Etyen MAHÇUPYAN
Geçen pazar yazdığım 'Rumeli'nin sürülmüş çocukları' başlıklı yazı bugüne kadar en yoğun ve en düzeyli mesajları almama vesile oldu.
Genellikle herkes çok uzun yazdı ve karşılıklı olarak belki on kez yazışmamıza karşın hâlâ herkesin söyleyecek bir şeyi vardı... Bu durum bile söylenmesi, konuşulması gereken ama bastırılmış olan bir geçmişe işaret ediyor. Nitekim benim peşinde olduğum soru da basitçe şuydu: Kafkaslar ve Rumeli'den Anadolu'ya göç etmek zorunda kalmalarına ve bu meyanda 'soykırım' tanımına uygun düşecek muamelelere maruz bırakılmalarına karşın, acaba Türkiye halkı ve özelde bizzat bu göçmenler niçin söz konusu geçmişi kurumsal ve kamusal bir düzlemde hatırlama konusunda gayretli değiller ve aksine sanki unutmayı tercih ediyorlar. Bu tespiti Ermenilerin durumu ile karşılaştırarak yapmıştım, çünkü Kafkaslar ve Rumeli'deki Müslüman katliamları sadece Ermeni soykırımı tartışması gündeme geldiğinde yeniden pişirilip sunulan yapay bir konu gibi ele alınmaktaydı.
Kritik noktalardan biri Kafkaslar ve Rumeli'nin birbirinden ayrılmasıydı. Çünkü Kafkas Müslümanları aynen Anadolu Ermenilerine benziyordu. Yani her ikisi de otokton olan ve her ikisi de kimliksel olarak yönetici zümrenin dışında kalan, bir anlamda ikinci sınıf halklardı. Buna rağmen Kafkas Müslümanlarının geçmişinin giderek o göçmenlerin aile tarihlerinin parçası olması, ancak Anadolu Müslümanlarının kültüründen uzak olmalarıyla açıklanabilir gözüküyor. Buradan da Anadolu kültürünün salt İslam'a dayanmadığını ve kozmopolit bir melezleşmeyi ifade ettiğini çıkarsamak mümkün. Diğer taraftan Anadolu'nun doğusu, Osmanlı ve bugün dahi bizler için, ne kültürü ne de insanıyla çok önem arz etmedi. Dolayısıyla Kafkas göçmenleri kültürel algımızda bir 'Tanrı misafiri' olarak konumlandılar ve o göçün siyasî anlamı hiçbir zaman derinlik kazanmadı.
Buna karşılık Rumeli göçü siyaseten hep çok önemli oldu ve yenilginin somut tezahürünü oluşturdu. Bu nedenle Türkiye halkının Rumeli göçüne neden olan olaylara ilişkin çok daha duyarlı olması beklenirdi. Tahminim, Rumeli Müslümanlarının otokton bir halk olmamasının, hiçbir zaman diğerleri kadar yerlileşmemesinin ve göç sonucu kendi kimliklerinin egemen olduğu bir coğrafyaya gelmiş olmalarının bu sonuçta etkili olduğuydu.
Gelen mesajların büyük yoğunlukla vurguladığı ve tartıştığı iki husus, bu kanıyı değiştirmek için yeterli gözükmüyor. Yapılan itirazlardan ilki bunca acı çekilmesine karşın, benim failin gözünden meseleye bakmamdı. Ne var ki katliamı yapanların ruh halini ve gerekçesini anlamadan, olayı kavramak mümkün değil. Nitekim Ermeni meselesini de anlamak isteyen birinin, İttihatçıları analiz etmesi gerekir. Bu durum failin onaylanmasını ima etmez, ama yaşananların psikolojik zeminini açığa çıkarabilir. İkinci yoğun itiraz Rumeli Müslümanlarının gerçekte 'yerli' oldukları, gündelik hayatın doğal parçasını oluşturduklarıydı. Ancak eğer bunu kabul edersek, şu anki mesafeli duruşu açıklamak daha da zorlaşıyor...
Bu bağlamda iki nokta önemli gözüküyor... Birincisi eski kültürel kimliğin bugün hâlâ 'siyaseten anlamlı' olup olmamasıdır. Örneğin Ermeniler açısından bugünkü Ermenilik ile yüz yıl öncesi arasında hiçbir fark yok. Kültürel kimlikle siyasi kimlik arasındaki bağlantı değişmeden sürüyor. Oysa Kafkas ve Rumeli Müslümanları için söz konusu bağ kopmuş durumda. Geçmişin kültürel kimliğinden bugün için anlamlı bir siyasî kimlik üretemeyeceğiniz gibi, bugünün kültürel kimliği de geçmiş siyasî kimliğe yabancılaşmış durumda. Söz konusu göçmenleri Anadolu'ya bağlayan hiçbir otantik hafıza zinciri bulunmuyor. Salt Müslüman oldukları için ve hemen hiçbiri Türk olmamasına rağmen, yapay bir Türkleşme yaşayarak, isteseler de istemeseler de yaşanmış geçmişlerinin bugünle olan rabıtasını koparmış, ya da sembolik hale getirerek aile içi bir duyguya indirgemiş insanlar bunlar...
İkinci nokta, mağdurun kadim geçmişi hatırladığında kendi gözünde kendi hayalini pürüzsüz bırakabilmesi veya bunu yapamamasıdır. Örneğin Ermeniler azınlık ve ikinci sınıf olmanın getirdiği bir mazlumiyet zemini üzerinde geçmişi hatırlıyorlar. Kendilerini haklı olarak devlet karşısında sürekli ezilen ve hak arayan bir halk olarak görüyorlar. Bu durumda Ermeni çetelerinin yaptıklarını 'anlamak' daha kolaylaşıyor, çünkü sorunun gerçek sorumlusu, mukayesesiz bir güce sahip olan devletin kendisi. Buna karşılık Rumeli Müslümanları azınlık ama birinci sınıf vatandaşlardı. Dolayısıyla devletin sorumluluğunu taşımak durumunda kaldılar ve diğer kesimler tarafından işbirlikçi olarak görüldüler. Oradaki Müslümanlar olayların başlaması ile birlikte mağdur hale geldilerse de, bu olayların devletin tutumu nedeniyle başladığını göz ardı etmeleri de zordu.
Bu karmaşık, karşılıklı algıların tetiklediği dünya, insanların yüreğinde, vicdanında ve zihninde belki de henüz adı konmamış tortular bırakmış gözüküyor. Öyle ki hem kimse tam olarak unutmuyor, hem de bu bir ortak hatırlamaya dönüşmüyor.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024