Hasan Bülent KAHRAMAN
Davutoğlu'nun Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek, görevden ayrılmaksızın partisinikongreye götürüp, orada aday olmayarak Başbakanlıktan ayrılması galiba Türkiye'de bir ilk olacak. Bunu, Türk siyasetinde oyun kurma ustası ve her defasında yeni ve özgün birhamle yapan Akparti'nin hanesine bu şekilde yazdıktan sonra gelelim meselenin asılilginç yanlarına.
Sadece son MKYK'daki yetki devri konusuna bakarak değil, baştan beri sürdürülen politikaları izleyerek de bu kongre kararını 'perşembenin gelişi' diye yorumlamak pek şık olmaz. Ama bu halin o gerçeği yansıttığı da bir o kadar açık.
Sonucun bu şekilde oluşmasını hazırlayan en önemli nedeni/ gerekçeyi daha başta belirteyim: Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın iktidarı fiilen elinde bulundurduğunu, doğrudan doğruya ve gene fiilen Başkanlık yaptığını yeterince ayrımsamadı.
Dolayısıyla da çeşitli zamanlarda çeşitli ve Erdoğan'la çelişen açıklamalar yaptı. O açıklamalarını her defasında geri çekmek zorunda kaldı. Hiçbirisini uygulamaya koyamadı. Çünkü her defasında Erdoğan karşı çıkıyor ve işler onun tercih ettiği istikamete giriyordu.
Türkiye'deki parlamenter sistemi yetersiz bulan Erdoğan'ın kendi partisinde Başkanlığı tartışacak, en azından kendisiyle çelişecek bir Başbakanla çalışacağını düşünmek hayalden de öte hayalcilik olurdu.
Hakan Fidan'ın milletvekilliği girişimiyle başlayan bu süreç besbelli ki, Kürt sorunukonusunda yeni bir dönemeç almıştı. Erdoğan, tüm bu yaşananlardan sonra işin aynı şekilde devamının partisine dönük iç ve dış yıpranmalar doğuracağını varsayarak bu işi kestirip atmayı tercih etti. Böylece de fiili Başkanlığına yeni bir aşama ekledi, yeni bir güç kattı.
Bütün bu yaşananları farklı bir mecrada akıtabilir miydi Davutoğlu sorusunun yanıtı ise bence olumsuzdur. Hatta olanaksızdı. Parti içinde taban gücü yok denecek kadar sınırlı Davutoğlu'nun Erdoğan gibi bir siyasal profille değil baş etmesi, rakip olması dahi söz konusu değildi.
Kaldı ki, Başbakanlığı sonrasında Davutoğlu'nun partiye getirdiği söylem, hiç değilse kendi kullandığı üslup, Erdoğan- Gül yani kurucular döneminin bile kullanmadığı bir üsluptu. Yani o anlamda da Davutoğlu içten, inanarak ama hayli romantik bir üsluplaErdoğan çizgisinin ötesinde kalıyordu.
Şimdi asıl soru şu: bütün bu yaşananlardan sonra, Dışişleri Bakanlığı'ndan Başbakanlığasıçramış, şimdi çekileceğini belirtmiş Davutoğlu ile birlikte onun sürdürdüğü siyasetlerinde sonuna geliniyor mu?
Bu siyasetlerin başını dış politika çekiyordu. Bu açıdan bakınca olumsuz cevap vermek için bir neden yok. Davutoğlu böylece Başbakanlık koltuğunu bırakmakla kalmıyor. Kendisine ait bir dönemi, kendi izini taşıyan bütün politikaların kapatıldığını da izleyecek. Bunu Erdoğan'ın daha icracı, daha gerçekçi hatta Davutoğlu 'romantizmine' karşı daharealist ve modernist bir siyaset arayışı olarak nitelendirmek de mümkün.
Yeni Başbakanın kim olacağı sorusu önemli. Ama bu olgu en az bir o kadar önemli. Türkiye'de önümüzdeki dönemde yeni bir politika anlayışının sergileneceğini söylemek mümkün.
Kendi uzun ve kısa tarihi içinde Akparti yeni bir merhaleye geçiyor. Daha çok konuşacağız...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024