Gülay GÖKTÜRK
Şimdiye kadar kaç çalıştay yapıldı, sayısını şaşırdım. Altı mı? Yedi mi?
Eminim çoğunlukla aynı şeyler konuşulmuştur. Bütün raporları önüne koyup inceleyen biri, mükerrer konuşmaları çıkarsa, beş-on sayfalık bir metin kalır geriye...
Davutoğlu’nun yılan hikâyesine dönen bu konuyu canlandırması elbette iyi ve gerekli. Ama inşallah o da harekete geçmek için bir düzine daha çalıştay toplamayı düşünmüyordur.
AK Parti iktidarı Alevi açılımının bir türlü yapılamamasının sebebi olarak, Alevilerin kendi aralarında çok bölünmüş olmasını ve bir türlü anlaşamamasını gösteriyor ki, aslında bu gerekçe bile açılım yöntemi olarak son derece yanlış bir yol izlendiğini ortaya koyuyor.
* * *
Alevilerin Aleviliği tarif ediş ve yaşayışında son derece önemli farklılıklar olduğunu, birbirinden çok farklı Alevilik tarifleri olduğunu; buna bağlı olarak cemevlerinin de farklı biçimlerde tanımlandığını biliyoruz. Bir başka deyişle tek tip bir Alevilik yok karşımızda.
Mesele bununla da bilmiyor. Bir de Sünnilerin Aleviliğe nasıl baktığı meselesi var. Aleviler ne oldukları ve ne olmadıkları konusunda kendi aralarında anlaşsalar bile, bir de bu tanımlamanın Sünni Müslümanların inançlarına ters düşmemesi bekleniyor.
Yani öyle bir Alevilik tarifi yapacaksınız ki, hem bütün Alevilerin üzerinde birleşebileceği bir tarif olacak; hem de Sünniler açısından kabul edilebilir olacak. Açılım da bu ortak tanım üzerinden yürüyecek.
Eğer beklediğimiz buysa, Alevi açılımı denen şeyin ilelebet yapılamayacağını bilelim. Bu konuda şimdiye kadar bir türlü “açılamamızın” sebebinin de bu yaklaşım olduğunu kabul edelim.
* * *
Ta baştan beri yapılması gereken şey, devletin hiçbir tanım yapmadan, herkesin ya da her grubun kendi tanımını kendisinin yapmasına imkân veren ve aynı zamanda kendi inanç ve ibadet anlayışına uygun yaşamasını garanti altına alan bir düzenleme yapmasıydı. İhtiyaç bugün de budur; yani din alanının özgürleşmesi ve sivilleşmesidir. Tersi, devletin dini alanın tanzim edicisi olmaya devam etmesini savunmaktır.
Böyle bir bakış açısıyla hareket edildiğinde devlet cemevinin tarifini yapmak zorunda değildir. Aleviliğin din mi yoksa mezhep mi olduğu konusu da ilgilendirmez devleti. İsteyen cemevini ibadethane sayar, isteyen kültür evi der... İsteyen devletten yardım talep eder; isteyen devletle bütün mali bağlarını koparır, kendi yağıyla kavrulur. Devlet sadece, isteyenin istediği gibi inanmasının ve ibadet etmesinin önünde yasal engel varsa, o engelleri temizler.
Örneğin bugün birçok kişi, tekke ve zaviyeleri yasaklayan devrim yasasının cemevleri sorununun çözülmesinde kilit mesele olduğunu düşünüyorsa, dini özgürlüklerin yaşanmasında bu ve buna benzer yasal engeller varsa, iktidar bu yasaları kaldırır.
Gerisini topluma bırakır...
* * *
Bu arada tek bir Alevilik anlayışı üzerinde anlaşıp onu “resmileştirme” ve bütün Alevilere dayatma eğiliminin sadece devlette değil, Alevi gruplarda da olduğunun altını çizmek gerekiyor. Birçok Alevi grup, kendi din anlayışları resmi anlayış olarak kabul edildiği sürece, devletin din alanında düzenleyici, tarif edici olmasında hiçbir sakınca görmüyor; tersine destekliyor.
90 yıllık geleneği tersine çevirmek kolay değil elbette. Ama bu açılımın en önemli yanı da bu bence. Söz konusu din olduğu zaman bile, meşruiyeti devlet katında arama ve oradan alma hastalığının artık bir son bulması lazım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015