Hasan Bülent KAHRAMAN
Bir iki itirazda veya saptamada bulunsam diyorum...
Sembolik anlamını, önemini kavramamak, görmemek olanaksız cami-cemeviberaberliğinin ama gene de cemevinin devlet tarafından kendine ait bir "yalnızlık" içinde benimsenmesinin ve desteklenmesinin daha doğru olacağı kanısındayım. Doğrudur, bu ikisinin yan yana bulunması iç içe bulunması anlamına gelmiyor. Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi aynı mekânın günün farklı saatlerinde farklı inançların ibadetine açılması türünden bir durum söz konusu değil. Cami ayrı, cemevi ayrı olacak. Dileyen dilediğine gidecek. Bunlar belli ama ben gene de ayrı ayrı olsalar diyorum.
Literatürde, camilerle cemevlerinin yan yana olduğunu, bulunduğunu gösteren örnekler de varken, neden şimdi bir arada bulunmamalarında daha bir hassasiyet olduğunu düşünmek gerekir saptaması önemli çünkü bize demokrasiyle ilgili yeni bir düşünce kapısı aralıyor.
Günümüz demokrasisi tekillikler ve "mikrolojiler" üstüne inşa ediliyor. Buna, mevcut demokrasi anlayışının liberal özünden bir katkı taşımak da mümkündür.Atomist, izolasyonist bir yaklaşım bünyesinde olmasa bile bugünkü çoğulcu demokrasi tam da bu çeşit farklılıkların kendilerine ait özgüllükler içinde var olmasını savunuyor. Tekrar edeyim, bir caminin ve bir cemevinin ayrı ayrı birimler olarak aynı külliyede mevcut olması bazılarının öne sürdüğü gibi bir zorlamaya tekabül etmez ama gene de ayrılığın getirdiği mahremiyet (privacy) son derecede önemli bir konudur.
Nedeni açık: tarih, farklı din mensupları arasındaki anlaşmanın, dayanışmanın, hoşgörünün aynı dinin farklı mezhepleri arasındaki ilişkilerden daha kolay inşa edildiğini göstermiştir. Alevilik konusunda bunca tartışma cereyan ederken şimdi ortak bir mekânda buluşmak düşüncesi çok derinlerde de olsa bir rahatsızlık demeyeyim ama bir tedirginlik yaratacaktır.
İkinci ve daha da önemli olan husus şu: Türkiye'deki Alevilik konusu camiyle cemevini bir araya getirmenin çok ötesinde kalıyor. Çünkü önemli olan cemevinin ve Aleviliğin farklılığının tanınmasıdır. Aleviler çok uzun yıllar devletle ittifakiçinde kaldıktan sonra kendilerini kimlik temelinde ayrıştırmaya başladı. Bir manada kendi gerçekliklerini ayırt etmeleriydi bu. Böyle bir algı farklılık bilinci geliştiğinde ortaya çıkar. Aleviler de şimdi devletin kendilerini olanca farklılıklarıyla tanımasını istiyorlar.
Böyle bir talebin temelinde devletin Müslüman kimliğini ve Kürt kimliğini tanıması yatıyor. Son kertede bir nüfus realitesi olarak ele alınan Kürt kimliğinden sonra şimdi Aleviler de demografileriyle ortaya çıkıp özgüllüklerinin tanınması talebinde bulunuyor. Cemevlerinin statüsü bu talepte nirengi noktası. Cemevinin bir tapınak olarak tanınmasını ve devletin onu desteklemesi gerektiğini savunuyorlar. Böyle bir talep Sünni İslam temelinde örgütlenmiş bir devletin demokratikleşmesi bakımından son derecede önemli. Eğer çözümü konusunda kafa yorarsak devletin dönüşmesi bakımından çok yol alacağız.
Camiyle cemevinin bir arada olması bütün bunlara aykırı veya bütün bunları engeller mahiyette bir hamle midir? Değildir. Olabilir. Güzellikleri de vardır. Ama her şey demek de değildir. Alevilik barışı anlamına hele hiç gelmez.
Beklenen ise o: Alevilik barışı.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024