Hasan Bülent KAHRAMAN
Eğitimde yapılan düzenlemelerle 28 Şubat'ın bir izinin daha silindiği söyleniyor. Doğrudur. Ama atılan adım ondan çok daha fazlasına işret ediyor ve beni de kafamda dolaştırdığım, gün yüzü görmediğini sandığım o mesele ilgilendiriyor:sekülerlikle sekülarizasyon arasındaki fark ve bunun üstünde konuşulan konularla bağlantısı...
Sekülerlik bir durumdur. Bir insan kendi hayatında seküler olabilir, bunu fark etmeyebilir de. Eğer sadece dinle devlet işlerinin birbirinden ayrılması gibipolitik pratik bir tanımla yetinmeyenlerdenseniz o zaman sekülerliği benim gibidünyayı dünyanın bilgisiyle açıklamak diye tanımlarsınız. Bu tanımı daha önce de defalarca yinelediğim gibi şu örneği de vermişimdir: hastalığın sadece Allah'tan gelen bir şey olmadığına, bakterilerin vs. buna yol açtığına inanıyorsanız sekülersinizdir.
Ama sekülarizasyon biraz odur işte: dinle devletin birbirinden ayrılması, koparılması. Ama bizim çok hayran olarak benimsediğimiz Fransız modelindebunun bir adım ötesi de vardır: toplumsal alanın dinsel sembollerden temizlenmesi. Devlet bütün dinlere, inançlara eşit uzaklıktadır ve ortada onlara ait bir tek gösterenin bile bulunmasını istemez. Sekülarizasyon bu nedenle hem politik hem de aktiftir.
Fransızların bu katı laikçi tutumuna karşılık Anglosakson sistemi tersine izin, olanak, fırsat verir. Dileyen dinsel göstergesiyle toplumsal alana girer.
Nedeni bu tercihin, liberal doktrinin bireye olan, onu devletin, hatta toplumun ve topluluğun üstünde tutan inancıdır. Birey ne isterse öyle olur, çünkü bireyin özgürlüğünü zaten öteki bireyin özgürlüğü belirleyecektir. Bu bakımdan dinsel sembol sadece bireyle sınırlıdır, bu bir başkasını rahatsız etmeyecektir, dilerse öteki de kendi sembolleriyle aynı mekânda bulunabilecektir. Özneler arası etkileşim kimsenin kimseyi rahatsız etmesine yol açmaz.
Son düzenlemelerle Türkiye bence artık toplumsal alanda gerçekleşen sekülarizasyondan vazgeçti. Bundan böyle öylesi bir tutumu ne benimseyecek ne de savunacak. Toplumsal alanı çatışmacı bir alan olarak görmekten ürkmeyecek. Yani dileyen orada dilediği gibi var olacak. Bir insan tekinin özgürlüğü diğerinin özgürlük sınırıyla tayin edilecek. Devletin ayrıca müdahalesi gerekmeyecek.
Buna sevinmeli. Toplumun değil elitlerin hâkim olduğu, topluma güvenilmeyen bir rejimden daha olgun bir noktaya geçiliyor. Ne var ki, sekülarizasyona son veren ve pozitif bir laikliği benimseyen yeni düzende eğer anayasa aynı liberal anlayışın bir uzantısı olarak tanzim edilmezse, anayasa bireysel özgürlüklerin güvencesi olacak biçimde düzenlenmezse o zaman ortadaki durum vahim bir hal alır, çoğunluğun hâkimiyeti azınlığın hakkını ortadan kaldırır. Birey bu defa topluma kurban edilir, onunla da kalınmaz bırakın pozitifini, negatif laikliği bile mumla arar hale geliriz.
Her şeyin yarımı en tehlikeli olanıdır, liberalizmin daha çok öyle.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024