuşatma, parselleme hırsı, sükunet ve ferahlama umuduyla yeraltına yöneltiyor bilinçleri. D-100 üzerinde adım adım ilerlerken kimi katılımcılar kilitlenen trafikten umudunu kesip metro veya metrobüse binmek üzere indiler, organizasyon servisinden.
Esenyurt-Bahçeşehir Kavşağı’nda birdenbire karşıma çıktı, yaygın bir kabule göre Mimar Sinan’ın eseri olan kesme taşla inşa edilmiş Haramidere (namı diğer Kapıağa) Köprüsü. Bağlantı yollarının arasında kalmış, insanlardan soyutlanmış, ama sanki üç büyük gözü ve yanlardaki ufak, taşkın gözleriyle hem bakışları dinlendirmek hem de bilinci rahatsız edip muhayyileyi canlandırmak üzere, işte orada olmakta ısrar ediyor. Orada olduğu için gökyüzü nispeten açık, bir yandan da kirli, zehirli, suyu azalmaya terk edilmiş –İstanbul’un denize akan 68 deresinden biri olan- deresini kollamaya çalışıyor.
Bir bağ kurmadan edemiyorum: Ardımızda Sancaklar Camii ve az ilerisinde de Haramidere Köprüsü, farklı bakımlardan bir yalnızlığı dillendiriyor ve tefekkür sebebi olmayı diliyorlar.

Haramidere Köprüsü
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları


































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2021
9.08.2019
16.01.2019
4.02.2018
28.08.2018
15.08.2018
28.07.2018
19.07.2018
21.10.2017
21.09.2016