Etyen MAHÇUPYAN
Geçen hafta İsveç’te bir Kuran-ı Kerim yakıldı, İsveç polisi yakan kişiyi engellemeyip etrafını çevirmekle yetindi, Müslüman ülkelerden ve siyasi parti liderlerinden İslamofobi suçlamaları geldi ve ‘infial’ içinde oldukları söylenen vatandaşlarımız olayı kınamak üzere çeşitli eylemler yaptılar. Olayın yeni bir tarafı yok. Söz konusu kişinin politik ve ideolojik kimliğine fazla takılmayalım. Daha önce de özellikle Kuzey Avrupa ülkelerinde Müslümanların kutsal kitabının ya da peygamberinin (daha sıradan kişilerce) hedef alındığına tanık olduk. Ve benzeri tepkiler verdik…
Oysa söz konusu karşılıklı yaklaşım her iki taraf için de bir tür kolaycılık. Sorunun çözülmesine hizmet etmektense kemikleşmesine yol açıyor.
Önce Batılılara onların perspektifinden bakmaya çalışalım… Modernlik insanı (bireyi) koruma ve geliştirme adına düşünce özgürlüğünü kutsallaştırma eğiliminde. ‘Kutsal kitaplar yakılabilir’ önermesi düşünce özgürlüğü olarak kabul ediliyor. Çünkü herhangi birinin kutsal kitabını ya da inancını bir başkasının da ‘kutsal’ addetmesi için hiçbir neden yok.
Modernliğin baskın zihniyeti olan relativizm (ve dolayısıyla onun üzerine oturan liberal ideoloji) bireylerin kendileri için iyi ve doğruyu bildiğini ve başkalarına zarar vermedikleri sürece bu hedefler doğrultusunda davranmakta özgür olmaları gerektiğini söylüyor. Öte yandan bir kişinin başkasının inancını reddetmesi veya suçlaması, söz konusu inancın kendi takipçileri nezdinde etki ve prestijine halel getirmiyor. Hatta bu tür tutumların o inancı daha da tahkim ettiği görülüyor.
Kısacası ‘kutsal kitaplar yakılabilir’ önermesini düşünce özgürlüğü olarak kabul etmek durumundayız. Peki, ‘kutsal kitaplar yakılabilir’ diyen birinin kutsal kitap yakmasını ‘suç’ sayabilir miyiz? Saymak zor… Fikirde bir sorun yoksa (fikir bir başka insanı doğrudan tehdit etmiyorsa) o fikrin hayata geçmesinde nasıl sorun olabilir? Nitekim kişinin evinde kutsal kitap yakması ‘modern’ toplumda bireysel özgürlüğün kapsamı içinde kalıyor. Herkesin evinde bir sürü kitap var ve kişi onları nasıl isterse öyle kullanabilir.
Şimdi aynı kişinin kutsal kitabı evinin önündeki kaldırımda yaktığını düşünelim. Kendince sembolik bir eylem yapıyor, düşünce özgürlüğü kapsamındaki ‘kutsal kitap yakılabilir’ önermesini hayata geçiriyor, bunu kimseye ait olmayan ortak kamusal alanda icra ediyor ve kendi kitabını yakıyor…
Nihayet kendi evinin önündeki kaldırımda yapıldığında suç olmayan bir eylemin ‘karşı’ kaldırımda (‘ötekinin’ evinin önünde) yapıldığında suç sayılmasını bekleyemeyiz. Özellikle kamusal alanın bir bütün olduğuna, kişiye ya da kimliğe göre parsellenemeyeceğine inanıyorsanız.
Buna ‘modern’ İsveç polisinin yapabileceği bir şey yok. Söz konusu kişinin tutuklanması için hiçbir neden bulunmuyor. Dolayısıyla eylemin engellenmesi, hele cezalandırılması düşünce özgürlüğünün ihlali, modern dünyanın ‘barbarizme’ teslim olması olarak görülüyor.
Müslümanlar anlamakta zorlanabilir ama bu arka planı veri aldığımızda, İslamofobi suçlaması modern Batılı zihinde beklenenin tam tersi etki yaratabiliyor. Çünkü bu suçlama birçok Batılı açısından Müslümanların düşünce özgürlüğünü içselleştirememiş olduğunu ima ediyor. Onlar açısından ortada somut bir gerçeklik var: Etraflarında gördükleri Müslümanlar. Bu insanlar grup kimliklerini kıskançlıkla koruyor ve inançlarını bu kimliğin temeli olarak sunuyor. Diğer deyişle kendi farklılıklarının ‘nedeni’ olarak dinlerine işaret ediyorlar. Bu durumda Batılıların Müslümanların ‘uyumsuzluğunu’ İslam’a atfetmeleri şaşırtıcı değil. Bir kolaycılık, ama insan zihninin nasıl çalıştığını bilirseniz bu sonuca ulaşmaları çok doğal…
Bir Batılı ile tartışıyor olsak muhtemelen şöyle diyecekti: “Anamızın karnından İslamofobik olarak doğmadık. Yaşadık, gözlemledik ve bu kanaate geldik. Karşımızda (ve dünyanın bir kısmında) modernliğe uymayan özelliklere sahip insanlar var, bu özelliklere sıkı sıkıya sarılıyorlar ve bunun nedenini de dinlerine bağlıyorlar. Demek ki dinleri modernliğe karşı ve dolayısıyla birlikte yaşamayı engelleyici nitelikte.” Diğer deyişle Batıda İslamofobi var olabilir, bazı insanlar İslam’ın ‘kategorik olarak’ anti-modern, düşünce özgürlüğünü hazmedememiş bir inanç olduğunu düşünebilirler. Ancak bunu yaşananlardan edindikleri bir çıkarsama olarak görüyorlar. Onlar açısından (eğer varsa) İslamofobi bir ‘neden’ değil, bir ‘sonuç’.
Şimdi gelelim misafirlere, yani Batılı modern ülkeye göç etmiş, orada tutunmaya çalışan Müslümanlara… Hayatın sürüklemesi ile geldikleri bir ülkedeler. O kararı kendileri vermiş olsa bile, bilemedikleri, anlamadıkları, kendilerini aciz hissettikleri, her açıdan yabancı bir kültürde ayakta kalmaya çalışıyorlar. Ortak bir değer sistemine tutunma, kendileri olarak var olma ihtiyacı içindeler. Ve bunun için en doğal zemin dinleri… Çünkü geldikleri yerde kültür büyük ölçüde dinin etki alanı içinde oluşuyor. Öyle ki yabancı diyarda dinden uzaklaşma kimliksizleşme anlamına gelebiliyor.
Bu nedenle Batı modernliğiyle karşılaşmalarda Müslümanlar İslam’a sahip çıkıyor, onu bayraklaştırıyor, bireysellikten uzaklaştırıp kendi elleriyle ‘kategorik’ bir tanıma oturtma gayreti içinde oluyorlar. Ne var ki bir dini tahkim etme gayreti, hemen her zaman söz konusu inancı sınırlı sayıda dogma ve pratiğe indirgemeyle sonuçlanır. Çünkü dinler yaşayan olgulardır… Herhangi bir din ona inananların anladığı şeyin ötesinde bir anlam ifade edemez. Bizden önceki inananların yazdıklarını okusak bile onları bugün sahip olduğumuz zihinle anlamak ve yorumlamak durumundayız. Ve ne yazık ki kendi zihnimizi önceki dönemlerin zihniyle yan yana getirme, mukayese etme şansımız yok… Dolayısıyla (hangi din olursa olsun) hiçbir dindar kendi dinini ‘gerçek’ (orijinal) haliyle bilemez.
Ayrıca dinleri ilk ortaya çıktığı haliyle de bulamazsınız, çünkü öyle bir şey yok… Bütün dinler zaman içinde kesilip biçilerek, parçalı şekilde üretilen öğretilere ve kutsal kitaplara sahip. Üstelik bu öğretiler ve metinler kendilerini sürekli yeniden yorumlanmaya açık tutuyor. Bu nedenle İslam dinini ‘özneleştirmek’ (ona irade atfetmek) dine sahip olmadığı bir alan açıyor ve nihayette söz konusu dinin vülgarize edilmesine neden olabiliyor. (Türkiye’den Afganistan’a herkesin bildiği örnekleri sıralamaya gerek yok.)
Konumuz açısından bu tespitin önemi şu: Ne Türkiye’de ne de modern Batıda (eğer ortada bir uyumsuzluk veya hazımsızlık varsa) mesele İslam (din) değil, Müslümanlar (dindarlar). Diğer deyişle sorunların kaynağı öğretiler değil, o öğretileri bugün hayata geçiren ve böylece yeniden tanımlayan insanlar. Çünkü insanların aynı öğretiyi çeşitli şekillerde hayata geçirme ihtimali var. Zihniyetlerine bağlı olarak…
Burada bir parantez açalım: Bütün dinler ilahi bir yaratıcıya, doğaüstü varlıklardan insana doğru ‘inen’ bir hiyerarşiye, her varlığın kendine ait bir işlevi ve anlamı olduğu önermesine dayandığı ölçüde ataerkil zihniyeti taşır. Bu nedenle dindarlığın da ataerkil zihniyet içinde inşa edilmesini teşvik eder. Bu zihniyete sahip olanlar daha kolay, kendiliğinden dindarlaşır ve inançlarını doğal ve doğru bir tutum olarak yaşarlar. Ancak dindarların hepsi ataerkil zihniyette olmaz. Yaşanan dönemin kendine has zihniyeti, kültürel etkileşimler, bireysel farklılıklar ve bir dizi başka etken dindarların zihniyet yelpazesini çeşitlendirir.
Bu nedenle günümüz Müslümanlarının dünyaya uyum sorunu İslam’ın özelliklerini fazlasıyla aşıyor. Müslüman toplumların ataerkil/otoriter zihniyet bileşimi dinin kalıplaşması, kurallaşması ve kimlikleşmesi ile sonuçlanıyor. İslam bizzat Müslümanların elinde bir tür ‘arkaik’ varoluş haline dönüşebiliyor.
Batılılar ise meseleye zihniyet terimleriyle bakma alışkanlığına sahip olmadıkları için, karşılarında Müslümanların işaret ettiği özneyi, yani İslam’ı görme kolaycılığına meylediyor. Tabii Batılıların bu tavrı da Müslümanların İslam’ı koruma dürtülerini harekete geçiriyor ve karşı tarafı İslamofobik olmakla suçlayıp bir nebze rahatlıyorlar.
İşin özü ötekini anlama kaygısı olmayan iki zihniyetin karşılaşmasıdır. Bir tarafta inancın kamusallaşmasını (giderek hükümranlığını) doğal ve doğru bulan, saygıyı vazgeçilmez bir değer olarak tanımlayan, eşitlik fikrine özünde yabancı olan ataerkillik; diğer yanda inancı bireyselleştirip kamusallığın dışına taşıyan, değerleri göreceli kılan, saygıyı başkasına karışmama olarak gören relativizm. İki tarafta da birlikte eşitlikçi bir düzlemde yaşama, kamusal olanı ‘öteki’ ile birlikte oluşturma fikri ‘fıtrata’ (zihindeki toplum paradigmasına) yabancı. İki taraf da birlikte yaşamanın koşulu olarak ötekinin de kendisiyle aynı ‘birlikte yaşam’ bakışına sahip olmasını istiyor. Ne var ki Batı modernliği ile günümüz cari Müslümanlığının ‘birlikte yaşam’ anlayışları çok farklı, çünkü farklı zihniyetlerden besleniyorlar.
Sonuçta hayat nasıl tecelli ediyor? Her iki tarafta da otoriter zihniyet bir destek (İngilizcesiyle ‘back up’) tutum olarak mevcut olduğu için, karşılıklı olarak ‘yeni bir birliktelik’ yönünde gelişme yaşanmadığı ölçüde taraflar da otoriterliğe kayarak duruma adapte olmaya çalışıyor. Böylece ironik olarak bir uyum doğuyor… Ama otoriter zihniyeti olumlayan, işlevselleştiren bir uyum.
Meseleyi anlamak istiyorsak İslam’ın bir kültürel kalkana dönüşmesinin de İslamofobi olarak adlandırılan davranışların da birer adaptasyon olduğunu görmekte yarar var. İşe yarayan, sorunu çözen adaptasyonlar değil, ama karşılıklı olarak insanları rahatlatan, ‘doğru davrandım’ hissini veren ve aslında böylece sorunun sürmesine, otoriterliğin ‘sorun çözücü’ olarak görülmesine neden olan adaptasyonlar.
Buradan çıkış kamusal alanın öteki ile birlikte kurulmasını ‘doğal ve doğru’ gören, ilişkinin sağlıklı yürümesi adına sorumluluk almayı teşvik eden bir zihniyetin her iki cenahta da zihinlere hâkim olmasına bağlı. Yani demokratlığa… Buna ise daha çok uzun zaman var ve nihayette olacağının da garantisi yok. Ama başlangıç için (ya da kendimize bir şans verme adına) yaşananlara her iki yönden ve bir nebze daha derinlikli bakmaya çalışabiliriz.
Yazarlar
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023